yirmi dört

3K 174 7
                                    

Baran'dan;

Dizüstü bilgisayarı açtım yeniden, elimde ki cd'i takıp beklemeye başladım. Parmaklarımı klavyenin ucunda gezdirirken dilimle dudağımın üstünü yaladım. Dosyalar kısmından cd bölümünü açıp videoyu açtım. Evimizin önünü görünce, her izlediğimde olduğu gibi kalbim sıkışmıştı.

Biraz ileri atladım, kapının önüne iki araba gelince durdum. Arabadan Cemal Şahin ve Mehmet Ağa inince dişlerimi sıktım. İkisi de selamlaşıp bir şeyler konuşuyordu. Ardından konağa baktılar. Bizim konağın önünde duran adamlar yoktu. Bir nevi bizimkileri sıkıştırmışlardı.

Birkaç dakika sonra kapı açılıp içeriden Kerem çıktı, elinde bir silah vardı ve onların üzerine doğrultuyordu. Bir şeyler söyledi. Cemal'in ve Mehmet'in gülüştü. Yutkundum, geliyordu. Cemal bir elini kaldırdığında Kerem'in bedenine  onlarca kurşun geldi. Kerem kapının önünde yere yığılırken, ikisinin de kılı kıpırdamıyordu. Birkaç dakika daha durdular. Ardından bir hamle yapınca adamlar içeri girdi. Gözlerimi sımsıkı kapattım.

Ateş sesleri cızırtılı olsa da geliyordu, gözlerimden bir damla yaş düşerken kendimi sıkıp ekrana baktım. Evin içinde ki herkesi kurşuna dizmeleri tam tamına on dakika sürmüştü. Bir far, iki orospu çocuğunu aydınlatırken o tarafa döndüler. Kamera açısına Azad girince bedenim yeniden kasıldı. Elinde silah vardı ve panik halindeydi. Cemale bakıp daha sonra yanında üç adamı ile birlikte içeriye doğru koştu. İki dakika sonra silahını yere indirmiş, dağılmış bir vaziyette çıktı. İki adama doğru yürüdü. Ağlıyordu.

"Baran, çay içiyor musun?" diye sordu Cengiz abi. Bilgisayarın kapağını kapattım.

"Olur abi, içerim." dedim. Ben gözyaşlarımı silerken elinde iki tane çay bardağı ile içeriye geldi. Elimin tersiyle yeniden gözümün altını silip, elimi pantolonuma sürdüm. Ve bana uzattığı çayı aldım. Bir yüzüme, bir bilgisayara bakıp koltuğuna oturdu.

"Bu kadar izleme, kendine zarar verirsin." dediğinde çayımdan bir yudum aldım. Ardından masanın üzerinde duran sigara paketine uzanıp bir dal çektim ve dudaklarımın arasına koyup ucunu tutuşturdum. Bir duman çekip, arkama yaslandım ve içime çektiğim dumanı havaya bıraktım.

"Devran Çağan..." dedi masanın üzerinde duran kimliğe bakıp. Bakışlarımı çevirdim.

"Allah mekanını cennet eylesin." dedim.

"Amin." dedi çayından bir yudum alırken.

Cengiz, hapishanede ki Harun abinin en yakın adamı, kardeşiydi. Harun abi hayat hikayemi duyduktan sonra bana intikamım konusunda yanımda olacağını söylemişti. Hapishanede çıkan yangın, ölümüm, kaçışım, paralar... hepsi onun sayesinde elime geçmişti. Kimsesiz kaldığımı düşünürken bir abi kazanmıştım.

Devran, hapishanede ki genç. Yangında ölünce onun kimliğini alıp, benim kimliğimi de ona bırakmışlardı. Bir nevi Baran Kaya ölmüştü.

Ölü bir adamla savaşmak, onlar için oldukça zor olacaktır.

----

"Baran, hazır." dediğinde telefonu bir şey demeden kapatıp cebime koydum. Kapşonlumu kapattım, belimde ki iki silahı çıkarıp yan yan yürüyerek etrafıma bakıp konağa doğru ilerledim. Arka tarafından ilk defa giriyordum bu konağa. Arka kapıya geldiğimde yerde yatan adamların ardından geçip, içeriye ilerledim. Işıklar kapalıydı, sessiz ve büyük adımlarla merdivenlere yöneldim.

