9. bölüm

125 12 1
                                    

Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen. Motivasyonunuza ihtiyacım var! Beni instagramdan takip edebilirsiniz - Ulduzmakh

 Keyifli okumalar.

***

Elimdeki resmin fotoğrafını çektikten sonra her şeyi yerli yerine koymuş, mektubun da aynı şekilde fotoğrafını çekmiştim. Annemin benden gizlediği şey babamdı. Artık bundan emin olmuştum. O yüzden hiçbir şeyi irdelememi istiyordu. Yine de irdeleyecektim; benden bir şey gizleyemezdi. Üstelik babamın nerede ve ne yaptığını öğrenmek en doğal hakkımdı.

Odadan çıktıktan sonra bilgisayarımı ve kitaplarımı aldığım gibi üniversiteye geçmiştim. 3 dersim vardı ve kesinlikle katlanma ihtimalim sıfırdı. Bu yüzden aklımdaki sorularla üniversitenin önüne geldiğimde sıkkın nefes aldım. Geri mi gitsem acaba? Ama devamsızlık yüzünden dersten kalmak da istemiyordum. Ayaklarım geri giderek ilerlediğimde birinin, "Pşt," dediğini duydum ama yürümeyi tercih etmiştim.

Yerdeki karlardan çıkan o ses bana huzur verirken bir kez daha aynı ses geldiğinde başımı kaldırmıştım.

"Ne oldu? Zorla okula giden öğrenciler gibisin." Andıç'ın alaylı bakışlarına aldırmayıp yürümeye devam ettiğimde sırtını arabasından ayırarak yanıma geldi. Daha doğrusu tam karşımda durdu.

"Hey sana diyorum! Beni görmezden mi geliyorsun şimdi de?" Yüzünde gerçekten de merak dolu ifade vardı. Annemin benden gizlediği şeyi öğrenmeden yüzümde huzurlu bir ifade oluşamazdı. En yakınındakine güvenin kırılması kötü bir duyguymuş.

"Çekil önümden!" Başımı eğerek yanından geçecektim ki kolumdan tutup beni durdurdu. Onunla gerçekten de uğraşmak istemiyordum. Bakışlarımı kardan çekmediğim halde yüzüme baktığını hissediyordum. Biraz daha zorlasa burada oturup ağlayacaktım. Belki de babam bilmediğim bir sebepten bizimle birlikte değildi ve yıllardır annem beni kandırıyordu. Bu acıyla yüzleşmek bile canımı yakıyordu.

Çeneme değen soğuk parmakla irkilmiştim. Andıç yüzünü yüzüme yaklaştırarak gözlerimin içine baktı. "Sen ağlıyor musun?"

Çenemdeki parmaklarını iterek, "Sana ne?" diye sesimi yükselttim. Üstelik her yerden onun çıkmasına da ayrı gıcık oluyordum. Sevgilisini üniversiteye bırakmak için gelmişti. Şimdi ne diye bana dokunuyordu. Gerçekten de pislik herifti!

"Ağladın mı sen?" Sorusunu tekrarlamıştı. Yine aynı şeyi demek yerine gözlerinin içine baktım.

"Sevgilin varken bir kıza bu şekilde dokunmak ne derecede doğru?"

Andıç ne dediğimi anlamadığı için birkaç saniye bana kaşlarını çatarak bakmıştı. "Soruma cevap verecek misin?" Onu omuzlarından itmiştim. Aslında buna pek itmek de denilmiyordu. Yerinden kıpırdamadı bile. Yine de tüm heybetiyle önümde durmaya devam ederken ben onun yanından geçip gittim.

"Bu seni ilgilendirmiyor." Mırıltımı da duyduğuna, "İlgilendiriyor," dediğinde anlamıştım. Şaşkınla omzumun üzerinden ona baktım. "Ne?"

Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. "Eğer sen benim evimde kaldıysan ve birlikte kahvaltı ettiysek, ki bundan öncekileri yok sayıyorum, seni neyin ağlattığını merak etmem normal. İlgilendiriyor." Bunu neredeyse bağırarak söylemişti. Yanımdan geçen kızlar Andıç ve bize bakarak birbirilerine duyup duymadıklarını sordular. Etraftaki kalabalığın dikkatini çektiğimizde karda zorlukla yürüyerek elimle ağzını kapatıp onu arabasının yanına çekiştirdim.

Sinirle yüzüne bakarken, "Sen manyak mısın? Ne dediğinin farkında mısın? İnsanlar yanlış anladı! Rezil oldum ya rezil! Hepsi senin yüzünden!" diye sessizce bağırdım. Kolumdan tutarak beni ters çevirerek sırtımı arabaya yaslamıştı.

MÛTENÂ  +18Where stories live. Discover now