yirmi dokuz

3K 137 2
                                    

Geldiğimiz ucuz pansiyonun kapısından içeri girdim elimde ki poşetle beraber. İçeri girdiğimde koltukta iki büklüm bir şekilde uyuyan Azad'a baktım. Ağlamaktan bitap düşmüştü. Benim uzun yıllardır çektiğim şeyi yeni yeni yaşamaya başlamıştı.

İçeri girip kapıyı kapattım, karşısında ki koltuğa ilerleyip oturdum ve elimde ki poşeti kenara bıraktım. Kenarda kıvrılmış olan adama bakamıyordum. İkimiz de o kadar bitmiştik ki son demlerimizi yaşıyorduk.

Cebimde ki ezilmiş paketi çıkarıp bir sigara yaktım. Çakmağın yanış sesiyle Azad birden uyanıp korku ile bana baktı. Ağlamaktan gözleri kızarmış ve göz altları şişmişti. Benim olduğumu anlayınca koltuğun köşesine tutunup vücudunu dik bir oturuşa getirmeye çalıştı.

"Ne zaman geldin?" diye sorunca sigaramdan bir duman çektim.

"Az önce." dedim konuşurken sigara dumanını yavaşça dışarı salarken. Cevap vermedi, ayaklarını koltuktan sarkıttı ve saçlarını karıştırdı. Gözlerimi kısıp ona bakarken sigaramı içiyordum.

Ardından poşette ki kimliği çıkardım ve masadan ona uzattım. Hareketim ile kimliğe bakıp eline aldı. İsmine uzun uzun baktı.

"Turgay Tekin.." dedi kimlikte yazan ismi okudu. Ben halen koltukta yayılmış bir şekilde ona bakıyordum.

"Bir sıkıntı çıkmasın?" diye sordu kafasını kaldırıp, sigaranın külünü küllüğe döktüm.

"Çıkmaz, eski bir komutan olan tanıdığımdan istedim." dediğimde kafasını salladı.

"Hazır ol, bu gece gemi ile Yunanistan'a gideceğiz." dediğimde bakışlarını bana çevirdi. İtiraz edecek diye beklemiştim ama hiçbir şey söylemedi.

"Para?" diye sordu. Evet para, eskiden para içinde yüzen ikimiz şimdi parasız kalmıştık.

"O arkadaşımdan istedim. Daha sonra ödeyeceğim." dedim. Her şeyi ben yaptığım için aşırı utanıyordu. Kendini suçluyordu.

Beritan'ı öldürdüğü için peşine polisler düşmüştü. Ailesi onu reddetmişti sikik bir gay ve katil olduğu için. Başına gelebilecek tüm felaketler gelmişti. Kimsesiz kalmıştı, benden başka kimsesi yoktu. Benim de ondan başka kimsem yoktu. Bana bu acıları yaşatan insandan başka kimsem yoktu.

Kafasını kaldırdığında yeniden ağladığını gördüm, çocuğunun ölümüne sebep olduğu için kendisini bir daha asla affetmeyecekti. Burnunu çekip yanıma geldi. Bu hareketi refleks gibiydi. Bir bebeğin ağlarken kollarını kaldırıp kucak istemesi ya da bir çocuğun ağlarken otomatikman anne diye ağlaması gibiydi.

Yanıma gelip bana sarıldı. Kafasını göğsüme koyduğunda hareketsiz bir şekilde durup sigaramı içtim. Vücudu titrerken bir hıçkırık kaçtı boğazından.

"Özür dilerim" dedi sürekli söylediği gibi.

"Geçmedi." dedim, özür dileyince geçmiyordu. Daha sıkı sarıldı.

"Ne olacak şimdi?" diye sordu çatallaşmış sesi ile. Sigaramı küllüğe bastırıp söndürdüm.

"Gittiği yere kadar gideceğiz." dedim kendime de açıklama yaparak. "Bir umut, belki ruhumuz yeniden canlanır." dedim iç çekip. Kafasını kaldırdıp bana baktı.

"Sen yanımda ol, yeter." dediğinde bakışlarımı masaya çevirdim. Zaten senin yanında olmaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Bir ölü gibi beraber yaşayacaktık.

Telefonum çalınca pantolonumun cebinden telefonu çıkardım. Cengiz abi arıyordu. Ona da boynum eğikti. Telefonu açtım.

