>>Bölüm 10 (BERE)<<

Start from the beginning
                                    

"Mutlu bir aile tablosu gibi görünüyorlar. Zenginler ama içeride pis işler dönüyor. Faruk'un okulda eğlendiğini mutlu olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Her şey bir gösterişten ibaret. Her gülümsediğinde aslında içi kan ağlıyor. Saniyelik unutup tekrar tekrar o fikirler kafasında dönüyor. Sence bir çocuk için ağır bir yük değil mi? Annesi öğrendiğinde... sevdiği adamın bir başkasıyla olduğunu öğrendiğinde en değerli şeyini kaybetmiş olmayacak mı? O adama karşı tamamen güvenini yitirecek... İşte sıkıntılar o zaman başlayacak.." Altuğ eliyle çay bardağını yavaşça kavrarken çene kasları gerildi. Çay bardağını farkında olmadan sıkıyor bakışları gittikçe kızgın bir hale dönüşüyordu.

" Altuğ... Bunları öğrenmek gerçekten şok edici. Benim başıma gelseydi babama nasıl davranırdım cidden bilmiyorum. Annemi düşünemiyorum bile. Bilmiyorum yani bir başka aile meselesi için elimizden ne gelecek? " deminki kızgınlığım Faruk'un meselesiyle dağılırken Faruk'a ve annesine üzüldüğümü söyleyebilirdim. Bunu duymak beni endişelendirmişti. Faruk'u dikkatli incelediğimde söyleyeceğim tek şey o bu durumdan dolayı psikolojik bir sorun yaşıyor olmasıydı. Babası bunu hiç mi görmüyordu.

"Peki Faruk'un bildiğini babası biliyor mu?" boğazımda garip bir baskı oluşmuş içimdeki sıkıntı büyürken Altuğ başını yavaşça iki yana sallayıp gözlerini bana çevirdi.

" Neden ortada kalan hep biz oluyoruz İzel! Faruk bunları yaşamak zorunda değil! İnsanların yaptıklarını gördükçe kendi türümden iğreniyorum. Kendi kendimize en fazla zarar veren yaratıklar biziz. Biz kesinlikle bunun için yaratılmadık." Altuğ bana sesini yükseltirken farkında olmadan bana kızmaya başlamıştı.

"Özür dilerim gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum." Ortamdaki gergin hava beni boğmaya devam ediyordu. Ellerimi birbirine birleştirip bakışlarımı masaya sabitledim.

"Altuğ herkesin bir sorunu var maalesef. Ne yapmayı planlıyorsun? Bunu ne zaman fark ettin?" derin bir iç çektim. Buraya gelirken bunları duyacağım aklıma gelmemişti. Faruk'un durumunu öğrenmek omuzlarıma tekrar büyük bir yük bindirmişti. Ailem bu durumda olsaydı kimsenin bilmemesini isterdim. Altuğ ile ikimiz şimdi bu sırrı paylaşıyorduk ve bu beni gerçekten endişelendiriyordu.

" Biraz bir şeyler ye. Kalkarız birazdan ben bir lavaboya gideceğim." Altuğ yerinden hızla kalktığında onun sinirli duruşuna baktım. Faruk için endişeleniyordu. Vücudu bunu bas bas bağırıyordu. O yanımdan ayrıldığında masadaki yiyeceklere baktım. İştah mı kalmıştı bir şeyler yiyecek. Bir bardak su doldurup kafaya diktiğimde o bile boğazıma kaçmış öksürmeye başlamıştım. Hemen peçeteye uzanıp ağzımı sildim.

Birkaç dakika sonra Altuğ geldiğinde yerine oturdu. Gözünü masadakilere gezdirirken kaşlarını kaldırıp yiyecekleri işaret etti.

" Neden yemiyorsun?"

Ayağa kalkıp montumu hızlıca düzelttim.

" İştah mı kaldı hadi gidelim. Dediğin şu işi çabuk halletsek iyi olacak." Ne yapacağımızı bilmiyordum ama Altuğ'unun aklında bir fikir çoktan oluştuğunu görebiliyordum.

Altuğ masadaki son kalan böreği peçetenin içene sarıp " Bu böreği burada bırakamam." Dedi. Çoktan parayı ödediğini söylediğinde birlikte mekandan çıkarken onun elindeki sarılı böreğe bakıp güldüm.

" Gerçekten inanılmazsın." Tüm bu olanlardan sonra güldürmüştü. Böreği elime uzattığın da " Tut şunu da beremi takayım." Dedi.

Onun elinden değerli böreğini alırken bereyi başına takışını izledim. Kolayca başına geçirmişti. Okulda pek takmasa da buna alışkın olduğu belliydi. Bere ona ayrı bir hava katıyordu. Yoldan geçen bir taksiyi çevirdiğinde böreğini ona uzattım.

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)Where stories live. Discover now