on birinci

47 11 2
                                    

Oturduğum yerden hızla ayaklanıp pantolonumu arkasını çırptım. Benimle birlikte ayaklanan Junkyu'ya baktım tedirgince. Burada herhangi bir tartışma yaşanmasını istemeyen tek kişilerdik biz. Jaehyuk ve Doyoung'un uyuyor oluşu işimize mi yarıyordu şuan bilmiyordum çünkü sarhoş kafayla ne yapacaklarını asla çözemiyordum. Ancak diğerlerinin de patlamaya hazır birer barut gibi durduklarını da es geçemiyordum. Özellikle Haruto ve Jihoon.

Junkyu hızla köşeye koyduğumuz poşete etrafa bıraktığımız çöpleri toplarken bende ona yardım ettim. Karşımızda duran çocuklardan bir kaçının bakışlarını ikimizin üzerinde hissetsem bile kim olduğuna bakmak için ayıracak vaktim yoktu. Çöpleri hızla topladık ve o Doyoung ile Jae'yi uyandırmaya çalışırken ben Jihoon'un yanına ilerlemiştim. Buradan bir şeyler yaşanmadan çıkmamız gerekiyordu lakin iki tarafında hafif gidik kafasıyla bu çok zor olacaktı. 

"Jihoon hadi gidelim, topladık çöpleri." 

Sesimi duymadı ya da duymazdan geldi bilmiyorum. Yerinden de kıpırdamadı. Onun aksine ise Haruto kararlı bir kaç adım atmıştı çocukların üzerine. "Haruto!" diye bağırdı Junkyu öteden. Umursanmayınca ise ayaklandı ve yanına gitti ama çözüm yoktu. Duymuyor gibiydi Haruto. 

Wooyoung yüzündeki yarım sırıtışla bize yaklaşırken içlerinde Mingi'de dahil olmak üzere olan isimlerini bilmediğim diğerleri de ona eşlik ediyordu. Wooyoung Haruto'nun tişörtünün yakalarını tuttu ve ardından her şey çok hızlı gelişti. Asahi ve Yoshi'nin yalpalayarak yanlarına gitmesi, Junghwan'ın içlerinden birinin üstüne kusması, Jihoon'un Mingi'nin yakalarının yapışması, Jeongwoo'nun ne yapacağını bilemez bir şekilde birinin saçını çekmeye başlaması... Bunların hepsi tamamen bir anda olurken Jaehyuk ve Doyoung huzurla uyumaya devam ediyordu. Ben ise o an tek bir şey söyledim. Tek bir kelime döküldü dudaklarımdan: Sıçtık!

(⭐⭐⭐)

"Ah! Junkyu yavaş tut şunu Tanrı aşkına!" Junkyu mızmızlanan Asahi'nin kafasını yavaşça ittirirken Yoshi küçük bir kıkırdı bıraktı ortalığa. Gülmesi yüzünden yanan dudağının acısını da paşa paşa çekti tabii ki. 

Saat şuan gecenin üç buçuğuydu. Junkyu ve benim çabalarım tamamen boşa çıkmış, sahilin ortasında koca bir kavgaya tutuşmuştuk. Baktık ayıramıyoruz, bizde dalmıştık içine. Yediğim bir kaç yumruk bile canımı çok acıtırken iki kaşından aşağı akan kan ve patlak dudağıyla bana bakan Jihoon'u görünce basmıştım çığlığı ortaya. O anki korkuyla çıkan yüksek ses ise bunları durduran tek şey olmuştu. Hepimiz, bitmiştik. Bir tarafı kanamayan hiç kimse yoktu. 

Zorda olsa kaldığımız yere gelmiştik neyse ki. Yaşlı Teyze ise bizi düşünmüş olmalı ki biz yokken odaya bir kaç kıyafet bırakmıştı. Zamanlama erişince mutlu olmuştum çünkü üstü başı kan olmayan hiç kimse yoktu. Junkyu karış karış her tarafta aradığı ilk yardım çantasını bulunca sevinmişti oldukça. Uyuyan Teyze ve Amcayı uyandırmamaya dikkat etmiştik özellikle. Yaptıkları onca şeyden sonra bizi bu halde görseler pek iyi şeyler yaşanmazdı bence ki Amcanın bizi kapının önüne koyması sadece bir kaç saniye sürerdi.

Üzerine tentürdiyot damlattığım çubuğun ucunu hafifçe Jihoon'un kaşına değdirdim tepkisini görmek için. Herhangi bir şey yapmayınca devam ettim işime. Elini patlayan dudağıma doğru getirdi. "Dudağın, patlamış." 

"Biliyorum." 

"Neden bir şey yapmadın?"

Omuz silktim. "Acımıyor, seninkinin yanında hiç hem benimkisi." 

"Olsun yine de. Sert vurmuş kim vurduysa, bir şeyler yapalım."

"Seninkini bitireyim sonra hallederim tamam mı? Hareketsiz dur şimdi, acıyacak yoksa."

"Elin hafif, acımaz."

Gülümsedim ve eğilip kutunun içinden yara bandı çıkardım. Kaşına yapıştırırken Haruto Junkyu'nun yaptığı pansumanın verdiği acıyla inlemişti. "Hyunsuk orada Jihoon'a hareket etme acıyacak desin, o ona elin hafif acımaz desin biz burada acıdan iki büklüm olalım." 

"Haruto tentürdiyotu ağzının içine dökmediğime şükretmen gerekirken söylediğin şeylere bak." diyerek zoraki bir gülümseme yerleşti suratına Junkyu. 

"Şu kıyafete bakın Tanrı aşkına, başlayacağım şimdi flörtleşmelerinize. Şalvar getirmiş anasını satayım." 

"Çıplak yatmadığına şükret."

Jihoon'un yaralarını kapatınca yanında oturan Yoshi'ye geçmiştim ben, Junkyu ise hala Haruto ile uğraşıyordu. Jeongwoo Junghwan'ınkini Junghwan ise Jeongwoo'nunkini kapatıyordu birde. O ikisiyle birbirlerinden başka kimse başa çıkamazdı. 

Jaehyuk ve Doyoung'un uyuduğunu söylememe gerek bile yoktu sanırım.

"Şuradaki iş bitsin kıyafetleri yıkayıp öyle yatalım." diyerek yüzümü Junkyu'ya çevirdim. Kafasını sallayarak ondan onay alınca da işime devam ettim. "Ne güzel dövdük ama lan." 

"İki kamyon dayak yedin Tanrı aşkına, açtırma ağzımı şurada." 

"Onları bizi döverken bizim elimizde armut toplamadı herhalde, bizde iyi dövdük şimdi." 

"Aynen. Yarın annene de öyle dersin. Geri zekalı."

Son olarak da yara bandını yapıştırıp Yoshi'nin bana ettiği teşekküre gülümsedim ve duvara sırtımı yaslayarak etrafı seyretmeye başladım. Junkyu'da kendini köşeye atmıştı. Haruto sürekli bir şeyler söylüyordu bizde gülüyor ve ardından yaraların verdiği acıyla odada kendimizden geçip duruyorduk. 

Bu fiziki olarak girdiğim ilk kavgaydı ve çıktıktan sonra da anlamıştım ki aynı zamanda sonuncuydu. Hiç bir şey de anlamamıştım aslında o an. Herhangi bir laf dalaşına dahi girmemişlerdi, 'yarım kalan işi tamamlamak için eve bile gidilmemiş' gibisinden bir şey saçmalamışlar sonra da kafa göz dalmışlardı bize. Hayatımda gördüğüm en saçma kavga girişiydi. Hoş, sarhoş olduklarını göz önünde bulundurduğumda pek de mantık aramamam gerekiyordu. 

Bir süre öylece oturduk odanın içinde. Bazen sohbet ettik ve gülüşlerimizle ortamı canlandırdık bazense sadece durup nefes alış verişlerimizi dinledik. Ne kadar süre geçti bilmiyordum ama saatler olmadığını düşünüyordum. Köşede Junkyu'nun da uyuya kaldığını görünce kapının hemen kenarına koyduğumuz kirli kıyafetleri de alarak çıktım dışarıya. Diğerleri de yavaş yavaş mayışmaya başlamıştı, sabah olmadan şu kıyafetleri yıkamam gerekiyordu ve ayrıca bir ya da iki saat civarında uyursam da harika olacaktı. 



senden başkası kimmiş neymiş bilmiyorum, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin