üç

5.3K 300 93
                                    

Konağın kapısına geldiğimde içeriden bağırış sesleri yükseliyordu. Çalışanlar avluda kafasını kaldırıp endişe ile yukarı bakarken, ben girince bile kendilerini toplamamışlardı.

"Ne oluyor?" diye sordu yanımda ki Kerem. Ben ne olduğunu biliyordum

Konaktan içeri girip merdivenlerden çıktım. Kapının önünde Şaheste abla duruyor ve yaşlı gözleriyle açık olan kapıdan bakıyordu. Onun önünden geçip odaya girdim, Helin delirmiş gibi etrafta ki eşyaları yere atıyordu. Anam endişeli gözlerle yüzüne bakıyordu, ama hiçbir şey yapmıyordu.

"Helin!" diye bağırdığımda elinde ki bakır sürahiyi yere atmaktan vazgeçip yüzüme baktı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Gözlerimin içine deli gibi bakıyordu.

"Ben senin omzunda onu seviyorum diye ağladım ağabey..." dedi kırgın ve sinirli bir ses tonuyla "Sen benim ölüm emrimi vermişsin." Dudaklarımı dişleyip derin bir nefes aldım.

"Ben asla evlenmem başka biriyle!" diye bağırıp elinde ki sürahiyi yere attığında yanına yaklaşıp kolundan tuttum. Boyu benden küçük olan canımdan bir parçaya bakarken, dişlerimi sıktım.

"İster bağır, istersen ağla. Yarın isteyecekler seni." dedim. Sinirli bir şekilde yüzüne bakmya devam ederken kolunu bıraktım. Anama dönüp bir bakış attığımda ifadesiz bakıyordu. Yaşlı olan suratı, acımasız görünüyordu.

Helin ağlamaya başlayınca, adımlarımı kapıya yönelttim. Kapının önündekilere bakmadan aşağı indim. Kerem yanıma gelmek için bir adım atsada onu elimle durdurdum ve konağın büyük kapısından çıktım. Sanki oksijeni ilk defa alıyormuş gibi iç çektim. Kafamı kaldırıp kararmaya yakın olan havaya baktım.

Allah'ım beni ne olur zalimlerden eyleme...

----

"Hoşgeldiniz." Hasan Adalı'nın elini sıkıp içeri buyur ederken arkada gelenlere ayrılmadım. Hasan Adalı, Akın Adalı'nın babasıydı. Akın arkada elinde büyük bir çiçek buketi ve çikolatayla girmişti.

Üç araba ile gelmişlerdi konağın önüne, konaktan içeri salona doğru ilerlerken ifadesiz duruyordum. Hasan Adalı ile beraber otururken diğerleri de gelmişti. Anam kadınlarla ilgileniyordu.

"Nasılsınız ağam." dedi benden yaşça büyük olan Hasan Adalı. Ondan saygınlık olarak büyüktüm.

"Çok şükür, sen nasılsın Hasan Ağa?" diye sordum en ifadesiz suratımla. Gülümseyip kafasını yana eğdi.

"Çok şükür."

"Allah iyilik versin..."

Akın, yirmi iki yaşında heycanlı delikanlı bir çocuktu. Etrafına gülücükler saçarak konuşuyordu. Babası ondan daha mutluydu, Kaya ailesinden kız alıyorlardı çünkü.

İçeri birden sessizleşince, kırmızı bir boydanlıkla içeri giren Helin'e döndü kafam. Ruhsuz yüzü kalbimi sıkıyordu. Elinde tuttuğu tepside ki kahveleri ikram ediyordu misafirlere. Akın ondan gülümseyerek bakarken, bakışlarını ondan alıp Hasan ağaya uzattı kahveyi. Ardından kırgın bakışları ile bana uzattı, ölüm şerbetini.

"Sebebi ziyaretimiz belli..." diye girdi konuya Hasan Ağa keyifli bir şekilde. Elimde ki kahveyi tek avucumda tutup yüzüne baktım. Onların aksine biz oldukça ifadesizdik.

"Helin kızımızı, oğlumuz Akın'a istiyoruz." dedi neşe dolu bir sesle.

