3.0

2.2K 483 251
                                    

200 yorumm

***

Kalabalık bir caddede insanlar oradan oraya yürürken "Yeol Sunho," diye konuştu Minho. "Şimdi banka oturdu." Bu sözleriyle caddede, yan yana dizilmiş banklara gitti Chan'ın gözü.

Mavi ceketli, tanıdığı çocuk bankta oturuyordu. Elini kulaklığına attı. "Herkes olduğu yerde kalsın, işaretimle harekete geçin."

Sırayla Başkomiser için onaylar gelirken Chan kulaklığını çıkarıp kalabalığa karıştı ve insanların arasında ilerlemeye başladı. Hafiften serpiştirmeye başlayan yağmur yüzünü buruşturmasına sebep olsa da aldırmamış ve en sonunda banka, çocuğun tam da yanına yerleşmişti.

Kafasını çevirip ona baktı. Alaycıl bir şekilde göz devirdi. "Sen yenisin herhalde."

Çocuğun gözleri direkt onu bulurken kaşları çatılmış, "Bas git işine," demişti. Chan başını eğip hafife güldü, öz güvenli durmaya çalışsa da çocuğun korkak ve 'işinde' yeni olduğu belliydi.

Kaşlarını çattı ve çocuğa doğru eğildi. Elini cebine atmasıyla yakaladığı paketi çıkardı ve karşısında salladı. "Sen mi Yungjun'un tam şu an nerede olduğunu söylersin yoksa milyonluk paketini yok mu edeyim?"

"Ver lan şunu!"

Hızla kendini geri çekti. "Hop hop hop, suçun giderek artıyor delikanlı. Uyuşturucu bulundurup satmanın yanı sıra bir de polis memuruna şiddette bulunmak mı? Vaov, bayağı kabarık liste. Sence kaç yıl yersin?"

Elini bankın arkasına atıp göz kırptı. "Bence en az on, yanılıyor da olabilirim. Arttırmak ister misin?"

Hareketi alan civardaki polis memurları onlara doğru ilerlemeye başladığında çocuk korkuyla kalabalıklaşan çevresine bakmış, Chan ayağa kalkmıştı. Ayaklanıp kaçmak üzere olan çocuğa doğru hızla ayağını uzattığı gibi yere düşmesini sağlarken, Minho fırsatı kaçırmadan çocuğun sırtına dizini bastırıp belindeki kelepçeyi çıkardı.

"Naber Yeol, en son elimden kaçmıştın ama aramızı uzun tutmayayım dedim, yeniden karşılaşmamıza sevindin mi?" Ensesinden tutup onu ayağa kaldırdı ve kulağına yaklaştı. "Zehirleyip öldürdüğün her bir çocuk için kork benden."

Chan elindeki uyuşturucu paketini delil torbasına ekleyip ekip arkadaşlarına uzattı. "Minho, şunu adlı tıpa verin. Ayrıca sorgulayın şunu, bize ne kadar çabuk Yungjun'un yerini öterse o kadar iyi. Her an bir operasyona hazır olun."

"Tamamdır Başkomiserim."

Minho ve diğer polisler çocuğu götürürken Chan gözlerini çevrede gezdirdi, gerçekten her gün o kadar çok kişi bu batağa düşüyordu ki nefret etmekten alamıyordu kendini.

İnsanların şaşkın bakışları yavaş yavaş çekilirken bileğindeki saate baktı, telefonunu çıkarıp Emniyet ile bir görüşme yapmış ve ardından da arabasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

Dikkatini çeken şeyle duraksadı, hafifçe kaşları çatılırken güldü ve bir mağazanın önündeki şemsiyelere doğru ilerlemeye başladı. Gördüğü şemsiye ile kıkırdadı, çünkü gördüğü şemsiye Jisung ile paylaştıkları ve sonra kırılan mavi şemsiyeden başka bir şey değildi.

Aklına gelen şeyle şemsiyeyi satın aldı, büyük bir keyifle arabasına yerleşip hastaneye geçmiş, çıkış vakti yaklaştığı için odasına giren Jisung da çalan telefonuna atmıştı elini.

Ekranda gördüğü sevgilisi ile sırıtıp hızla aramayı yanıtladı. "Chan!"

Chan güldü. "Bence beni çok özledin bugün."

scars, chansung ✓Where stories live. Discover now