5. Bölüm - Tanışma

210 40 56
                                    

Gözleri ışıl ışıl merakla parıldarken gülümsemesine engel olamıyordu. 13 yıl sonra bir insan görmenin heyecanıyla içi kıpır kıpırdı. Koşmak, zıplamak hatta kızın boynuna sarılmak istiyordu. İyi ki geldin, hep seni bekledim demek; onunla birlikte buradan çıkıp gitmek. Tıpkı Zeren'in söylediği gibi "Bir gün gitmem gerekecek Aralcığım, o gün geldiğinde artık yalnız yaşayacaksın. Ama biri gelecek, bir kız. Saçları kor bir ateş, gözleri masmavi bir okyanus. Eğer her şey yolunda giderse onunla birlikte çıkacaksınız buradan. Sana öğrettiğim şeyleri unutma yavrum, belki şimdi anlayamıyorsun ama ilerde sözlerimi anlamlandıracaksın." 

"Ama Zeren, lütfen gitme. Beni burada bırakma, tek kalmak istemiyorum. Beni dışarıya götür. Kitaptaki bahçeye. Kimseyi beklemek istemiyorum burada, çıkmak istiyorum."

Zeren henüz 5 yaşındaki çocuğun başını okşadı. "Vakti gelince çıkacaksın. O gelecek, seni buradan çıkaracak. O zamana kadar burada beklemelisin."

"Ya gelmezse, ya... ya başka birisi gelirse? Ne yapacağım peki?"

"İnsanlar bencildir, kötü niyetlidir. Hele şimdinin insanı, şeytandan farkları yok. Ondan başkasına sakın güvenme. O kız gelecek, onun doğru kişi olduğunu anlayacaksın. Ona dokunduğunda hissedeceksin, onunla konuşunca duyacaksın. Merak etme, geçen zamana güven. Evren eninde sonunda seni onunla buluşturacak."

Zeren onu terk etmeden birkaç sene önce, yaptıkları konuşmayı hatırladı. Hissetmişti sahiden, ona dokunduğunda. Onu yerde baygın bir halde yatarken gördüğünde çekinerek yanına gitmişti. Koluna dokunduğunda avcu karıncalanmıştı. Elektrik çarpmışçasına elini hızla çekmişti. Ona ilk dokunuşu Zeren'in sözlerinin doğruluğunu kanıtlamıştı sanki. Kızı kucaklayıp odasına götürmüş sandıktaki malzemelerle yaralarını iyileştirmeye çalışmıştı. Sandığın yanında panzehir bulmuştu. Yani askerler de kızı iyileştirmesini bekliyordu. Ölmesini istememişlerdi. O da öyle yaptı.

"Ben burada doğmuşum, kendimi bildim bileli burada yaşıyorum. Dışarıyı hiç görmedim, güneşin sıcaklığını tenimde hissetmedim, rüzgar hiç saçlarımı savurmadı, yaz akşamlarının serinliği ensemi gıdıklamadı hiç. Hep bu odadaydım, dört duvar arasında. Kapılar hep üzerime kilitlenir, yalnızca haftanın üçüncü günü koridora çıkarım. Bana gönderdikleri sandığı almaya; bir sonraki sefere kadar bana yetecek yiyecekler, temiz çarşaf ve giysiler, vitamin ve takviyeler gönderirler. İşte sen de o gün gelmişsin buraya, sandığımın yanında baygın buldum seni."

"Ne olduğunu anlamadım, aniden bir sancı hissettiğimi ve nefesimin kesildiğini hatırlıyorum yalnızca. Sonrası karanlık."

"Koridorlarda nefes alamazsın. Birkaç kez kapıyı açıp koridora çıkmayı başardım ama aynı şey benim de başıma geldi. Çıkışı bulmaya nefesim hiç yetmedi. Her bayıldığımda kendimi yeniden bu odada buldum, başucumda boş bir ilaç şişesiyle. Bu defa şişe sandığın yanındaydı, doluydu. Seni uyandırmam için vermişler." Sessizce bir nefes çekti ve gülümsedi. Kısa süreli bir sessizlik olmuştu, Alin gencin konuşmayacağını fark ederek sordu. "Seni neden burada tutuyorlar? Kim tutuyor?"

"İmparatorluk. Bunu yapanları hiç görmedim, bildiğim tek şey Zeren'in anlattıkları. Dışarısı'nın güvenli olmadığını söylerdi, orada nefes alamayacağımı. Bu kapıdan her çıktığımda başıma gelenleri düşünürsek haklı olduğunu varsayabiliriz. Vakti gelene kadar zarar görmemem için beni burada tutuyorlar, ama işte vakit geldi. Sen geldin." Kıza o kadar masum gözüktü ki sanki 8 aşında bir çocuktu konuşan.

"Bak, ben gerçekten anlayamıyorum. Ben seni nasıl çıkarabilirim buradan? Benim kim olduğumu bilmiyorsun."

"Biliyorum. Sen Zeren'in bahsettiği kızsın. Geleceğini söyledi, geldiğin zaman hissedeceğimi ve anlayacağımı. Sana dokunduğumda anladım. Hem seni anlatırken kızıl saçların, mavi gözlerin olduğunu söylemişti. Alin, sen o'sun. Biz buradan birlikte çıkabiliriz." Kızın elini sıkıca tuttu. Doğrudan gözlerinin içine bakıyordu.

Işık Krallığı (Yetişkin İçerik)Where stories live. Discover now