Anam yüzüme bakarken, bakışlarında hiçbir ifade yoktu. Kahvemden bir yudum alıp, bakışlarımı heyecanla bekleyen Hasan ağaya çevirdim.

"Siz gelip istediniz, biz de verdik gitti."

Herkes ayağa kalkarken Hasan Ağa ile el tokuştuk. Akın herkesin elini öperken, içeri Helin girmişti. İlk önce anamın, ve Akın'ın anasının elini öptü. Daha sonra Hasan Ağa'nın elini öptü.

Kırgın bakışlarla bana doğru bir adım attı, gözlerinden bir damla yaş aktığında ifadesizce bakıyordum. Elimi öpüp başına koyduğunda ona sarıldım. O da bana sarıldı. Bana kırılıp, yine bana sarılmıştı.

Misafirlerimizi yolcu ettikten sonra, konak derin bir sessizliğe bürünmüştü. Avluda ki çardağa geçip oturdum, anam da yanıma gelmişti. İkimizde sessizce oturuyorduk.

"Sen en doğru olanı yaptın Baran'ım." dediğinde bakışlarımı ona çevirdim.

"Beni hiçbir zaman affetmeyecek." dediğimde gözleri sertleşmişti.

"Eğer düşmanın koynuna girseydi, ölmüş babanın kemikleri sızlardı Baran'ım." dedi beni destekler gibi.

"Düğünü iki gün sonra, aceleye getirdik." kararları ben vermiştim ama yine de annemi sorguluyordum.

"Erkenden olması daha iyi oğul, sen en iyisini bilirsin." dediğinde kafamı salladım.

Kardeşim, beni affet...

---

"Kerem, bu arazilere girecek olan iş makinelerinin nerelere diş vuracağını ayarla. Yanlış bir şey yapmasınlar." dedim boş araziye uzaktan bakarken.

"Tamam abi..." dedi Kerem. Bir araba sesi geldiğinde kafamı yana çevirip baktım. Araba durur durmaz içinden deli bir öfkeyle, elinde silahla çıkan Azer'i gördüm. Kerem direkt silahını belinden çıkarıp ona doğrulttu. Üzerime koşar adım geliyordu ve eli titriyordu.

"Baran Ağa!" bağırdı üzerime gelirken ama Kerem önünde durup bana gelmesini engelledi. Yüzümde hiçbir ifade yokken yüzüne bakiyodum. Ellerimi ceplerime koydum.

"Helin'i nasıl evlendirirsin!" diye bağırdı titreyen sesiyle. Gözleri sonuna kadar açılmış deli gibi bakıyordu. Bir araba sesi daha gelip toz çıkararak önümüzde durunca gözlerimi oraya çevirdim. Azad Hanoğlu ve yakın adamı arabadan hızla indi, adami silah çekerken Azad büyük adımlarla Azer'in yanına gitti.

"Benim kız kardeşim Azer, istediğime veririm." dedim duygusuz bir ses tonuyla.

"Azer!" diye bağırdi Azad, "Kendine gel!"

"Azad abi, benim gözlerinin içine bakamadığımı başkasına vermiş." dedi titreyen eliyle, inanamayarak söylenirken. Halen ellerim cebimde onlara bakıyordum.

"Hazar, Azer'i arabaya bindir." dediğinde Azer itiraz eder gibi baksa da perişan bir halde silahının elinden alınmasına izin verip gözlerimin içine bakarak arabaya bindi. Arabanın kapısı kapanınca bana nefret ve tiksinti ile bakan Azad'a döndüm.

"Bir daha sizin aileden biri karşıma silahı ile çıkarsa bu derece sessiz durmam. Alırım canını." dedim tükürürcesine. Bana dünyanın en iğrenç varlığıymışım gibi bakıyordu.

"Yaşattıklarını yaşamadan ölmeyeceksin Baran Kaya." dedi sert sesiyle. Gülümseyerek ona baktım. Yere tükürdü, ardından gozlerimin içine bakıp arabaya bindi.

İki arabada önümüzden uzaklaşırken geriye sadece toz kalmıştı. Ellerim cebimde yeniden araziye dönüp bir bakış attım.

Allah'ım affet beni!

BARAN Where stories live. Discover now