"Efendim abi." dedim açar açmaz.

"Baran, gittiniz mi diye aradım." dedi Cengiz abi sıcak bir şekilde.

"Yok abi, bu gece gideceğiz."

"Dikkat edin kendinize, bu konuda yardımcı olmak isterdim ama..." dediğinde lafını kestim.

"Biliyorum abi, bende seni arayacaktım. Harun abi ile vedalaşamadım. Onu görmeye gittiğinde selamlarımı ilet. Elbet bir gün onu görmeye geleceğim." dedim, onun borcunu ödeyemezdim. Azad bizi dinliyordu bana sarılarak. Çocuktan farksızdı şuan.

"Eyvallah, kendinize dikkat edin. Allah'a emanet ol." dediğinde görmese de kafamı salladım.

"Hakkını helal et abi."

"Helal olsun koçum."

"Allah'a emanet." deyip telefonu kapattım. Telefonu koltuğun köşesine koyarken Azad'ın kafası yeniden bana gömüldü. Bir tek benim yanımda biraz daha rahat ediyordu. Bir yarim saat daha öyle durmasına izin verdim. Ardından telefonuma bir mesaj düşünce ekrana baktım. Zaman gelmişti.

"Hadi Azad." dedim ifadesiz bir şekilde. Azad kafasını kaldırıp bana baktı. Başını salladı. Ardından hiçbir şeyimiz olmayan odadan beraberce çıkıp aşağı indik. Elimde ki son parayla odanın parasını verdim. Kapıya çıktığımızda bir siyah araba bizi bekliyordu. Takım elbiseli bir adam kafasını eğip selam verdi. Arabaya doğru ilerlerken Azad'da beni takip etti. Ben ön koltuğa binerken o arka koltuğa binmişti. Uzun bir yolculuk olacaktı çünkü normal yolu değil polislere yakalanmamak için uzatmalı yolu kullanacaktık.

Arabanın içinde hiç kimse konuşmazken bende sadece ömrümün geçtiği şehire bakıyordum. Ömrümü çalan şehire.

Azad yorgunluktan yeniden uyumuştu, saatlerdir yoldaydık ve az kalmıştı. Kaç sigara içtiğimi hatırlamıyordum ama bir sigara daha yakarken şoföre de paketi uzattım. Yüzüme bakıp ikilemde kalsa da bir tane alıp yaktı. İstanbul'a yarım saat kalmıştı.

Gelirken üç yerde durup yiyecek bir şeyler almıştık. Ben yemeyecektim ama Azad dünden beri hiçbir şey yemediği için ona almıştım. Ben aldığım için otomatikman zor da olsa aldığım şeyleri yedi. Bayılacaktı yoksa.

Bir sahil kenarına geldiğimizde karşıda bir bot tarzı deniz aracı duruyordu. Önünde de takım elbiseli üç tane adam vardı. Araba durunca şoföre kafa selamı verip kapıyı açtım. Ben çıkınca Azad'da birkaç saniye sonra benimle beraber çıktı. Yürümeden önce onu bekledim, yanıma gelince bize bakan adamlara doğru ilerledim. Adamların önünde durunca takım elbiseli adam elini uzattı.

"Selamün aleyküm, Tarık abi beni gönderdi. Samet..." deyip kendini tanıtınca kafamı salladım.

"Baran, eyvallah." dedim elini sıkarken, elimi bırakıp Azad'a elini uzattı. Azad kemikli elleri ile uzattığı eli tutup sıktı.

"Azad." dedi, Samet kafasını sallayıp bana döndü.

"Sizi Yunanistan'a kadar kaçak yollardan götüreceğiz. Orda abinin tembihlediği iki kişi sizi alacak." dediğinde kafamı salladım.

"Sağolasın." dedim, eliyle botu işaret edince Azad'a baktım. İlk benim gitmemi bekliyordu. Botun motoru çalışırken kenara gidip bindim. Azad karşımda duruyorken bileğine uzandım ve onu da çektim. Yanımızda bir takım elbiseli adam vardı. İkimiz de kenara otururken, Samet adamına bir şey söyledi. Adam kafasını salladı. Ardından hareket etmeye başladı bot.

Derince bir nefes aldım, bu gece acılarımızı arkamızda bırakmak için bir yola çıkmıştık. Bir umut. 

BARAN Where stories live. Discover now