Onun kapısının önüne gelince oldukça rahat bir şekilde kapıyı açtım ve arkamdan kapattım. Mehmet Ağa, aldığı canlar ve ihanetleri ile birlikte mışıl mışıl uyuyordu. Elimde ki silahım uyuyan yüzüne bakıyordum. Nefesimin daraldığını hissettim. Silahımın emniyetini açtım.

Vücudu hareket edince uyandığını anlamıştım, uykulu bir şekilde uyanıp karanlıkta yüzüme kısık gözleri ile baktı. Gözü karanlığa alışınca beni gördü ve gözleri kocaman oldu. Korkuyla bir ses çıkardı ama anlamamıştım. Dili tutulmuş gibiydi, elini kaldırıp geri geri gitti.

"O' kimse der ki.." diye başladım sert ve ifadesiz sesimle, halen korkuyla bir şeyler mırıldanıyor ve elini kaldırıyordu. "Melekler onların canlarını rahat ve huzurlu alırlar. Ölüm kötülere korkunç bir canavar, iyilere ise güzelliklerle görünür." silahımı ona doğrulttum.

"Sen, kötüsün Mehmet Ağa."

Üst üste sıktığım kurşunlar onun vücudunu titremişti. Susturucu taktığım için garip ince bir ses çıkıyordu her ateşte. Vücudunun her bölgesine sıktım. En sonunda cansız olan bedeninin kafasına sıktım. Yüzümde hiçbir mimik oynamıyordu.

Ateş etmeyi bırakıp, bir kez daha kanlar içinde ki bedenine baktım. Ardından seri adımlarım ile dışarı çıktım. Geldiğim gibi sessizce terk ettim konağı. Yarına muhtemelen büyük bir kargaşa çıkacaktı. Arka kapıdan çıkıp, beni bekleyen arabaya doğru ilerledim. Cengiz abi ve iki adamın bulunduğu araba ben binince usulca hareket etti. Cengiz abi yüzüme baktı. Kapşonlumu indirdim.

"Diğer iş tamam mı?" diye sordum.

"Tamamdır." kalbim sıkışmıştı. Kafamı salladım. Onun işi o kadar kolay bitmeyecekti. Daha ölecek o kadar insan vardı ki, o gece o katliamın yaşanmasına izin veren herkesin, canını bir bir alacaktım.

"Siz, arkada ki araba ile gidin. Ben halledeceğim." dedim Cengiz abi kafasını salladığında arabadan indik. Ben sürücü koltuğuna geçip arabayı hızla sürmeye başladım. Araziye yaklaştığımda halen onun gelmediğini anlamıştım.

Arabayı biraz uzağa bırakıp, eve baktım. Kalbim sıkışmıştı. Evin içine doğru yürüdüm, kapısını açıp içeri girdiğimde boğazım yeniden acımaya başlamıştı. Hissettiğim şey üzüntü müydü yoksa nefret mi bilmiyordum. Ama yoğun bir duygu vardı içimde.

Arabaya geri döndüm, bagajda ki benzini aldım. İçeri geri döndüğümde evin her köşesine benzini dişlerimi sıkarak boşaltmaya başladım. Yatağın her köşesine döktüm, koltuğa, her köşeye. Ardından tam benzin kutusunu da içeri fırlattım. Kapının önünde durup son bir kez baktım. Bir iki adım gerileyip cebimde ki kibriti çıkarıp tutuşturdum. Evin içine doğru attığım anda eve doğru sinsi bir ateş ilerledi. Yavaş yavaş tüm odaları ele geçirdi. Ardından bütün evi alevler içinde bıraktı.

Azad'ın kalbime girdiği gibi...

Bir araba sesi geldiğinde, onun geldiğini anlamıştım. Dönüp şok olmuş bir şekilde eve ve bana bakam Azad'ı izledim. Eve doğru bir iki adım attı ama ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Onu uzun süre bu kadar yakından görmek, nefretimi kamçılamıştı. Yanına yaklaştım, olduğu yere çivilenmiş gibiydi. Eve bakarken bende onun yanında durup gözlerimi alevler içinde yanan eve çevirdim.

"Durmam için..." dedim ateşin çıkardığı çıtırtı ve akşam öten garip kuşların arasından. "Bana yalvaracaksın."

Dönüp bana baktı, ben ise halen eve bakıyordum. Daha sonra arkama döndüm ve arabama doğru yürüdüm. O ise halen yanan eve bakıyordu. Arabaya binip motoru çalıştırdım ve uzaklaştım.

İçimde ki yangın herkesi bitirecekti, bende dahil...

BARAN Where stories live. Discover now