Uzuun bir bölüm. Keyifli okumalar! 🤍🦁🦌
🎄🎅🏻🧑🏻🎄❤️74. Bölüm: MUTLU AİLE BAHÇESİ
*Barış Manço – Aynalı Kemer*
Qrendi'de rutin bir gün başlamıştı. Yerlilerin alışık olduğu Tapınak turistleri bir yana, Anadolu köylerindeki pazarları andıran bir pazar kurulmuştu kilisenin ardındaki büyükçe binanın alt katında. Tabii bu, bizim alışık olduğumuz türden pazarlar kadar kalabalık veyahut da gürültülü değildi fakat kasabaya bir canlılık kattığı da bir gerçekti.
İnsan sesleri biraz uzağımda kalıyordu, yanımdan gelip geçen ve poşetleri meyve sebze dolu insanlar işlerine bakıyor, civarla pek ilgilenmiyor gibilerdi.
Taa ki ben, boş sokaklardan birinde ve kan ter içinde, duvara yaslanıp karnımı tutarak, "İmdat," diye haykırana kadar. Gözyaşlarıyla yardıma koşacak birilerini arıyordu bakışlarım, sokağın ucundaki yaşlı adam poşetlerini fırlatıp bana doğru koşmaya başladı fakat o hızla koşarsa ancak benim doğumuma yetişebilirdi.
"İmdat," diye bağırıyordum olanca gücümle, evlerden birkaçının pencereleri açıldığında, "Yardım edin," diye ekledim, tekme yiyen karnımın üzerindeydi ellerim. "Hamileyim!"
"Yardım edin," diye bağırdı o sırada yaşlı amca, İngilizce bildiğini tahmin etmemiştim.
O sırada sokaklardaki kapılardan birkaçı açıldı ve etrafıma kadınlar doluşmaya başladı.
Zorlanarak telefonumu çıkardım cebimden. Yere bıraktım, daha fazla dik duramayacaktım. Yere doğru devrildim iki büklüm, gözlerim yaşlarla doluydu.
Kadınlardan biri ne olduğunu sorunca, "Saldırıya uğradım," dedim, sapı kopmuş çantamı işaret ettiğimde kadın telaşla başını salladı ve başını çevirip kendi dilinde bağırdı, ne dediğini anlamamıştım. "Polis," dedim güçlükle, gözyaşlarım hala akıyordu, şimdi yanağım sokağın zeminine yaslanmıştı. Kadının gözleri beni buldu, başını salladı ve, "Çağıracaklar," diye ekledi İngilizce.
Hemen sonra yanındaki çocuğa dönmüştü, ne yapılması gerektiğini soruyordu fakat buradakilerin hiçbiri saldırıya uğramış ve tekme yemiş hamile bir kadın için ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
"Eşimi arayın, lütfen," dedim, güçlükla yutkundum. Dizlerimi kendime doğru çekmiş, bir elimi de karnıma sarmıştım.
Kadın bu sözler üzerine telefonumu aldı ve önce şifreyi, sonra da eşimin ismini sordu. "Aşkım," dedim, "aşkım olarak kayıtlı."
"Askim," dedi kadın, telaşlıydı ve şimdi bir şeyleri anlamadığı için kaşlarını da çatmıştı.
"Aşkım işte," diye bağırdım var gücümle, "öleceğim şimdi!" Bir yandan da yerimde tespihböceği gibi dönüp duruyordum sancıdan. Sonra aklıma numarayı söylemek geldi. Bu onun da aklına yatmış olmalıydı ki sayıları söylemeye başlayınca titreyen elleri hemen dokunmatik tuşlara gitti.
Telefonu hoparlöre almıştı.
"Güzelim," dedi Yiğit, sesini duyar duymaz yaşlar bir hızla boşaldı gözlerimden. Telaşlı kalabalığın sesini çabuk fark etti, "Rüya," dedi korkuyla, "bir şey mi oldu?"
"Eşiniz saldırıya uğradı," dedi kadın titrek bir sesle.
Bense hırıltılı nefesler alarak gözlerimi açıp kapıyor, güç toplamaya çabalıyordum. Ancak daha fazla bekleyemedim ve ağlayarak, "Yiğit çok kötüyüm," dedim, bir yandan da titriyordum. O sırada kadın üzerime eğildi ve kot ceketimin düğmelerini açtı, beni rahatlatmaya çalışır gibi.
YOU ARE READING
ÇEHRESİZ
Romance"Akıp giden şu suya atlayamadığım için dünya üzerindeki tüm denizleri kuruttum. Artık hiç su yok, Alanguva. Ve biz alev almak üzereyiz." Yara almış her çocuğa ve yara almış her çocuk için. 18 Mayıs 2015.