Perde 90-Aidan ve Hell

1.2K 88 93
                                    

Selam avcı,

Umarım iyisindir. Bir süredir görüşemedik farkındayım. Bir düzen arayışında koşturuyordum. Umarım her şey yolundadır.

Oy ve yorumlarınla beni şevklendirmeyi unutma, keyifli okumalar <3

Rammstein/sonne  

Başımı köşedeki kıyafet yığınına yaslayıp kendimden geçmiştim.

Kaç dakika sonra uyandığımı bilmiyordum ama gözlerimi açtığımda Merr kazanına ot parçaları atıyordu. Tanıdık bir otun kokusu burnumu gıdıklayınca doğrulup parmağımın tersiyle burnumu kaşıdım. "Adaçayının ölüleri geldikleri yere gönderme konusunda bize ne faydası olabilir ki?"

Merr, atmakta olduğu demeti bırakırken göz göze geldik. Sırıtırken yanıtladı. "Çok agresiflerse eğer sakinleştirme dışında hiçbir etkileri yok." Kazanı karıştırıp buharlar çadırın tavanına ulaşırken yanıma geldi. "Bu aslında Hell için. Kendimizi ölülere karşı korumayalım demiyorum ama o adam ürkütücü, sakinleştirilmesi gerekiyor. Üstelik şimdi sen insanken daha savunmasızsın."

"Şşh!" Neredeyse kıyafetlerle birlikte yere devrilecektim. "Kimse bilmiyor. Bilmelerine de gerek yok. Hele Aidan asla öğrenmemeli. Savaş alanında beni korumak için kendini bir saniye bile düşünmeden feda eder ve ben, bu ölümlü yaşamımın son nefesine kadar o an için kahrolurum." Düşüncesi bedenimi içimde hareket eden minik titreşimli bir yılan gibi ürpertti. Dirilişin sahasındaki düşüşünü unutamıyordum. O güzel dudaklarından kanlar gelirken hala bana söz vermeye çalışmıştı. İnsanların eline düştüğünde ise onu sanki bir çöp torbasıymış gibi tekmelemişlerdi. Yüzüne yediği tekmeyi düşününce midem bulandı. O güzel saçlarının havada gelişi güzel dalgalanışı kalbimi dağladı.

"Daldın gittin."

Başımı koluma yaslayıp tükenmiş görünen cadıya baktım. Öyle yorgundu ki bir aptal bile onun tam kapasitesinde olmadığını anlardı. Anlaşılan kimse ona doğrudan ve ciddi bir şekilde bakmamıştı. Her durumda bile parlayan saçları yolunmuş tavuk gibiydi. Saçlarını ensesinde toplayıp ince bir çatalla sabitlemişti cadı. Gözlerinin altı ise hiçbir uykunun geri getiremeyeceği kadar hasarlı bir halde çökmüştü. Dışarıdaki zombilerden tek farkı ise parlayan yeşil gözleriydi. Belki bir bakıma Merr de ölmüştü ama henüz kurtlanmamıştı.

"O geldiğinde ona vereceğin bir büyü olmalı. Hell senin işe yaramadığını anladığı ilk seferde kapının yani çadırın önüne koyar seni. Ve dışarıda ne yaparsın hiç bilmiyorum. Bu evren sandığın gibi bir yer değil." Cadının bakışları çadırın kat kat örtülerin yığıldığı hafif aralık kalmış perdelere kaydı. "Bizim evrende her gün melek yağmuru yok. Sen horlarken bir melek daha düştü." Kollarıyla kendini sıvazlayıp üşüyormuş gibi bir ses çıkardı. "Eğer o yaşlı herif haklıysa kıyametin yaşandığı bir evrende olmak istemiyorum." Huzursuzluk hissi içime kara bulutlar gibi çökerken konuşamadım. Burnum dik bir şekilde herkese duymak istediklerini söyleyebilirdim ama kâhinler yalan söylemezdi. Bunu çözebileceğimi söylüyorlarsa muhtemelen haklılardı ama sorun şu ki ben artık insandım.

Sesler kulaklarıma çarpınca ayaklanıp Meredith'e kalkması için elimi uzattım. "Geliyorlar," dedim sessizce. Adım sesleri git gide daha duyulur bir hale geldiğinde ikimiz de kazanın başındaydık. Cadıların gözleri gözlerimdeydi. "Sana bir sürprizim olacak," diye fısıldayıp ardından göz kırptı. Hell içeri girerken aptal aptal Meredith'e bakıyordum.

Şeytan yanında Rohan ile bize yaklaşırken zihnim tüm olasılıkların kapısını tekmeleyerek açmaya çalışıyordu. Böyle boktan bir durumda nasıl bir sürpriz yapılabilirdi ki?

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin