21. Bölüm - Yara

61 10 65
                                    

Selamlarr!! Öncelikle 3K olduğumuzun haberini vermek isterim 🎉 Birilerinin yazdığım kitabı okuduğunu, ilgi gösterdiğini görmek beni çok heyecanlandırıyor.

Paylaştığım duyuruda belirtmiştim ancak takip etmeyenler için burada da yeniden yazmak istiyorum. Kitabı yayınlamaya geçtiğimiz yıl mart ayında başlamıştım. Tam bir yıl oldu ve bu sürede 20 bölüm paylaştım sizlerle. Yani Işık Krallığı basılı olsaydı elinizde 250 sayfalık bir kitap bulunuyor olacaktı.

İlk bölümler neredeyse her hafta gelirken şimdi ayda bir bölüm ancak gelebiliyor. Hikaye ilerledikçe aklımdakileri kelimelere dökmek tahmin ettiğimden daha zor bir hal aldı. Ama bölümlerin geç gelmesi bu kitabın bitmeyeceği anlamına gelmiyor.

Kurgunun sonu wattpad hesabımı açtığım günden belliydi ve akış da yine buna uygun ilerliyor. Uzun bir kitap olmasını planlıyorum, yani daha anlatacak çok şeyim var sizlere😉

Lütfen yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, sizlerin düşünceleri benim için çok kıymetli❤️

Keyifli okumalar 🌙

***

Bora kaşlarını çatarak Talya'ya baktı. Kız başını iki yana sallayarak oturduğu yerden kalktı. Kapı çalmaya devam ediyordu. Minik vuruşlarla tıklattıkları kapı tekmelerle sarsıldı. "Aç-sanıza!" diye bağırdı boğuk bir ses dışarıdan. Gırtlağına bir ip dayanmış da soluğu kesilmiş gibiydi.

"Liva bu!"

Bora, yerinden fırlayıp Talya'yı kenara iterek koştu. Kapıyı hızla açtı. Yırtık pırtık, çuvalımsı kumaşların içinde, kamburunu çıkarmış bir halde Liva içeri girdi. Sırtında askeri üniformasının içindeki Timur'u taşıyordu. Boynuna gevşekçe dolanmış kolları, kayıp düşmesin diye bir eliyle sımsıkı tutuyordu. Ağır ağır koltuğa yaklaştığında Bora dizlerinin altından Barkan da omuzlarından tutarak koltuğa yatırdılar genci. "Yaralı." dedi Liva ellerini dizlerinin üzerine koyup soluklanırken.

Talya arkalarından kapıyı kapatıp gelmişti. "Neler oldu?"

"Anladılar." dedi Liva. Ağzından zar zor çıkmayı başaran kelimelerindeki telaş apaçıktı. "Bizi bulmaları çok uzun sürmez. Ellerine tüm ipuçlarını verdik."

Boynunda az önce Bora'nın herkese dağıttığı kulaklıklardan vardı. Üzerindeki kana bulanmış yırtık giysiyi çıkarttığında altındaki askeri gömlek göründü. "Nasıl? Nasıl anladılar?"

Barkan ellerinin arasında tuttuğu geniş bir kutuyla geldi. Alin, onun yerinden kalktığını bile fark etmemişti. Bir dizini yere koyup kutuyu karıştırmaya başladı.

Alin sindiği yerden kalktı ve dikkat çekmeden aralarına sızdı. Timur'un yüzü kanlar içinde, bilinci kapalıydı. Gencin halini gördüğünde istemsizce elini dudaklarına bastırdı, berbat görünüyordu.

"Helikopteri vurmuşlar. Ters yöne gittiğini anlayınca ateş açmışlar. Ben yerimdeydim. Onu Pusat getirdi."

Helikopter... Aral'la birlikte kaçarlarken görmüşlerdi onu. İzlerini kaybettirdiklerini sanmışlardı. Oysa... Demek ki Timur o helikopterdeydi. Kaçabilmeleri için orduyu onlardan uzak tutmuştu.

"Puştlar!" Bora çenesini sıkarken Timur'un üzerine yapışmış kıyafeti elindeki küçük çakıyla dikkatlice kesti. Gencin zayıf bedeninin altında hafifçe inip kalkan göğsü gösterdiği tek yaşam belirtisiydi.

"Yirmi İki'ye kadar araçla geldik. Ayrıldığımızda koşabildiğim kadar hızlı koştum ama... Onu ilk gördüğümde... öldüğünü sandım." Liva'nın elleri titriyordu. Alin, ekibin en güçlü kızının gözünde ilk kez korkuyu gördü. Timur'un ölmesinden korkuyordu.

Işık Krallığı (Yetişkin İçerik)Where stories live. Discover now