dört

4.4K 259 42
                                    

Davul ve zurna sesi konakta yankılanırken etrafta koşuşturan çocuklar vardı. Ele başları Rojin'di. Oturduğum yerde bir bardak suyu kafama dikip bıraktım. Mehmet Ağa konaktan içeri bastonu ile içeri girince ayağa kalktım ve yanına gittim. Eline uzanıp öptüm.

"Hoşgeldin Mehmet amca." dediğimde gülümseyerek kafasını salladı. Onu bizim oturduğumuz çardağa doğru götürdüm.

Mehmet Ağa'nın geldiğini gördüklerinde millet ayağa kalkıp elini öpmeye tutuldular. Damat heycanla Mehmet Ağa'nın elini öpünce çardaktan çıkıp kapının önünde duran Kerem'in yanına gittim.

"Çok bunaldım." dedim etrafa bakınırken.

"Bu düğün ortamları beni bozuyor ya." 

"Kerem abi, silahını versene birkaç el ateş açayım." dokuz, on yaşlarında ufak erkek çocuğu Kerem'in önüne geçmiş heycanla konuşuyordu.

"Siktir git lan puşto." deyip kalçasına yumuşak bir tekme atınca, çocuk ağlamaya başladı. Yanımızdan geçip giderken, üzerimde ki ceketi çekiştirdim.

"Hayırlı olsun Baran Ağa." Baha takım elbisesi karşımda durup elini uzatınca sıkı bir şekilde tokalaştım.

"Sağolasın." deyip elini bıraktım. Gülümseyerek etrafına bakındı, ardından bana çok gizli bir şey söyleyecekmiş gibi yanaştı.

"Yav Baran Ağa, bu düğün çok aceleye gelmedi mi?" diye sorunca göz ucuyla baktım. Kafamı salladım.

"Hayırlısı buymuş." dediğimde biraz daha yanaştı bana doğru.

"Acaba olağandışı bir durum mu oldu Helin ile ilgili." kardeşimin dedikodusunu bana yapınca dudaklarımı dişledim.

"Ne diyorsun lan sen?" dedim sakinlikle, şimdi çekilip yüzüme bakmıştı.

"Yav anlarsın işte, demek kızın kızl-" attığım yumruk ile lafı yarıda kalmıştı. Davul zurna beş saniye sonra durunca Kerem kolumdan çekiştirdi beni.

"Abi Allah aşkına sakin ol!" dedi önüme geçip, ben halen yanağını tutmuş bana yan bakan buğday tenli oğlanın üzerine atlamaya çalışıyordum.

"Kardeşim hakkında doğru konuş orospu çocuğu!" diye bağırdım, herkes başımıza toplanmıştı.

Benim durmayacağımı anladıklarında kolundan tutup konaktan dışarı çıkardılar. Sinirle Kerem'i de itip saçlarımı çekiştirdim.

"Gelin çıkıyor!" diye bağıran çocukla kafamı kaldırıp yukarıda ki merdivende kırmızı kuşağı ve gelinliği ile inen Helin'e gözlerimi diktim. Davul zurna gözümün içine bakarken elimi savurdum ve çalmaya başladılar. Olay hemen etkisini yitirdi ve damat merdivenin başında bekledi gelini. Yanımda ki Kerem bile gelini alkışlarken ben sadece kafamı yan yatırıp baktım.

Gelin ruh gibi avluya indiğinde, millet önüne para atıyordu. Damat ile yan yana geldiklerinde damat heycanla duvağını açtı. Helin o güzel gözlerini ayak ucuna tutmuş yere bakıyordu. Damat duvağı açtığı anda zılgıtlar kopmaya başladı. Anam yanlarına varınca ikisi de ellini öptü, daha sonra damadın da annesi babası yanlarına gitti. Adımlarımı yavaşça yere bakan kardeşime doğrulttum. Önüne geçtiğimde elimi öptü, yüzüne derin derin bakıp alnından öptüm. Gözlerini bana çevirdi, dolu dolu bakıyordu. Daha fazla bakmaya dayanamayıp kenara çekildim. İkisi ortaya geçip davul zurna eşliğinde mecburen ortada duruyordu. Davetliler oynuyordu.

Daha fazla dayanamayıp kendimi konaktan dışarı attım, dışarıda bir dolu araba vardı. Satıcılar bile konağın önüne gelmişti. Bir el omzuma dokununca yandan bir bakış attım, Kerem.

