1.0

156 26 58
                                    

Minjeong ile sevgili olalı tamı tamına iki gün olmuştu, bu bile içimi kıpır kıpır ediyordu. Onunla her an beraber olmak...Kilitli kapılar ardında kalan hayallerimin asla gerçek olmayacağı düşüncesi beni yiyip bitirirken elime bir el uzandı ve sahibi Minjeong oldu. Beraberlik için bana bir dal uzattı. Kilitli hayallerimin kapısını araladı ve bana hep yardımcı oldu. Bu iki gun içerisinde evden çok nadir çıkıyorduk, genellikle odada beraber takılarak eğleniyorduk.

Son ses müzikle dans ediyorduk mesela. Sınıftakiler hakkında dedikodular, ailemiz hakkında ufakta olsa sırlarımız, birbirimize iltifatlar falan. Bugün bitince üçüncü günümüz dolmuş olacaktı. Içimde ki sevinç daha da arttı.

Aynı yatakta yatıyorduk. Sabah olmak üzereydi ve hâlâ uyanmamıştı, ben ise sadece bir saat uyumuştum. Onu izledik gece boyunca. Her detayını hayranlıkla izledim. Herşeyini daha da ezberledim. Alnına düşen birkaç saç telini arkaya doğru ittirdim ve zarif bir dokunuşla yanaklarını okşadım. Umarım hissetmiyordur, uykusu bölünürse kendimi kötü hissederdim.

Gözleri aralanacak gibi olduğunda elimi hemen kendime çektim, gözlerimde onu uyandırma endişesi vardı. Ellerim ona dokunurken bile titriyordu. Onun büyüsüne tekrar, tekrar ve tekrar kapılmıştım.

Onu asla incitmek istemiyordum, narindi. Herşeyimdi. Eğer onu incitirsem hayatım bitermiş gibi hissediyordum. Ve hayatım Minjeong'du, o giderse herşey biterdi.

Ona sevgimi hissettirebildiğimden emin değildim ama hissettirmek için çok çabalıyordum. Eğer ben hissettiremiyorsam bile o benim aksime çok hissettiriyordu. Ilk defa aşk ile tanıştım. Ilk defa karşılıklı aşk ile tanıştım ve hemen ayak uydurdum.

Endişeli gözlerim saçlarına kaydı, bütün saç tellerini bile sayacak zamanım olduğuna inanıyordum. Aslında, bunu istiyordum. Kahverengi saçlarının kaç tel barındırdığını dahi bilmek istiyordum. Gözlerine daha yakın olmak, dudaklarını sürekli kendimde hissetmek ve ellerini ellerimde görmek. Bunları hep istedim. Tabii, zamanında sadece ellerine temas etmekti hayalim. Zamanla büyüdü.

Minjeong, sen benim ilk aşkımsın. Seni asla unutamazdım. Sen beni unutsan bile ben seni hep içimde yaşatırdım. Ama biliyorum ki unutman beni kötü bir yola sürüklerdi. Eğer ölseydim üzülür müydün Minjeong? Eğer senden nefret etseydim veya seni kabul etmeseydim üzülür müydün? Seni istemeseydim kolayca vazgeçer miydin? Inan bana, bu sorular tüm gece aklımı yitirmeme sebep olmuştu.

Üzülmeni asla istemezdim ama beni düşünmeni...Gerçekten çok istiyordum. Karşılıklı aşkı yıllar geçse bile bu kadar çok derinden hissederken senin beni düşünüp düşünmeyeceğin sorusu hep aklımda. Bilmiyorum, bu cümle belkide tam kalıbında değildi ama senleyken cümlelerimde karmaşıktı. Ben...Dilimi yutuyordum neredeyse. Konuşamıyor, sadece seni dinliyordum ve bunu da istiyordum.

Istiyordum ki, tüm gün konuş. Sadece susayım ve seni dinleyeyim. Kulağıma her melodiyi sunan sesini her an dinleyeyim. Benim istediğim sendin Minjeong ve ben galiba ilk defa birşeyi başardım.

Seni sevgilim yapmayı.

Gözleri yavaşça aralandı ve ilk beni buldu. Yüzünde ki tebessümü asla eksik olmuyordu. Bende ona karşılık olarak tebessüm ettim. Gözlerini tamamen açarak esnedi, rahat uyumuş olmalıydı.

"Sevgilim!" dedi heyecanla. Birden hızlıca yataktan kalktı ve ellerini birbirine çırpmaya başladı. "Bu gece birilerini daha istiyorum," dedikten sonra kaşlarını çattı. "Yanımızda istiyorum." vereceğim cevap onu tereddüte düşürmüştü.

"Kim?" diye sordum ve yatakta doğrularak otururdum.

"Sürpriz olsun mu?" dedi tekrar ellerini birbirine çırparak. Onu bu kadar çocuksu görmek beni de neşelenendiriyordu.

First Love / WinrinaWhere stories live. Discover now