0.4

204 37 49
                                    

Ona gerçekten hayranım, Tanrım lütfen inan bana. Minjeong hayatımda gördüğüm en güzel, iyi kalpli ve samimi insandı. Onun gibisi bulunur mu, bilemiyorum. Benim gibi biriyle neden arkadaşlık kurdu, onu da bilmiyorum.

Ona gerçekten hayranım çünkü insanlara karşı nasıl yaklaşacağını biliyor ve her derde koşmaya çalışıyor. Minjeong, çok iyi kalplisin. Sana bu dünyada fazlayım. Belki de ölmeliydim. Hemde erkenden. Minjeong, ölümü mü kaldırırsın değil mi? Çünkü bu dünya bana fazla gelmeye başladı. Bugün birinci haftam doluyor. Tekrar bir pazartesindeyim. Sanki günlerim tekrar ediyor, döngüde gibiyim.

Pazartesi en uğursuz gün. Babamla her zaman kavga ediyoruz. Hâlâ odamdayım, birazdan çıkacağım ve kavgaya başlayacağız.

Demiştim daha önce mor rengi seviyorum diye. Artık sevmiyorum. Insanlar neden bu kadar acımasız? Insanlar neden bu kadar aldatıcı? Bunları yapmak onlara zevk mi veriyor? Öyleyse bende yapmalıydım! Doğum günümde ölmeliyim belki de. Kimse kutlamıyor. Doğduğun gün de ölmek, ne kadar güzel bir histir acaba?

Ancak hayır, yapmayacağım. Arkadaşlık kurmak istiyorum, çevrem olsun istiyorum. Benimde sahte arkadaşlarım olsun kendimce ders çıkartayım istiyorum. Başarabilir miyim? Zorbalık görmeden isteklerimi tamamlayabilir miyim? Senin doğum gününe de fazla kalmamış Minjeong.

Senin doğum günün için yaşayacağım.

~Rina
2022.09.20


Evet, odamdaydım. Hâlâ beyaz ve siyah renklerinin iç içe olup bende birçok duygu barındırdığı ve çoğu hikayeme eşlik etmiş olan pijamamda üstümdeydi. Tekrar eşlik edecekti.

Günlüğümde ki o sayfayı yazmayı bitirdikten sonra tükenmez kalemi çalışma masama koydum ve günlüğümü kilitleyip çekmeceye koydum. Oturduğum sandalyeden kalkıp odamdan çıkmak üzere kapıya yöneldim. Çıktım ve karşımda onu gördüm.

"Hazırlan." sert ses tonu beni onun dediklerini her ne kadar yapkaya itsede mantığımı kullanarak kendimi önlemeye çalışıyordum. Bu, benim ondan korunma şeklimdi.

"Ne için? Okulun saatine daha var." derin bir nefes alıp verdi. Öfkeliydi.

"Jimin, her pazartesi senle aynı kavgayı yapmaktan sıkıldım. Okula gitmeyeceğiz. Bugün direkt okulu ek."

"Ne? Neyden bahsediyorsun?"

"Okulun önemi yok, direkt bırak okulu. Ilerde bir bok olacağını mı sanıyorsun? O bok olmak bile sana fazla aslında. Herneyse, hazırlan çabuk." Gözlerimin dolmaya başladığını görüntüm bulanıklaşınca farkettim. Aç ağzını Rina! Hadi! Dudaklarımı birkaç defa araladım ancak geri kapatmak zorunda kaldım.

"Söyleyecek hiçbir şeyin yok Jimin. Hazırlan da gidelim, geç kalacağız." tam mutfağa doğru dönerken kolunu yakaladım ve sertçe kendime döndürdüm. Rina, yapma. Ona sert bakışlarımı gönderdim. Rina, yapma.

Kahretsin Rina, yapmamalıydın.

O bakışlardan sonra değişti herşey. Acıyı daha net hissettim. Vücudumda morluklar çoğaldı ve acısı çekilmez bir hâl aldı. Ben o sabahın köründe tekrardan şiddet gördüm. Anlatacağım size, anlayın beni diye.

Ilk once elimi kolundan çekmek zorunda kaldım. Onun bakışları beni parçalıyordu. Sonrasında o benim bileğimi yakaladı ve sertçe duvara çarptı. Sonrasında da soğuk ve sert bir tokatı yüzüme yedim.

First Love / WinrinaWhere stories live. Discover now