1.5

96 17 17
                                    

O gelene kadar hayatımı yeteri kadar sorguladığımı düşünüyordum. Farketmeden ağlamıştım. O kadar çok kırığım vardı ki, hiçbir şeyi anlamlandıramıyordum.

Kapı zili çaldı, sakin ve hoş bir melodisi vardı ama eskiden kalma gibiydi. Yavaş adımlarla kapıya doğru gittim ve kilitli kapıyı açarak kendime doğru çektim. Karşımdaydı. Her zaman ki gibi karşımdaydı.

Ama şunu farkettim, hiçbir zaman yanımda olmamıştı.

Sadece karşımdaydı. Bundan ibaretti ilişkimiz. Doğru olan bu muydu, diye çok düşündüm. Kaç gecemi bu düşünceler için ayırdım bilmiyorum.

"Karina." dedi endişeli bir sesle. Yüzümün ne hâlde olduğunu bilmiyordum. "Sen," dedi daha da kötü bir sesle. "Sen iyi misin cidden?"

Acı dolu bir gülümseme yayıldı yüzüme. Gözümden bir yaşın aktığını hissettim. "İyiyim, geçsene." diyerek içeri girmesi için yolu açtım. Dediğimi ikiletmeden içeri geçti ve tam oturacakken duraksadı.

"Rina."

"Lanet olsun, bir kere de beni sorgulamayı bırak!"

"Ama,"

"Ama falan yok! Bak Winter, ne konuşacaksan konuş ve sonra buralardan çek git." arkasını döndü ve bana, gözlerimin içine baktı. En derinlerde ne hissettiğimi görmek istedi.

"Bu sen misin?" dedi iki elini de arkasında birleştirirken.

"Sadece bir süreliğine kafa dinlemek için sana yalvardım!"

"Sana iyi gelmiyor muyum?" dedi üzgün ve kırılmış bir tonla. Arkada parmaklarının kenarlarında ki deriyi parçaladığına emindim.

"Sadece konuş." dedim derin bir nefes alarak. Gözleri yavaşça dolmaya başladı ama tekrar dediğimi ikiletmeden bir yere oturup benimde onun karşısına oturmamı bekledi.

Beklediği şeyi yaptım. Tam karşısına oturdum ve gözlerinin içine baktım. Ne diyeceğini bilmiyordum ve merak etmiyordum. Sanki ona olan sevgim azalmış gibiydi.

"Öncelikle, babasına bu evi bildirdim." şaşkınla bir inilti(?) kaçtı ağzımdan.

"Ne?"

"Babası, Hanwool'u bırakamaz."

"İntihar günü yanında olsaymış." dedim kısık sesle ama duyduğuna emindim. Fazla umursamadı bu dediğimi ve konuşmasına devam etti.

"Hanwool'a bir süre sen baktıktan sonra," sözünü keserek olduğum yerden sertçe kalktım.

"Ne saçmalıyorsun?" dedim sinirle. O ise sadece gözlerimin içine baktı. "Hanwool benimle kalacak."

"Kendi yarattığın son için o çocuğun bir travma daha yaşamasına sebep olma."

"Hayır, hayır! Hanwool annemin bana bıraktığı tek şey!"

"Hanwool sana sadece anneni hatırlatarak zarar veriyor."

"Onun bir babaya değil, anneye ihtiyacı var! Hayır, veremem!"

"Böyle bir şansın yok, ciddiyim özür dilerim ancak babası mahkemeyle bile alabilir." gözlerimin tekrar dolduğunu hissettim. Boğazıma bir acı saplandı. Kelimelerimin tükendiğini ve sanki yok oluşumu hissettim.

"Karina." dedi Minjeong üzgünce bana bakarken. "Özür dilerim."

"Devam et." Diyerek yerime oturdum ve ağlamamaya çalıştım. Gözyaşlarımı sıkıca tuttum.

"Ningnin ve Giselle Amerika'ya gideceklerinden bahsetti. Buradan olabildiğince uzaklaşmak istiyorlar. Ve ben,"

"Sende mi gideceksin?" diye sordum bir anda. Bu sorum onu şaşırtmış gibi olsa da tepkisi çok sürmedi.

First Love / WinrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin