Gece uyurken gelen bildirim sesiyle yerimden sıçradım.Telefonun ekranı gözlerimi açmamı zorlaştırsa da bir yeni mesaj yazısını görebilmiştim.Yarı açık gözlerle mesaja baktım.

"Çünkü artık sana açıklama yapmak zorundaymışım gibi hissediyorum."

*

Sabah kalktığımda üzerimden tır geçmiş gibiydi.Vücudum uyuşmuştu,adım atacak halim bilr yoktu.Bugün okula gitmek istemesem de gitmek zorundaydım çünkü Jung Kook'la şu saçma salak adli tıp planı hakkında konuşacaktık.

Ben kıçını koltuktan kaldıramayan bir insandım ne ara böyle ekşın olaylarına karışmıştım,hiçbir fikrim yoktu.

Hayıflanarak okul kıyafetlerimi giyerken eteği ters giydiğimi farkedip tekrardan çıkardım. Etekle bir süre boğuştuktan sonra ayağımı pileli yerden geçirirken gelen cart sesiyle duraksadım.

Ne olur düşündüğüm şey olmasın.

Gözlerimi korkarak eteğime indirdiğimde gördüğüm etek değil de uzun bir kumaş parçasıydı.

Harikasın kızım, ne yapacaksın şimdi?

Çaresiz bir şekilde eteğime bakarken aklıma iki sene önceden kalan eteğim geldi.Dolabı hızlıca arşınladıktan sonra en az kağıt kadar buruşmuş olan eski eteğimi bulmuştum.Ütü yaparak daha normal bir hale getirdikten sonra üzerime girdiğimde Mi Ra'nın eteği kadar kısa olduğunu farkettim. Okul ceketi bile etek boyundan daha uzundu.

Altıma siyah kalın taban botlarımı giydikten sonra dalgalı saçlarımı salıp evden çıktım.

Okula geldiğimde sınıftaki azgın erkek tayfasının gözlerini üzerimde hissetmem daha da sinirimi bozarken çantamı sırama koydum ve yerime oturdum.

Gözüm Seo Joon'un sırasına kaydığında sıranın beyaz güllerle donatılmış olduğunu farkettim.Ağlamamak için kafamı pencereye çevirdim ve kulaklıklarımı kulağıma taktım.Bigbang-Lies dinlerken burnuma dolan lavanta kokusuyla kafamı kapıya çevirdim.Bu kokuyu sadece tek bir kişiye özeldi çünkü.

Jung Kook'u elinde beyaz bir gülle gördüğümde inanamıyormuşçasına baktım.

Gerçekten, nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyordu?

Jung Kook Seo Joon'un sırasına beyaz gülü koyup sınıftaki fan kız grubuna gösteriş yapmayı bitirdikten sonra yerine oturdu.Arkamı dönüp bu düşünceliliğini (!) alkışlamak istesem de sırama gelen kızlar yüzünden duraksadım.

"Lee Eun Gel, Joon Seo Joon'la sevgiliydiniz değil mi?Senin adına çok üzüldük."

"Ah kıyamam gözlerin nasıl şişmiş,çok korkunç görünüyorsun."

Hepsi koro halinde bir güzel kafamı şişirdikten sonra çok şükür odak noktalarını Jung Kook'a çevirdiler ve ben de aradan sıvışıp sınıftan çıktım.İlk iki ders beden olması okulda beni mutlu eden tek şeydi.

Kantine girdiğimde çoğu kişinin bakışları üzerimdeydi.Umursamamaya çalışarak bir çay aldım ve boş bir yere oturdum.Durmadan Seo Joon'la ilgili fısıldaşmaları beni daha da rahatsız ederken hızlıca çayı bitirdim ve kütüphaneye girdim.

Her gün bu fısıldaşmalarla mı uğraşacaktım şimdi de?

Yine kendi köşeme geçip bacaklarımı uzattım ve kafamı kitaplığa yasladım.Kitapların kokusu ve kütüphanenin sıcaklığı bana huzur veriyordu, bu yüzden iki ders boyunca buradan çıkmak gibi bir niyetim yoktu.Cebimdeki telefonumu çıkarıp slow bir şarkı açtım ve gözlerimi kapattım.Kütüphanede hiç kimse olmadığı için minnettardım.

Şarkının bitmesine yakın omzumda hissettiğim ağırlıkla sıçrayarak gözlerimi araladım.

"Güzel ortam."

Jung Kook'un yanağıma değen siyah saçları ve saçlarının kokusu aklımı başımdan alırken "Öyle." diye mırıldandım sessizce.

"Beni bir kere daha mı katil edeceksin?"

"Nasıl yani?" dedim merakla.

"Bir karış." dedi kafasını omzumdan kaldırırken. "Bir elim kadar bile yok altındaki eteğin boyu."

"Diğer eteğim kirliydi."

Jung Kook kafasını diğer tarafa çevirip kırmızı bir kapüşonluyu aldı ve bana uzattı.

"Beline bağla şunu."

Tepkisi beni şaşırtırken "Altımda çorap var zaten." dedim kayıtsızca.

"Sakince söylerken bağla şunu,Eun."

Jung Kook'un sert bakışları yutkunmama sebep olurken elindeki kapüşonluyu aldım ve ayağı kalktım.Belime bağlayacak iken Jung Kook da ayağı kalktı ve kapüşonluyu elimden aldı.İki kolundan tutup sırtımdan geçirdi ve kapüşonluyu kendine doğru çekti.

Neredeyse dibine girerken kalbim yine maroton koşmuş gibi atmaya başlamıştı.Jung Kook yıldız düşmüş gözleriyle bana bakarken kafamı aşağı eğdim.

"Bu eteği üzerinde görmek istiyorum,ikimiz başbaşayken."

Dediği kulaklarıma kadar kızarmama sebep olurken çorabımı tutup çekti.

" Ve çorapsız."

Şaşkınca ona bakarken aramızdaki mesafeyi açtım ve hızlıca koluna bir tane vurdum.

"Sapık herif,rüyanda görürsün."

Jung Kook vurduğum yeri koluyla ovalarken gülümsedi.

"Sert ve masum kız, tam benim istediğim gibisin."

Ağzımı açıp konuşacakken diyecek bir şey bulamayıp sustum.Jung Kook bu tepkimden sonra kahkaha attı ve eğilip yanağımdan öptü.

Dudaklarını bu sefer kulağıma değdirip "Surat ifaden harika." diye fısıldadı.

Heyecandan tırnaklarımı avuçlarıma batırırken kütüphane kapısının açılmasıyla irkildim.Duyduğum ses beni yeterince gererken beklediğim kişinin olmaması için dua ediyordum.

"Jung Kook,ne yapıyorsunuz burada siz?"

Kafamı yavaşça çevirdiğimde şansımın bana başka taraflarıyla güldüğünü anlamıştım.

Çünkü şuan Mi Ra sinirle bize bakıyordu.















günahkâr » jung kook ✅Where stories live. Discover now