21~Her Şeyin Başladığı Yer; İstanbul...

2.7K 128 16
                                    


×1 Ay Sonra×

"Hadi ama... Nolur bak. Hem annende ısrar ediyor. Tamam bana da Monte Carlo mu İstanbul mu diye sorsalar bende orayı seçerdim. Ama sevdiklerim ordaysa... Sende de öyle bir durum olmadığına göre?"

"Beren kapa şu çeneni sabah sabah..." dedim. Sesim zor çıkıyordu. Anlamıyor ki! Bin kez aradaki saat farkını anlatsamda anlamıyor!

"Ya 8 oldu kalkın sizde banane..."

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi...

"Beren... Niye anlamıyorsun kuşum sen?!"

"Üf! Kaçta geliyorsunuz sen onu söyle!"

"Gelmiyoruz Beren tamam mı?!" deyip telefonu kapadım. Bir insan bu kadar mı kalın kafalı olurdu cidden!!

Yatağa gömülü kafasını kaldırmaya çalışıp "Sabah klasiğimiz Beren'le mi konuşuyordun?" diye sordu Baran.

"Başka seçeneğim var mı sence?" deyip gözlerimi devirdim. Tabi o bunu görmedi çünkü yastıkla ölüm kalım meselesi içindeydi...

Hayatım gerçek bi düzene henüz girmemiş olsa da yine de eskisinden iyiydi. Sadece bizimkileri özlemiştim, onu da hergün konuşup gideriyorduk. Bir de bana mesaj kağıtları yolluyorlardı. Neredeyse hergün... Hastalığım geçmişti. Benim bir şey yapmama gerek kalmadan, her şey düzelmişti. Burası bana iyi geliyordu. Baran'la olmak bana iyi geliyordu...

Bende kafamı onun yastığına gömüp kollarımı ona sardım. Beren'in böldüğü uykuma geri dönmeye hazırdım...

●○●

Ne güzelde uyuyor meleğim... Kalbi o kadar saf ki bunu her saniye bana kanıtlıyor. O günden sonra hayatımızdaki çoğu şey değişmişti. Bozuk olan aramız tahmin edemeyeceğiniz kadar mükemmeldi. Hayır tahmin etmeye çalışmayın!

Doktorun verdiği ilaçları hergün düzenli olarak Derin'e içiriyordum. Bunu gizlice yapmak zor olsa da başarabilmiştim. Derin söz konusuysa, bu hiçte kolay değil. Onun dışında, yine doktorun dediği gibi onu her gün mutlu etmeye çalışıyordum.

Diğerlerinin adına küçük notlar yazıp Derin'e veriyordum, sanki onlar yazmış gibi gösterip Derin'i mutlu ediyordum. Neden bilmiyorum ama burası bana iyi gelmişti. Derin'le olmak bana iyi gelmişti...

Çalan telefonumu ilk çalışında açtım. Derin'in uyanmasını istemezdim.

-"Alo?"

"Baran Bey. Benim Hakan."

Bu Derin'in doktoruydu. İlk defa beni arıyordu ve açıkçası meraklanmıştım.

"Buyrun Hakan Bey..."

"Derin Hanım'ın düzelme sürecinin bitmiş olması gerekiyor. Durumu nasıl?"

"Dediğiniz şeyleri yaptıktan sonra, her şey düzeldi. Artık gerçekten mutlu..."

"Ah çok iyi!Öyleyse ilaçları yavaş yavaş kesebiliriz."

"Peki Istanbul? Oraya geri dönebilir miyiz? Bizim hayatımız orada ve okulumuz da başlamak üzere..."

"Tabi tabi... Riskli süreci atlattınız. Fakat geldiğinizde burada da dikkatli olmalısınız. Üzülmemesi gerekir..."

"Peki, çok sağolun..."-

Bu habere gerçekten de sevinmiştim. Bunu duymak için neleri vermezdim. Derin iyileşti ve bizde geri dönüyoruz. Tamam burası harika bir yer ama olmuyor işte. Istanbul da böyle bir yer!

○●

...Kollarımı yatakta gezdirdim. Kimse yoktu. Kafamı hafifçe kaldırırken "Baran?" diye seslendim. Kapı açıldı. Ve içeri ağzında gül, elinde de kahvaltı tepsisiyle beraber Baran girmişti. "Güvandığ pğenşeş..." Ciddi ciddi bunu söylemişti.

Sadece "Ha?" demekle yetindim. İkimizde beraber gülmeye başladık. Ağzındaki gülü alıp "Ovv salyalı gül... En sevdiğim!" dedim ve yine gülmeye başladık.

"Prensesler için özel kahvaltı veriliyormuş alıyım dedim."

"Ama o prenses seni yer..."

Yanıma oturdu. Beraber güle güle kahvaltımızı bitirdik. Her sabah bunun gibi şeylerle güne başlıyordum. Ve bu... mükemmeldi! Kalkıp tepsileri bırakırken bende banyo da üstümü giyiniyordum.

Altımda dar bir kot üstümde de salaş bir bluz giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Dışarı çıktığımda Baran hâlâ gelmemişti. Telefonumu elime aldım. Gerçekten bir aydır telefonumu açmamıştım. Açar açmaz zaten bildirimler beynimi işgal etti. Sadece önemli olanlara bir göz attım. Ah! Nasıl unuturum... Tabi ya! Bugün Gizem'in doğum günüydü ve ben onun yanında olamayacaktım.

O sırada yine kapı açıldı ve Baran geldi. Ben ona "Baran..." derken o da bana "Derin..." demişti. "Önce sen söyle." "Yok sen söyle." "Tamam... Iıı... Baran? Artık, İstanbul'a mı dönsek?"

"Ciddi olamazsın..."

"Neden? Gidemez miyiz?"

"Tabiki de gideriz... Ki zaten gidiyoruz da..." dedikten sonra cebindeki iki bileti çıkardı.

"Seni çok seviyoruuumm..." deyip boynuna doladım kollarımı.

●○●

"Nasıldı orası anlatsana... Ya da yok anlatma, git dinlen... Ama ne dinlemesi daha yeni geldin..."

"Beren sakin olmak diye bi şey var, hiç duydun mu?!"

"Duydum ama kullanmam, bana dokunuyo da!"

"Heyy! Genelde son lafı koyan ben oluyordum!"

"Artık böyle..."

"İyiki bir gittik hee!"

"Bak... Bunu sana aldım!"deyip elindeki siyah,dar ve diz üstü elbiseyi gösterdi.

"Yurtdışından gelen benim, hediye alan sen. Oldu mu şimdi?" dedim ve kıkırdamaya başladık. Beren'i herkesten çok özledim diyebilirim... Verdiği elbiseyi iki dakika da giydim. Ve Beren'de makyajımı yapmıştı. Saçım zaten fönlü olduğundan bir şey yapmaya gerek kalmadı. Monte Carlo'dan almış olduğum B harfli kolyeyi de taktığımda tamamdım.(Multimedya'da)

"O zamaaann..."

"Parti Taymm..." diye bağırışmalarımızdan sonra Selin kapıyı açtı ve "Hadi kuzenler! Sizi bekliyoruz... Doğum günü kızı bile hazır!" dedi. Biz de Beren'le birbirimize bakıp gülüştükten sonra salona geçtik. Hemen bizim arkamızdan da Selin lambayı söndürdü. Ve... işte o an!!

azra_aslann Dediğim gibi geri döndüm. Bu hikayeyi ve sizi seviyorum♡ Sadece hikâyemi gözden geçirdiğim bir süreçteydim ve sizin istediklerinize de dikkat ederek 'İşte karşınızdayım!' Hem bu sürede okuyucu sayım da arttı. 1,56K olduukk... Ve bu arada Baran'ın ağzından olan kısımlar koyu yazılmış olanlar... İyi okumalar!! •

Bay Şebek (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin