3.Motor Yarışı...

2.4K 222 25
                                    

Multimedya Savaş ve Hayal...

"Yine mi sen" dedim o anki sinirle. "Dün akşam seni yendim diye bu kadar sinir yapmana gerek yok sadece bir oyundu." dediğinde sinirlerim daha çok tepeme çıktı. Anlamıyorum. Ben genelde böyle şeyleri takmazdım, hatta güler geçerdim ama bu çocukta bişeyler vardı sanki ona cevap vermezsem bir şeyler ters gidecekti. Bu sefer kendime içten içe bir tokat attım ve ' kendine gel kızım bu sen değilsin' dedim. Ben böyle düşüncelere dalmışken gözlerimiz birden denk geldi ve insanların her zaman sinir bozucu bulduğu gülümsememi suratıma yerleştirerek sınıftan çıktım.

Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bunun en güzel yoluysa denizi seyretmekti. Bu şey annemden bana kalan sınırlı şeylerden sadece bir tanesiydi. Ben daha küçükken annem babama sinirlendiğinde benim yanıma gelirdi ve vaktini benimle geçirirdi. Bu her zaman benim hoşuma giderdi. Ben sinirlendiğimde veya bişeye üzüldüğümde ise annemin dizlerine yatar ve saatlerce boş boş etrafı izlerdim. Annem bir gün 'eğer ilerde bir gün ben yanında olamazsam üzüldüğünde veya bir şeye sinirlendiğinde denizi seyret ve ağlayabildiğin kadar ağla ancak o zaman rahatlarsın' demişti. Bu sözü hiçbir zaman unutmadım ve annem öldükten sonrada onun dediğini yaptım. Tabi ağlamak dışında sonuçta denize bakmakta rahatlatıcı bir şeydi illa ağlamam gerekmezdi.

Ben bunları düşünürken çoktan okul bahçesine çıkmıştım. İlerde gördüğüm kalabalığa doğru gittim. Gördüğüm motorla anlık bir şok yaşarken gözümü motordan alamıyordum. Acaba kimin diye düşünürken belime sarılan elle kendime geldim. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" derken Rüzgar'ın elini belimden çekmeye çalışıyordum ama o devasa kasları yüzünden başarılı olamadım. "İşte yine sana yanılmadığımın kanıtı bu son model motar şu yeni gelen çocuğun." dedi. Bana sınıfta söylediklerini düşündüğümde gerçekten yanılmadığını anlamış oldum. "Artık elini belimden çeksen diyorum." dediğimde "İyiydi böyle ya." dedi. Ben ona ters ters bakarken elini belimden çekti ve ellerini yukarıya kaldırarak teslim olurmuş gibi yaptı. Ben arkamı dönüp okul çıkışına doğru ilerleken arkamdan 'nereye' diye bağırdığını duydum ama hiç umursamadan yoluma devam ettim.

Okuldan dışarı çıktım ve bir taksi çevirdim. 'Sahile' dediğimde bana bakma zahmetinden bile bulunmadan yola çıktı. Nihayet sahile geldiğimizde taksinin ücretini ödedim ve arabadan indim. Sahildeki banklardan birine otururken burnuma dolan deniz kokusuyla rahatladığımı hissettim. Ben huzuru ilikmlerime kadar hissederken gözlerimi yumdum ve dalgaların kıyıya vuran seslerini dünyada duyduğum en güzel melodiymişcesine dinledim. İşte benim mutluluğum buydu ben buydum hayatta hiç kimse beni denizin kokusu, dalga sesleri, o büyüleyici maviliği kadar etkileyemezdi.

Bir süre denizin kokusunu içime çeke çeke seyrettikten sonra saatin kaç olduğuna bakmak için telefonu cebimden çıkarttım. Saat on iki buçuktu, şuan okul öğlen paydosundaydı. Sabahki ilk dersten sonra yaklaşık üç saattir buradaydım. Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamamıştım ama çok rahatlamıştım. Son üç derse girebilmek için öğle paydosu bitmeden yoldan bir taksi çevirdim ve okulun adresini verdim. Okula ulaştığımda taksinin parasını ödedim ve taksiden indim. Okul bahçesine girdiğimde zilin çoktan çalmış olduğunu farkettim. Derse girip canımın sıkılmasını istemediğimden bahçedeki bankalardan birine oturdum. Birden gözüme Savaş'ın motoru çarptığında yine aklıma gelmesiyle sinirlerim tavan yaptı. O aklıma gelince niye bu kadar sinir yaptığımı bilmiyordum ve bu yüzden kendime kızıyordum. Belki de o akşam beni barda yendiği içindi ama bunu bir an önce aşmam gerekiyordu.

Aklıma birden bir fikir geldi. Hemen okula girdim. Sınıfın kapısına geldiğimde saate baktım. Zilin çalmasına daha yirmi dakika vardı. Ama benim yirmi dakikayı boşa harcayarak zamanın yoktu. Sınıfın kapısını çalmadan içeri girdiğimde hoca bana ters ters baktı. "Kapıyı çaldığını duymadım." dedi. Havalı olmaya çalışan bir tavırla. Bu kadını ilk görüşte sevmemiştim. "Çalmadım zaten." dediğimde bana şok olmuş bir ifadeyle baktı. "Sen benimle ne biçim konuşuyorsun. Terbiyeni takın senin karşında sınıf arkadaşın yok." dedi. "O biçim konuşuyorum işte işine nasıl geliyorsa." dediğimde daha çok sinirlendi neredeyse kafasından duman atıcaktı. "Hemen müdür beyin yanına gidiyorsunuz küçük hanım." dediğinde sesli bir kahkaha attım. Sınıftaki herkes beni şok olmuş bir şekilde izlerken. Sadece Rüzgar ve Savaş'ın beni gülerek izlediğini gördüm. "Ben kimsenin ayağına gitmem çağır kendi gelsin." dedim. Kendimden emin bir tavırla. Hoca benle uğraşamayacağını anlamış olacakki sınıftan hızlı bir şekilde çıktı. Bende hocanın sınıftan çıkmasını fırsat bilip Savaş'ın yanına doğru ilerledim ve sıranın boş tarfına oturdum.

KARANLIĞIN VELİAHTLARI~♥~ #Wattys2017Where stories live. Discover now