The Heatwave

278 15 2
                                    

"Bu dayanılmaz sıcağa nasıl dayanacağız?" diye inledi Arthur, kayıtsızca masada yayılırken Merlin isteksizce onu bir yığın konsey kağıdıyla yelpazeledi. Tüm Camelot'u kavurucu sıcaklara ve amansız güneşe hapseden, gökyüzünde tek bir bulut parçasının dahi görünmediği nadir bir sıcak hava dalgasının esaretindeki ikinci günlerindelerdi.

Yorgun olan Merlin, "Belki de taşın her şeyi serin tuttuğu yer altına inmeliyiz?" diye önerdi.

"Peki ne yapacaksın? Mezarda oturup iskeletlerle mi konuşacaksın, ya da eğlenmek için her ne yapıyorsan?" diye karşılık verdi Arthur.

"İyi. Havanın güzel ve serin olduğu bir yere gideceğim ve senin sıcak çarpmasından kafayı yemene izin vereceğim." Merlin kesin bir vuruşla kağıtları masaya bırakırken dedi.

"Öyle bir şey yapmayacaksın!" Arthur sandalyesinden fırlayarak itiraz etti. "Hadi ama, gidip iskelet arkadaşlarını bulalım." 

*** 

Merlin bu seferlin bir konuda haklıydı; kalenin altındaki yer altı mezarları serindi. Aynı zamanda da ürkütücü derece sessiz ve karanlıktı.

"Merlin, bir meşale yakar mısın?"

"Şey... meşale getirmedim, efendim."

Arthur'un yüzündeki sinirli ifadeyi görmek için Merlin'in arkasını dönemsine bile gerek yoktu. "Gerçekten işe yaramazsın, biliyorsun."

Merlin bir kez daha sihrini kullanabilmeyi, yollarını aydınlatmayı ya da Arthur'un bir kayaya takılıp yüz üstü yere düşmesini sağlayabilmeyi çaresizce diledi. Her ikisi de iyi olurdu aslında.

Arthur aniden durdu ve Merlin'in ona çarpmasına neden oldu. Merlin'in kolunu sıkıca tuttu. "Sessiz ol," diye fısıldadı Arthur, dikkatli bir şekilde etrafında bakınırken. Bir süre sonra Merlin de aynı sesi duydu; uzaktan gelen bir gevezelik ve çırpınma sesiydi. "Yakınımda dur." Arthur sonunda kılıcını çıkarmak için Merlin'in kolunu serbest bıraktı. ("Neden bunu her zaman yapmak zorundasın?" Merlin ayrılırken homurdanmıştı. Kral cevap verdi, "İnsan asla çok fazla hazırlıklı olamaz, Merlin. Bunu hatırlasan iyi olur.")

Arthur gizlice duvar boyunca sürünürken Merlin de onu yakından takip etti. Hala biraz ağrıyan ön koluna masaj yaptı. Neden en ufak bir tehlike anında beni yakalıyor? Merlin içinden şikayet etti. Arthur onu kenarda bekledi ve bazı belirsiz el işaretleri yaptı; Merlin de buna başparmağını kaldırarak karşılık verdi. Arthur gözlerini devirdi ve 3 parmağından geriye doğru saydı...2...1... aynı anda köşeyi döndüler, hızla yaklaşan siyah bir bulanıklıkla karşı karşıya geldiler- bir çığlıkla, ustaca başlarının yanında geçip gitti. Genişleyen mağara küçük uçan şeylerle doluydu- "Yarasalar! Onlar yarasa, efendim."

"Evet, bunu görebiliyorum, Merlin," diye yanıtladı sinirlenen Arthur, kılıcını kemerine takarken. "Gözlem gücün gerçekten kıyaslanamaz."

Merlin yarasaların dalıp şakacı bir şekilde hava süzülmesini izlerken sırıttı. "Merlin, hadi!" Arthur uzaktan seslendi. "Burada suyun sesini duyabiliyorum."

Merlin, hareket eden suyun sesini takip ederek kayalık yokuştan aşağıya doğru hızla ilerledi. Nefes nefese Arthur'un yanında durdu. "Su kemerleri!"

Önlerinde, birkaç metre ötedeki kabaca oyulmuş bir tünelle beslenen dar bir su kanalı akıyordu. Arthur hayretle, "Bunlar çok eski olmalı," dedi. Diğer taraftan zayıf bir ışık gelip suya yansıyor, sert kaya yüzeyinde hipnotik bir şekilde sallanan ve dalgalanan soluk mavi benekli gölgeler oluşturuyordu. "Ormanda bir açıklık olmalı."

Merthur One-ShotsWhere stories live. Discover now