Perde 83-HELL

1.1K 136 34
                                    

Selam bal, bir süredir görüşmüyorduk.

Bu bölüm sürpriz biriyle tanışacağız :))

Umarım her şey yolundadır, oy ve yorumlarını bekliyorum.

Keyifle oku <3

Şarkı: Epica- Chasing The Dragon

Tepedeydik.

Rüzgâr saçlarımı uçuşturup yüzüme çarpıyordu.

Titreyen parmaklarımla ısınan karnımı tutuyordum. İnanamayan bakışlarım ise karşımda duran kardeşimdeydi. Dağılan saçlarım gözlerimi hapsederken onu görmeye çalıştım.

"Neden?" diye sorabildim. Acı öyle fazlaydı ki... Düşünemiyordum bile. Canım öyle derin bir yerden yanıyordu ki. İçimde bir yerler ölüyordu, ölmüştü de adeta çürüyordu.

Nathaniel elinde parlak mücevherlerin benimle alay eder gibi oynaştığı değerli melek hançerini çevirdi. Hançerin ucundan bir damla kan zemine karıştı. Zemindeki taşlarla beraber gözlerim ıslandı.

"Üzgünüm Cassandra," dedi melek. Üzgündü de. Safir rengi gözleri hüzünle gölgelenmişti belki de öfkeden kararmıştı, emin olamıyordum.

Kan, ince cılız yollar halinde gelinliğimi kızıla boyarken bakışlarımı kardeşimden alamadım. "Neden Nate? Neden şimdi? Senin sözünü dinledim. Diğer evrendeyim." Sözcükler dudaklarıma fazla gelince boğuldum konuşamadım.

Onu dinlemiştim. İlk defa birine güvenip o ne derse onu yapmıştım. Çok güzel bir gecenin ardından Nate odaya geldiğinde sorun çıkarmamıştım, ağlayıp sızlanmamıştım da. Sadece şeytanımı öpüp kaderin benim için biçtiği yola uçmuştum. Ama o... O sözünü tutmamıştı. Adımlarım bu diyarın topraklarına değdiği an bana ihanet etmişti. Sadece bedenimi değil ruhumu da yaralamıştı. Ruhumda iyi kalan, güven dolu neresi varsa yoktu şimdi.

Nathaniel, hançeri yere fırlatıp sanki her şeyin suçlusu o zararsız bıçakmış gibi tiksintiyle ona baktı. Sonrasında ellerini beyaz takım elbisesinin parıl parıl parlayan pantolonuna histerik bir şekilde sildi. Bana doğru bir hamle yapınca istemsizce geriledim.

Uçurumun kenarındaydım. Rüzgâr daha sert esmeye başlayıp elbisemin eteklerini dizlerimin üstüne taşıdı.

Kader beni tekrar ve tekrar bu uçuruma getiriyordu. Yine buradaydım işte ama başka bir evrende. Esas ait olduğum yerde, daha önce düştüğümde ölmem gereken o evrende.

Gidecek daha fazla bir yerim kalmadığında kanlı elimi öne uzatıp "Dur," diye bağırdım. "Yaklaşma." Nate'in gözleri kan damlayan parmaklarıma takıldı kaldı, daha fazla yürümedi. "Özür dilerim. Ama anlamalısın Cassie. Hilekâr ölmeli." Gözyaşlarım gözlerimi yakıp geçerken gülmeye başladım. Karnımdaki ağrı tüm bedenime yayılırken kahkahalarla güldüm meleğe.

"Hilekâr," dedim neredeyse fısıltıyla." Nate'e döndüm. Beyaz kanatlarını karanlık geceyi yarar gibi göğe doğru açmıştı. Üzerinden o büyüleyici parıltılar dökülüyor, rüzgâr da o parıltıları bana taşıyordu. Parıltılar karnımdan akan kana karışırken yapış yapış ellerimle yüzüme vuran saçlarımı geriye çektim. Kardeşimin gözlerine doğrudan bakarken sesimin titrememesi için sessizce dua ediyordum.

"Sevdiklerimi koruyacaksın Nate. Bana bir söz verdin." Nathaniel bir an konuşacakmış gibi oldu. Şaşkınlık bir perde gibi gözlerine inerken kaşları çatıldı. Anlamamıştı.

"Hepsini koruyacaksın. Onlar sana emanet. Şimdi sonunda benden kurtuluyorsun." Gülümserken ağlamama mani olamadım. Madem bu kadar gerekliydi öyleyse ölecektim. Neden ısrarla yaşamaya çalışıyordum ki? Hem başka bir evrende bir insan gibi ne kadar yaşayabilirdim? Aidansız. Kardeşlerim olmadan, ailem olmadan, dostlarım olmadan.

ATEŞLİ KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin