plucked flowers

115 9 2
                                    

//9 Ocak 1977//

"Sihirli sabahlar dilerim madam. abimi görebilir miyim?"

Elvis ve Albus Dumbledore 1.5 haftadır nerdeyse her gün dikildiği hastane koridorlarından birinde yine bir sekreter bulmuştu. Bu gün Elvis için büyük bir gündü. abisinin doğum günüydü ve her gün sadece öğlen saat bir ve üç aralığında görme imkanları veriliyordu, zaten her gün bir kaç kişinin illa uğradığı oda bu gün daha kalabalık olacaktı, Severus snape'in doğum günüydü. Albus sekreterle kısa ama uzun cümlelerin uçuştuğu sıkıcı bir konuşma yaptıktan sonra bu gün gelecek ziyaretçilerin içeri girebileceği ile ilgili izin alabilmişti. Elvis hızlı adımlarla koridorun sonundaki 306 numaralı odaya girdi, Snape, 31 Aralık gecesi hastaneye getirildiğinde uzun bir ameliyata girmek zorunda kalmıştı, daha sonra bu ameliyat masrafı için ameliyatı durdurmuşlardı. bakanlık yani devlet konu para olduğu zaman fazlasıyla sıkı oluyordu. Lucius Malfoy ailesine bir kaç mektupla olayları anlatır anlatmaz masrafları karşılamak için para göndermişlerdi. Snape'in bilinci o günden beri kapalıydı. Durumu kötüydü, ama ilk günlere göre de iyi bir haldeydi, bu Elvis ve diğer arkadaşlarını biraz rahatlatıyordu. Snape resmen 9 gündür bilinci kapalı bir şekilde, herşeyden habersiz canıyla savaş veriyordu. Elvis, abisinin yanına adımlayıp anlını kapatmış kuzgun saçlarını arkaya doğru eliyle taramıştı. Yatağın yanındaki masaya baktı bir süre, üstünde sayfalarca dosya vardı, Severus Snape'in durumu ile ilgili. Hemen onun yanında da bir kaç fotoğraf. Elvis çalan telefonu ile gözlerini masadan ayırmıştı. Yataktan bir kaç adım uzaklaşıp cama yaslandı, dışarıdaki kalabalık bahçeyi izlerken telefonunu çıkarıp arayan kişinin kim olduguna pek aldırış etmeden telefonu kulağına götürdü

"Alo? Elvis, nasılsın? Abin nasıl?"

Tanıdık sesle derin bir nefes verdi Elvis. Bu regulus'un sesiydi, İçten içe sürekli severusu abisi olarak gören arkadaşı her sabah aynı cümleleri kurup hal hatır sormayı ihmal etmiyordu.

"Düne göre iyi dediler ama hala uyanmadı."

"Biz hazırlandık, aslında dün konuştuğumuz gibi hepimiz Severus için oraya geliyoruz izin belgesi çıkardık."

"İzin belgesi ha?"

"Ne? black olmak torpil belge demek Elvis. Severus için bunu kullanmayıp ne yapacaktım?"

"Haklısın."

"Severusa bir kaç parça rahat kıyafetler aldık. Şimdi kapatmam gerek çıkıyoruz, Albus Dumbledore'a sahte belgeleri belli etme. Görüşürüz."

Elvis son uyarıyla beraber telefonu kapatıp cebine koymuştu. Hemen ardından ise severus'u son kez kontrol edip odadan çıkmıştı. Albus Dumbledore muhtemelen bu iğrenç koridorlarda yine daralıp biraz hava almaya çıkmış gibiydi, ortalıkta yoktu. Elvis de diğerleri gelene kadar bir şeyler atıştırması gerektiğini hissetti, nerdeyse 1 haftadır sadece hastane kantinindeki sandviçten başka bişey yemiyordu, boğazından geçmiyordu. Merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladı.

"Geyik!"

Bir kadının bağırışı ile basamakları atlaya atlaya indi bu sefer, ne dediğini henüz anlamamıştı ama bağırdığı için panik olduğu apaçık belliydi.

"Hastanede bir geyiğin ne işi olur?! Çıkarın onu!"

Elvis kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdığında alt kata inmişti sonunda herkes bir tarafa doğru bakıyordu, bir kaç hastane görevlisi ise o tarafa doğru asaları elinde hızlı hızlı koşuyordu. Hastaneye bir geyik girmişti yani? Elvis bunu anlamıştı. Şuan kafasında onca şey varken bir de hastanedeki geyiği mi düşünecekti? Aman.

Kafeterya kantinine yaklaşıp bir sandviç alarak masalardan birine oturdu. Elinden geldiğince yarım ekmek sandviçi büyük ısırıklar alarak mideye indirebilmişti, 15 dakika sonra ise nihayet fazla tok olmayan yine de açlığını bastıran sandviçi bitirip kalktı ve tekrar indiği yoldan ilerledi, bu sefer insanlar biraz daha sakindi. Bir kaçı geyiğin hala nerede olduğunu tartışıyordu. Merdivenleri çıktı, dalgın dalgın yürürken koridorda bir kaç kişiye çarptı ilk önce, daha sonra özür dileyerek uzun boylu insanların arkasından hızlı hızlı geçti. Elvis henüz 15 yaşına girmemişti bile buna rağmen boyu 1.70'ti. insanlardan özür dileyerek bir süre oyalanmak zorunda kalmıştı.

Abisini yanlız bırakmak onu kötü hissettiriyordu. Biraz daha adımlarını hızlandırmayı deneyerek odanın olduğu kata sonunda çıkmıştı. Koridorun sonundaki odaya tekrar geldiğinde derim bir nefes alıp üstündeki lacivert kısa kollu tişörtün eteklerini düzeltti ve içeri girdi. Oda hala sessizlik içindeydi, Severus yatağında beyaz, rahat ve pamuklu gömleğin içinde yatıyordu, yüzündeki yara izleri yavaş yavaş siliniyordu ama hala kafasının arkasındaki lanet çatlak onu feci derecede etkiliyordu, gövdesi zaten fazlasıyla da hasar aldığı için yorgun görünüyordu. Doktorların dediğine göre Severus bir beyin kanaması geçirmişti. Ölüm riski vardı ama kötü şeyler düşünmemesi için onu bolca uyarmışlardı.

Yatağın içindeki adamı uzun uzun incelerken kafasında bu düşünceler durmuyordu. Gözleri yatağın yanına düşmüş fotoğrafa kaydı. Yavaş yavaş ilerledi ve çöküp aldı, severus'un kitap okuduğu bir fotoğraftı bu. Neden düşmüştü ki? Kafasını kaldırıp etrafa bakındı, biri mi girmişti? Geyik falan? Haha. Güldü kendi kendine, yok canım daha neler? İçindeki bu komik his ciddi bir hale bürünmeden perdeleri uçuşturan cama baktı. Cam açık kalmıştı ve odayı soğuk bir rüzgar kaplıyordu. Camı telefonla konuşurken dalgınlıkla açmıştı herhalde. Camı kapatıp perdeleri sabahın ilk güneş ışığını odaya alması için açtı.

...

"Severus bizi uyanıp görse sinirle kapı dışarı ederdi ha? Kalabalığı hiç sevmez, hele doğum günlerini.."

Bir kaç kişi buna acı bir tebessüm bırakırken regulus güldü. Hepsinin içindeki acı gülerken bile yüzlerine vuruyordu, sesleri titriyordu.

"Duydunuz mu? Gabriel'i bulmuşlar."

Herkes elindeki telefonu ile uğraşan marly'e baktı.

"Sonunda, burdan çıkınca bakanlığa babamın yanına uğrayıp onu sorgulamak istediğimi söyleyeceğim.  orosbu çocuğu-"

Regulus'un sesi hemence kesildi Lucius tarafından. "Safkan birine kolay kolay dokunamazlar, sorgulamak bile imkansız regulus. Oda bizden biri. 'torpilli.' hani."

Regulus ve Elvis aynı anda iç çekti ve Severusa baktılar. "Her ne kadar çocukluk arkadaşım olsa da, o ite bende hesap sormak, sorgulamak ve saatlerce dövmek isterdim. Ama sabretmemiz gerekiyor, umarım bakanlık elinden geleni yapar."

Lucius safkan melez ayrımı yapan bir insan olsa bile Severus, Elvis ve marlyn onun Gabriel kadar kardeşleri sayılırdı ve bu konu da elinden gelen herşeyi ailesiyle yüzleşip yapmaya hazırdı, öyle ki muggle'lardan nefret etse bile şuan bu odada Lily evansla bulunduğu için kendisine kahramanlık ödülü verilmesi gerektiğini bile düşünüyordu.

"Siz gelmeden önce hastaneye bir geyik girmişti. Ordan oraya koşuyordu."

"Geyik?"

Lily'nin kaşları çatıldı hemence. Elvis dudaklarını birbirine bastırarak kafasını salladı ve duvara yaslandı.

"Anormal derecede bir şey olsa da şuan hiç bişeye şaşıramıyorum bile."

"Belki de sen kafayı sıyırmıssındır Elvis. Hastanede geyiğin ne işi var?"

Marlyn gülerken Elvis kaşlarını çatarak yakın arkadaşına hızlıca bir kaç adım attı.

"Sana kendimi inandırmak zorunda değilim, ayrıca abim uyandığında senin sigara içtiğini söyleyeceğim!"

Elvis ve marlyn severus'la beraber çok yakın arkadaşlardı ve marlyn uzun bir depresyon sürecinde sigaraya başlamıştı tabi Severus onun henüz 16 yaşında sigara kullanmasına izin veremeyeceği için marlyne zorla kullanmama sözü verdirmişti. Şimdi ise Elvis, marlyn ile uğraşıyordu çünkü Severus komaya girdiğinden beri onlarca paket bitirmeyi başarmıştı.

...

Herkes gittiğinde Elvis ışıkları söndürdü ve abisinin yanına kuruldu.

"İyi ki doğdun abi, İyi ki varsın."

loss of memory | snamesWhere stories live. Discover now