''Adam?'' Kafasını kaldırıp bana baktı. 

''Ortalama kaç dakika sürüyor seansları?'' sorusuyla birkaç kez göz kırptım ve Mr. Brown'un kapısına baktım. 

''1 saat.'' 

''Yirmi yedi dakikamız var. Ayakta kalmak istemezsin.'' Eliyle yere vurdu. Bakışlarımı kapıdan çekip ona baktım. Nefesimi bırakıp yere oturdum. Aramızda bir insan oturacak kadar boşluk bırakmıştım. Onunla fazla yakın durmak istemiyordum. Sırtımı duvara yasladım.

''İnşallah planın işe yarar.'' dedim. Bana döndü. Niye dönmüştü.

''İnşa... ne?''

''İnşallah.'' 

''İnşallah.'' dediğinde güldüm.

''Biraz çalışarak daha iyi söyleyebilirsin. Sonuçta İslama meraklıysan daha çok kullanman gerekecek.'' 

''Ne amaçla kullanıyorsunuz.'' dediğinde ben gülerek ona döndüm.

''Amacı güzel, şöyle bir şeyin olmasını istiyoruz ve onun için Allah'ın bize yardım etmesi için kullanıyoruz.'' en basit anlatım buydu. Bir dili yaşayarak öğrenirdiniz. O yüzden hangi dilde düşünüyorsanız o dilin sundukları kadar özgür, o dilin sundukları kadar bilgiliydin. Dil önemliydi.

''Eva inşallah benimle yemek yer! gibi mi?'' dediğinde istemsizce güldüm. Zekiydi. Çok zeki.

''Hızlı öğreniyorsun.''

''Tanrı yardım etti mi isteğim için?'' merakla sorduğunda daha çok güldüm. 

''İslam'ın Tanrısı Allah'tır. İstek değil dua deriz biz Müslümanlar.''

''Cevap?''

''Hayır. Duanın kabulü çabana bağlıdır. Çabanın sonu olmaz, dönersin daha güzeli olur. İşin büyüsü bu.'' derken kafamı duvara yasladım. 

''Çabalarsam olur...'' mırıltısını duymamazlıktan geldim. Onunla yemeğe çıkmayacaktım. ''Hangi çiçekleri seversin?''

''Şaka mısın?'' dedim aynı hızla ve ona döndüm. Yanağım duvara yaslıydı. Duvarın soğukluğu iyi gelmişti. Adam yavaşça bana doğru yanaştı. Geri gitmek istedim ama kolumu tuttu. Düşündüğüm şeyi yapmayacağımdan emin olmak için kitabını  hemen aramıza soktum. İkimizin görüş açısında anatomi kitabı vardı. ''Kitabını unutma.'' dedim hızla.

''Eva, seni öpmeyecektim.'' Kolumu bıraktı. Kitabı alıp yanına bıraktı. Sonra dönüp bana baktı. 

''Cidden mi.'' Alayla güldüm ve ondan uzaklaşıp önüme döndüm. 

''Kılcal damarların fazla kandan patlayacak.'' gülerek suratımı gösterdi. Elim yüzüme gitti hemen ve ateş gibiydi. Kızarmıştım. Birinin öpme düşüncesi, bu kişinin bunu ima etmesi buna yol açmıştı. 

''Amacın neydi o zaman?'' konuyu değiştirmek için sorduğum cümle konudan pek bağımsız değildi.

''Susman içindi. Mr. Brown'un işi bitti sanırım.'' 

''Sorman yeterliydi susardım.''

''Şuan olduğu gibi mi susardın.'' cevap vermek için ağzımı açtığımda eliyle ağzımı kapattı. Sonra boştaki eliyle işaret parmağını dudağına götürdü. ''şii.'' Koridorda sadece Mr. Brown'un odasından gelen toplanma sesi geliyordu. Kitapların yer değiştirmesi, kağıtların toplanması, ayak sesi ve... Kapı aniden açılınca Mr. Brown korkmaktan daha çok şaşırmış bir ifadeyle dondu. Dıştan görüntümüz eminim komikti. Bir o kadar tuhaftı. Adam'ın elini hızla itip ayağa kalktım.

''Mr. Brown... ÖZür dilerim isteyerek odaya girmedim. Evet, girecektim odaya ama öyle değil. Yanlış oldu. ÖZür dilerim.'' dedim. KEdi bakışımı takındım. İşe yaradığını sanmıyordum. Mr. Brown sinirle odasından çıktı. Bana yaklaştı. Karşıma gelince gözlüklerinin arkasındaki soğuk bakışlı gözleri benim üzerimdeydi. 

''Bu konuşmaya benzer bir konuşma hatırlıyorum. İçeride hastamın karşısında otururken de odaya dalan iki insanın verdiği dejavu hissi vardı. Eva, kendine gel. Hep asiydin ama bu yaptığın asilik değil. Dikkatsizlik, vurdum duymazlık. Oradaki online hasta. Hasta! Bir ağ üzerinde görüşebiliriz ama hasta. Genç nesil olarak bunu senin anlaman lazım. Sen... Kalın kafalılık yapıyorsun.'' Mr. Brown'un bu kadar öfkeli olacağını düşünmemiştim. Yutkundum. Haklıydı. Adam'ı başımdan savabilirdim. Arsızdı ama yapabilirdim.

''Özür dilerim haklısınız. Yaptığım tam bir ap...'' 

''Sıkıldım.'' Adam'ın sesiyle ikimizde Adam'a döndüm. Ben arkamı döndüğümde Adam oturduğu yerden kalkarak üstünü silkeledi. Mr. Brown'la bana yaklaştı. ''İşi eğlenceli hale getirelim. Tarihi eser kaçakçısı olduğunuzu tüm dünyaya duyuralım.''

''Ne?'' Mr. Brown'la aynı anda tepki vermiştim. Adam sertçe bana bakınca bir adım geri çıkıp yanına geçtim. Bazen hazırlıksız yakalanınca böyle olabiliyordu.

''Odanızda tuttuğunuz tarihi eser kitaplar var. Bu kitaplar tarihe yön verebilir, belki tıbbi gelişme bir sürü belkisi olan bir şey. Siz onları kendinize saklıyorsunuz. Hem de iki tanesini. Şunu söylemek isterim kitabınızın kaybolduğunu çoktan anlamışsınız. Öyle önemli bir eser anlaşılır. Daha önemlisi biz hata yaptıysak siz daha büyük bir hata yaptınız. Hatamızı sosyal medyadan oylamaya sunabiliriz. Sevdiğiniz bir platform eminim böyle bir oylama sizi rahatsız etmez.'' Adam'ın konuşması bitince Mr. Brown'a döndüm. Adam'ın konuşmasını ağzım açık hayranlıkla dinlemiştim. Mr. Brown'un rengi atmıştı. İkimizin ona baktığını görünce silkelendi. 

''Siz kimsiniz beni tehdit ediyorsunuz?''Gücünü kullanıp bizi bastırmak istiyordu. Çünkü o bu üniversitenin kadrolu profesörüydü. Psikiyatır, psikoloji alanında tanınmış bir simaydı. Bir adım öne çıktım.

''Kim olduğumuzun öne mi var mı? Biz öğrenciyiz. Hatamız öğrenci sakarlığı denir. Siz? Siz kimsiniz Mr. Brown? Saygın bir akademisyen. Hım... Sizin yaptığınız hata değil kaçakçılık hatta hırsızlık olarak görülecek. Sosyal medya... Ben orası ile kalmam. Gazeteler, haber kanalları hepsi sizi haber yapmak isteyecek. Bilin bakalım kimin tanıdıkları var?'' dediğimde Mr. Brown bir adım geriye çıktı.Bakışlarını kaçırıp yutkunduğunu fark ettim. 

''Eva, yarın derse sakın geç kalma.'' dedikten sonra hızla uzaklaştı. O uzaklaşırken arkasından sırıtarak baktım. 

''İçindeki canavar iddialı.'' Adam yanıma gelerek durdu. Ben Mr. Brown'un arkasından o ise bana bakıyordu.

''İçimdeki canavarla tanışmak istemezsin.'' diye mırıldandım. Herkesin bastırmaya çalıştığı huyu vardır. Ben de ki ise en tehlikelisiydi. Kibirdi.

Eva; Gelecek UmutturWhere stories live. Discover now