2. Kitap/ Bölüm On İki: Senteria Sokakları

Начните с самого начала
                                    

Estes sustu ama öfkeden kızaran yüzü onun yerine yeterince konuşuyordu. "Çıkın dışarı," diye bağırdı en sonunda. "Hepiniz!"

Vincent'i bu adamla yalnız bırakmamak için adım öne çıktım ama kolumu naziklikle sıkılık arasındaki bir sertlikle tutan muhafız beni kapıya götürdü.

Kolumu bırakmaya niyeti olmayan adam beni çekiştirirken gördüğüm son manzara buydu: Kanlı bir kılıçla kralın karşısında dikilen cesur prens.

Vincent'le odamıza geldiğimde bir an için oradan hiç gitmediğimi hissettim. Eşyaların yeri, duvardaki tablolar, odanın kokusu... Her şey yerli yerindeydi ve bu aynılık beni bir an için afallattı; burada, Vincent'le yaşamayı ne kadar özlediğimi anımsattı.

Derin bir nefes alıp kendimi yatağa attım ve bu odada yaşananları zihnimde bir bir canlandırdım. Vincent'le burada uyuyuşumuz, birbirimize bakışımız, birbirimizin dokunuşunda hayat buluşumuz düştü aklıma. Sanki hepsi yıllar öncesine ait, özlediğim ama geri getiremeyeceğim anı parçacıkları gibiydi.

Bir elimi karnıma bastırırken duygusallığın esiri olmamak, ağlamamı engellemek için dişlerimi sıktım. Karamsar olmak istemiyor, Vincent'le tekrar iki aptal âşık olmayı arzu ediyordum ama bu bebeğin gidişi ikimizin de ruhunda derin yaralar açmıştı ve o yaralara nasıl şifa bulacağım hakkında bir fikrim yoktu.

Dakikalar sonra kapı açılınca otomatik olarak doğruldum ve Vincent'in yorgun, kırgın yüzüyle karşılaştım. Hiçbir şey söylemeden yatağın önüne geldi ve arkasını dönüp oturdu. Dizlerine dayadığı dirsekleri yüzünden vücudu eğilmişti.

Havada asılı kalan sessizliği bölerek, "Ne oldu?" diye sordum.

Omuz silkti. "Tartıştık."

Sesi o kadar çaresiz ve o kadar güçsüzdü ki gözlerine bakmasam bile mutsuzluğunu hissetmek harap olmama sebep oldu. Bir elimi uzattım ama sırtına dokunamadan doğrulunca aniden geri çekmek zorunda kaldım. "Hakaret, bağırış, çağırış," diye anlatmayı sürdürdü. "Aramıza koca bir karanlık girdi ve bu karanlığı güneşin bile aydınlatamaz artık."

"Kendini kötülüklere odaklama," dedim. "Baban o senin. Bugün kızar, yarın kızar ama üçüncü gün unutur."

Bir süre sessiz kalınca ben de onun gibi sesimi çıkarmadım. Tam ne düşündüğünü sorarak sessizliği bölmek üzereydim ki, "Beni hiç affetmeyeceksin, değil mi?" diye sordu. Sesinde Vincent'ten duymaya alışık olmadığım bir acizlik vardı. "Senin için ne yaparsam yapayım, kimi karşıma alırsam alayım seni terk eden güvenilmez adam olmaktan ileri gidemeyeceğim."

Bir an telaşa kapılarak, "H-hayır," diye kekeledim ama Vincent aniden doğrulup banyoya ilerledi ve kapıyı kapadı.

Onun gidişiyle gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım ve başımı ellerimin arasına aldım. Bir şeyleri düzeltmeye çalışırken hareketleri bu kadar yıkım getiren bir başka insan olabilir miydi?

Vincent banyodan çıkıp üstünü değiştirdiğinde yüzünü inceledim ama özellikle bana bakmıyor gibiydi. Gariptir ki bu mesafenin soğukluktan kaynaklanmadığını hissettim. Sanki o da tıpkı benim gibi nasıl iletişim kuracağı hakkında kafa karışıklığı yaşıyordu.

Vincent üstünü değiştirdikten sonra odadan çıkarak beni yalnız bıraktı. Onun gidişiyle düşüncelerimi toparlamak için vakit bulduğumu düşünüyordum ki kapı telaşla çalındı ve cavabım beklenmeden iki genç kadın içeri daldı.

Diana ve Amelia neredeyse birbirinin üstüne çıkarak içeri daldıktan sonra Diana öne çıkıp kollarını boynuma sardı. O kadar afallamıştım ki genç kadın bana sarılırken yavaşça doğrulmak dışında tepki veremedim. Diana sonunda ne yaptığını anlayarak utangaç bir ifadeyle geri çekildi, beceriksizce selam verdi.

KAYBOLMUŞ RUHLAR SARAYI (Tamamlandı)Место, где живут истории. Откройте их для себя