iki

5.3K 313 43
                                    

Elimde ki bir diğer tapuyu da masanın üzerine bırakıp, diğer tapuyu aldım. Sigaramdan bir duman daha çekip kısık gözlerimle tapuları inceledim. Hüseyin Akoğlu, ismini okuyunca aklıma gelen anılarla kafamı geriye yasladım.

20 Nisan 2013

"Ağam nolur etmeyin, eylemeyin." babamın ayaklarına kapanan adam, acıması için ağlayarak gözünün içine bakıyordu.

Adamlarla beraber durduğum köşede, dişlerimi sıkıp adama bakıyordum. O kadar kötü görünüyordu ki, ona tek bir üzüntü belirtisi bile göstermek istemiyordum. Zira babam öyle yapıyordu.

"Hüseyin, ben sana araziden kazandığının malın yarısını vereceksin demiştim." dedi babam ayaklarına kapanan adamı umursamadan, elinde ki tesbihi çekiyordu.

Bugün gelen en az yirminci köylüydü, yaşadıkları ve ekin ektikleri araziyi satmak istemiyorlardı. Bazıları ise Hanoğlu ile anlaşma yapmıştı. Babam hepsinin arazisine tek tek el koymuştu.

"Ağam ekinler daha olmadı, olsaydı yemin billah getirecektim hakkını." adama inanmıştım. Ama babamın doğru söyleyip söylememesi umrunda bile değildi.

"Hüseyin, arazini satın aldım. İstersen isteyerek verir paranı alırsın ya da zorla alırım." dedi elinde ki tesbihe bakıp masal anlatır gibi acımasızca konuşuyordu. Cebime soktuğum ellerim ile gözlerimi kısmış adama bakıyordum. Gözlerinden yaşlar geliyordu ama pes etmişti. Kafasını salladı, babam adamlardan birine bakınca Özgür abi gelip adamı yavaşça kaldırdı. Üstünü düzeltip konağın avlusundan çıkardı.

Babam elinde ki tesbihi çekmeye devam ederken, bir an gözleri beni buldu. Birkaç saniye en sert haliyle baktı, daha sonra Özgür abi geri gelince kafasını ona çevirdi.

"Hanoğluna satılan arazileri, illegal yollardan satan kişiyle anlaşarak ellerinden alın." Özgür abi kafasını salladı, babam sustu ve kafasını eğip tesbihini çevirmeye devam etti.

Kapı tıklandığında daldığım düşüncelerden sıyrılıp sıkıntılı bir nefes verdim. Düşüncelere dalmıyordum, düşünceler beni boğuyordu. 'Gel' diye seslendim. Kerem elinde birkaç dosya ile gelmişti. Dosyalar, dosyalar...

"Abi bunlar da Kemal ağanın diğer kasaya koyduğu önemsiz belgeler." dediğinde kafamı salladım getirmesi için. Getirip masaya bırakınca, gözlerime baktı. Gözlerimde ki ifadeyi görmüş olacak ki anlamını çözmeye çalışır gibi baktı.

Gözlerimi kapattım ve kendime gelmek için yutkundum. Gözlerimi açtığımda Kerem'in o bakışı gitmişti. Otuz yaşındaydı Kerem, benden altı yaş büyük. Babası, babamın en güvendiği adamı olduğu için bu konakta beraber büyümüştük. Hatta konakta ki çalışanlar benden çok Kerem'i görmüşlerdir. Daha bebekken konağa alınmış, anası doğumda öldüğü için de bizim emektarlar ve anam büyütüp yetiştirmiş. Babasının ölümünden sonra da tek sığınağı bizler olmuştuk.

Dosyaları elimde toplayıp, kasanın içine koydum. Kasayı kapattıktan sonra ayağa kalkıp ceketimi giyindim. Konağın içine girdiğimizde Helin'in odasının önünden geçerken derin bir nefes aldım. Kerem beni anlamış olacak ki kafasını salladı. O aşağı inerken ben yan tarafta duran kilidi alıp kapıyı açtım.

Pencerenin kenarında durmuş, konaktan dışarı bakıyordu. Kapı sesini duymuştu ama benim geldiğimi anlamamıştı.

"Helin..." hızla bana dönüp, ayağa kalktı. Gözleri mahcubiyetle parlıyordu, ama diğer yandan da asi havasını koruyordu. Yan tarafta duran yemeğe göz attım. Dokunmamıştı bile.

"Neden yemiyorsun?" diye sordum yumuşak sesimle. O da benim gibi yemeğe kısa bir bakış atıp cevap vermedi. Bir soluk çekip yanına yaklaştım.

"Gülüm, canımdan can... Kendini heder etme." dedim önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına iterken. Kaçamak bir şekilde gözlerime baktı.

"İçim yanıyor abi." dediğinde dudaklarım tek çizgi haline geldi. Oflayarak kafasından tutup göğsüme bastırdım. Vücudu titreyince ağladığını anlamıştım.

"Benim ciğerim, ay yüzlüm..." dedim saçından bir nefes çekip kokusunu alırken. Belimi sıkı sıkı kavrayıp ağlıyordu.

"İnsan aşık olacağı kişiyi seçemez ki abi, kalbin kime atıyorsa doğru yanlış gözetmezsin." dedi hıçkırıklarının arasından.

"Ama yanlış olduğunu bile bile de üstüne gitmez." benden ayrılıp yüzüme baktı. Yeşil gözleri kızarmıştı.

"Abi ne kadar süre beni burada tutacaksın, ömrüm boyunca mı? Çünkü ben ömrüm boyunca Azer'i seveceğim, ondan asla vazgeçmem." dediğinde gözlerinin içine baktım ifadesiz bir şekilde. Ardından geri çekildim. Kapıya gitmeden önce bir kez daha yeşil gözlerine baktım.

Arkamdan kapıyı kapatıp, kilitledim. Gözüme düşecek olan bir yaşı elimin tersiyle silip, ifadesiz bir şekilde aşağı indim. Anam konağın köşkünde oturmuş, doksandokuzluk tesbihi çekiyordu. Yanına varınca gözlerini kaldırıp bana baktı. Yanına oturdum ve bir süre konakta ki çalışanlardan gelen sesi dinledim. Kafamı kaldırıp baktığımda, Helin pencere kenarında oturmuş masallarda ki prensesler gibi gözünü uzakta bir yere dikmiş orayı izliyordu.

"Ana..."

"Ha kurban."

"Helin'e görücü bulup, evlendireceğim."

BARAN Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum