New year | 1976

207 8 2
                                    

//1 yıl önce//

"Mutlu Noeller Snape!"

Severus Snape, kalabalık dans pistinin kenarında durdu birinci sınıf Slytherin onu selamlayarak geçtikten sonra. kara gözleri mutlu yüzlerin olduğu piste sabitlenmişti. Yıl 1976 ve Hogwarts'da noel kutlaması tüm hızıyla devam ediyordu. Salon kahkahalar, müzik ve gençliğin tasasız ruhuyla canlıydı, Severus'un ruhunun derinliklerinde dolaşan gölgelerle tam bir tezat oluşturuyordu. bina arkadaşlarının müziğin ritmine göre neşe içinde hareket ettiğini gözlemlerken, aklı acı-tatlı bir fanteziye, yalnız varoluşunun girintilerinde hazırlanmış, karşısında duran iki çift göze odaklandı. Severus'un zihninde dünya, onun da gençliğin basit zevklerini yaşayabileceği bir aleme dönüştü. Hayal gücü onun özgürce güldüğü, siyah gözleri her zamanki üzüntü ve acı perdesi yerine mutlulukla parıldayan canlı resimlerini çizdi. bu resimlerden biri şimdi solacaktı çünkü alay konusu ya da sırların henüz habercisi değildi Severus.

Büyük salonun kar, kırmızı ve yıldız temaları arasında kalabalık piste dans eden bina arkadaşlarına ve kardeşine baktı, elvis'e yani. Kendinden iki yaş küçük 3. Sınıf öğrencisi kısa boylu uz uzun saçlı çocuk kızıl saçlı bir kızla deliler gibi dans ederken arkadaşları da sarhoşluğun tadını çıkararak haraket ediyordu. Severus tekrar daha önce göz göze geldiği genç adama baktı. Daha sonra bakışlarında şifre bulduğu adamı kafasıyla onaylayarak kapıya ilerledi ve kapıdan geçtikten bir kaç dakika sonra kalabalığın ve yüksek şarkı sesinin tamamen kulaklarından silindiği bir koridorda durduğunda peşinden gelen uzun boylu sarışın zayıf duran beyaz gömlek ve deri ceket giymiş gence tekrar gözlerini dikti.

Severus'un 7 ay önce çıkmaya başladığı ve hayatının baharını aylardır yaşatan adamdı bu genç, Gabriel. Kendisi Rus asıllı bir safkan'dı. Zeki, çevik, bilgili, yaşına göre 'dahi', soğuk kanlı ve sessiz biri olarak tanınırdı. Severusa göre de bunlara artılar ekleniyordu. Sinirli, gergin, kıskanç, baskıcı ve huysuz. Gabriel'in bu davranışları çıktıklarından sonra sürekli olarak ilişkilerini sallantılı hale getirip bir çeşit toxic senaryoları yaşatmıştı, keşke bununla kalsaydı. Gabriel tekrar yüzündeki sahte gülümsemeyi tanınıp yaklaştı ve iki omzuna ellerini koydu, benden biraz daha uzun olduğu için kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktı.

"Ne o, küs müyüz?"

Gözlerini sorduğu soru ile kaçırmıştı hemen. Dün öğlen derslerden sonra bahçede bir kaç saat lily'le vakit geçirip kitap okumuşlardı. Severus eskiden, yani henüz çok küçükken lily'e saf bir hoşlantısı vardı. Tabi daha sonra yöneliminin farkına vardığında kalbi gabrieli bulmuştu. Gabriel'de 7. Sınıf bir Slytherin'di. Severus'dan bir yaş büyük bina başkanıydı, geçen senenin son sınavlarına girmeden önce, çalışmak için kütüphanede beraber oturdukların da tanışmışlardı ilk defa daha sonra severusu bir kaç zorbadan korumuştu. Bunu yapmakta çok iyidi, çünkü o kendisi ve sevdikleri haricinde herkese zorba tanımının ne olduğunu öğreten delinin tekiydi, psikopattı. Severus ona bir kaç ay içinde güçlü hisler hissettiğini fark eder etmez Lucius malfoy'a gitmişti. Lucius malfoy'a Gabriel ile aynı yaştaydı, çocukluktan beri ikisi de çok yakın arkadaştı. Bu yüzden lucius'dan tavsiye almaya gittiği günün akşamı Lucius, gabrielinde severustan hoşlandığını patavatsızca söyleyebildiğinde diğer gün çıkmaya başlamışlardı. İlişkinin ilk ayları gayet sakin ve güzel geçiyordu. Gabriel, Severusa gözü gibi bakıyor, onu koruyor ve herkese kendisine ait olduğunu belli ederek gösteriyordu. Severus bu konuda rahatsız değildi, aşık olduğu adamı tanıyordu ve onu çok seviyordu. Tanıdığını sanıyordu yani... İlk iki ayın sonunda gabriel'in huysuz kıskanç tarafını görmeye başlamıştı. Ardından sert ve sinirli şekilde kendisini azarladığı gece onu gerçekten tanımıştı, çok kırılmıştı. Gabriel bir daha yaşanmayacağı hakkında söz verdiğinde ise çabucak inanıp kabullenmişti sonra da aylarca bu iğrenç muameleyi çekmeye devam etmişti, sessizliğini koruyup ona asla karşılık vermiyordu çünkü onu koruduğu için sevdiğini, sevdiği için de kıskandığını düşünüyordu. Ama Gabriel takıntılı bir deli sayılırdı. Bunu da ilk önce regulus fark etmişti, severusu kavgadan kurtarıp odasına kaçırdığı zaman.

"Bana zarar veriyorsun."

"Seni lily'le oturmaman için daha önce uyardığımı hatırlıyorum."

"Bu delilik, bırak lilyi sen kardeşimle bile oturmamı istemiyorsun."

Gabriel, tekrar sinirlendiği zamanki yüz ifadesini yaptığında Severus sessizleşti. Daha sonra kendini bir kaç adım geri atıp yutkundu.

"Biliyor musun..? Belki de ara vermemiz en sağlıklısı olacak, ikimiz içinde. Hoşçakal Gabriel."

Severus sözünü bitirir bitirmez cevabını yada düşüncelerini almadan arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Gabriel'in adım seslerini duyabiliyordu. Ondan kaçabilirdi, büyük salona giderek yani. Ama çoktan büyük salonu geride bırakmıştı, kendini karlı bahçeye atması en iyisi olacaktı. Bahçeye adım atar atmaz bir hızım önüne geçen tanıdık gence kafasını kaldırma gereği duymadan tekrar konuştu.

"Gabriel istemiyorum-"

Severus'un cümlesini yarı da kesen tokat ile şoku üstünden atlatamadan eğilip yüzüne bakan sarışın çocuğa baktı.

"Ne demek ara veriyorum? Buna hakkın var mı sanıyorsun? Senin için yaptığım fedakarlıkların karşısında böyle gaddar ve bencil davranıp üstüne bırakacağımı mi sandın? Bu ilişkide ben karar veririm, sen değil. Hakkın yok."

Dudakları ve çenesi titremeye başlamışken gözleri yanan kuzgun saçlı çocuk yanağını soğuk eliyle tutmuştu. Diğer eli ise ne yapacağını bilemeyerek ceketinin arkasından pantolonun arka cebine uzanmıştı.

"Ben artık çok yoruldum... Ara vermemiz gerekiyor.."

Severus'un titrek ve kekeme sözleri dudakları kapanınca durabilmişti, Gabriel sıcak dudaklarını onun sıcak kavrulmuş gibi olan dudaklarına götürdüğünde hızlıca ellerini kalçasına koydu. Severus geri çekilmedigi için ağlamaya başlamışken pantolonun arka cebinden küçük çakıyı çıkarıp koluna küçük bir çizik atmıştı. Bu çakıyı da Gabriel hediye etmişti. Şimdi ise gabriel'den kaçmak için kullanıyordu. Gabriel kolundaki acı sıcaklıkla geri çekilip sert ve yüksek bir hırıltıyı karlı geceye bırakırken gözü dönmüş gibi tekrar severus'un üstüne yürüdü ve yüzüne bir yumruk attı. Severus henüz savunmaya geçemeden karnına da bir yumruk geçirdiğinde bir kaç adım geri, taşların ve kayalıkların olduğu tarafa sendeledi.

"Beni benim silahımla mı vuruyorsun? Sana yemin ederim öldüreceğim seni."

Severus konuşamayacak haldeyken bir kaç yumruğu da vücudunun bir kaç tarafında daha hissetti. Severus acıyı bastıramıyor, çaresizce kendini korumaya çalışıyordu en sonunda mantığını ve aklını kaybettiğini hissederek sadece kurtarma çabası içinde elindeki bıçakla sarışın oğlana doğru adımladı ve elindeki bıçağı göremediği yüzünün bir tarafına doğru hızlıca vurdu. Acı bir çığlık sesini duyduğunda elindeki kanlı bıçak yere düştü, henüz bir kaç saniye geçmeden göğüslerinden itilen Severus dengesini kaybetti ve bir kaç dakika önce Gabriel yüzünden sürüklendiği büyük kayalık ve taşların olduğu yere düştü, düştüğü gibi boynunun biraz daha yukarısına çarpan sert kaya ile gözleri tamamen kararmaya başlamadan Gabriel gözünü eliyle tutarak yüzüme doğru eğildi ilk önce.

"Severus?! Hasiktir!"

Gözleri kocaman büyümüştü. Hızlıca koşarak uzaklaştığında bir kaç saniye sonra kararacak bilinci yıldızları izledi. Daha sonra gözleri tamamen kapandı. Bedeninin üşüdüğünü hissediyordu, titriyordu tir tir. Boynu sıcacıktı, ne olduğunu biliyordu. Kafasına darbe aldığı için yıldızların döndüğünü resmen görmüştü. En son hatırladığı tek şey ise gözlerini tekrar açtığında başında bir kaç kişinin toplandığı ve elvis'in ağlayarak gözlerine baktığıydı. Elvis annesine çok benziyordu, gözleri önünde annesi olduğunu görüyordu. Ölen annesi Severusa gel diyerek sesleniyordu şimdi karşısında.

"Ölmedim anne. Çok üşüyorum..."

Tekrar bilincini yitirdikten sonra bedeninin sıcacık olduğunu hissetmişti, sonrası ise karanlıktı.

"Mutlu Noeller Snape."

loss of memory | snamesWhere stories live. Discover now