Araba sesi gelip dikkatsiz ve sert bir şekilde önümüzde durunca, silahı ile birlikte Azer çıktı içinden. Bir el ateş edince belimde ki silahı çıkarıp ona doğrulttum. Bu sefer gerçekten delirmiş gibiydi. Aynı zamanda ağlıyordu.

"Baran Ağa, o evlenen kızın kalbi bende!" diye haykırdı. Dişlerimi sıktım. Sarhoştu belli ki, ya da üzüntüden sarhoş olacak kadar kötüydü.

"Yine ne istiyorsun lan sen!" diye bağırdım. "Bir kere canını bağışladım,  halen ne bu cesaret!" diye bağırdım.

Konaktan bir grup çıkınca davul ve zurnanın sustuğunu yeni farkediyordum. Damat hızla dışarı çıktı, ardından da Helin. Azeri görünce ruhsuz ifadesi gidip, endise ve özleme bırakmıştı yerini.

"Helin'im gel benimle..." dedi ağlayarak, Helin birkaç saniye sonra ona bir adım atmıştı ki damat kolundan sertçe tuttu.

"Helin! Nereye gidiyorsun!" dediğinde Helin yüzüne tiksinti ile bakıp kolunu hızla çekti. Aklı başından gitmişti.

"Azer çek gir buradan!" dedim sabrımın sınırında. Azer gitmek yerine Helin'e doğru bir adım attı. Anında bende ona doğru bir adım attım.

"Eğer kardeşime yaklaşırsan beynini patlatırım it!" dedim tükürürcesine, Azer yüzünü sinirle buruşturup Helin'e baktı.

"Helin'im gel benimle hadi..." dedi yalvarırcasına.

"Azer, gelemem..." dedi ağlayarak. Azer başını yana eğip ağladı. Şimdi çaresizdi, deli gibi etrafına bakındı. Bize doğrulttuğu silahı kendi kafasına doğrulttu, ben afallarken birkaç çığlık kopmuştu.

"Madem sevdiğime kavuşamıyorum, onu başkası ile göreceğime ölmeyi yeğlerim." 

"Azer yapma!" ağlayarak çığlık çığlığa bağırıyordu Helin. Ben elimde ki silahı halen ona doğru tutuyordum. Ağzımı dahi açamıyordum.

"Seni çok sevdim Helin'im..." dedi ve ağlarken gülümsedi.

Kulakları tırmalayan bir ses gelince gözlerimi yumdum. Bu ses beni dehşete düşürecek kadar kötü ve korkutucu bir sesti. Çığlıklar ve feryatlar kopunca gözlerimi açtım.

Azer, başından fışkıran kanlar ile yerde öylece yatıyordu. Gözleri açıktı, Helin dehşete düşüren çığlığı ile kendini tutan insanlardan ayrılmaya çalışıyordu. Etrafımda olan biten hiçbir şeyi algılayamıyordum. Şok olmuş bir şekilde kendini tutanlardan kurtulan Helin'in arkadan tutup beline sarıldım ve gitmesine izin vermedim. Kalabalıkta ki bağırış seslerini Helin'in çığlığı ile karışıyordu. En sonunda bedeni dayanamayıp yere çökünce, bir araba geldi hızla. Azad Hanoğlu.

Arabadan silahı ile çıkıp şok olmuş bir şekilde etrafta çığlık atıp oradan oraya koşan insanlara bakıyordu. Biraz daha yaklaşınca yerde ki bedeni gördü. Elinde ki silah titreyip kayıp yere düştü. Yanında gelen iki adam da şok olmuş bir şekilde yerde yatan bedene bakıyordu. Ben halen çığlık çığlığa ağlayan Helin'i tutuyordum.

Azad Hanoğlu kan gölüne dönmüş bedenin baş ucuna gelince, Kerem kafasını olumsuz anlamda sallayıp hızla ordan kalktı. Azad şok olmuş ifadesiyle ona bakıyordu, Azer'in cansız bedeninin önünde çömeldi, silahını halen bırakmamıştı.

Birkaç dakika sonra o kadar kalabalığın içinden, kafasını kaldırıp direkt gözleri benimle buluştu. Acının yanında bir duygu daha vardı gözlerinde.

Nefret...

BARAN Onde histórias criam vida. Descubra agora