0.8

179 34 121
                                    

Onları izliyordum.

Tek yapabildiğim bu.

Onları izlemek ve acı çekmek. Çok hoş görünüyordu ikiside. Her tenefüs bahçeye çıkıyor ve onları izliyordum. Sürekli gülüyorlardı birbirlerine ve öpücükler, el ele tutuşmalar, sarılmalar falan filan. Kıskanıyor muydum, bilmiyorum doğrusu. Onun mutluluğunu istiyordum ancak böyle değil. Beni üzüp kenara çekildikten sonra değil.

Içimde ki acı tarif edilemezdi.

Minjeong'un parçaladığı kalbim geri, eski haline dönemezdi.

Minjeong sağ elini sol tarafta bulunan kalbine ilerletti ve tam oraya elini koyarak Aeri'ye gülümsedi. Sonrasında duyabildiğim kadarıyla "İşte yerin tam burası." dedi.

Ona olan bakışlarımı farketmiyor. Asla farketmeyecek. Belkide görmemezlikten geliyor ve benden kaçmayı tercih ediyordu. Aslında ailesinin sebep olduğu bir durum için neden onu suçluyordum ki?

Belki de en büyük hata benimdi, ona aşık olarak. Ona merhametimi göstererek ve her hatasını bağışlayarak. Bu kadar kör olmam beni bile şaşırtmıştı. Aşk beni nasıl biri yapabiliyordu? Ama emindim, Minjeong'dan asla vazgeçemezdim.

Ve sonra birşey oldu. İlk defa birbirlerine yanaktan bir adım atmak yerine gerçekten öpüştüler. Aeri onu belinden tuttu ve kendine iyice bastırdı. Sonrasında Minjeong'un dudaklarına dudaklarını bastırdı. Yaklaşık otuz saniye öpüştüler. Herkes onları alkışlıyordu ancak ben bu herkese girmiyordum. Suratım asıktı ve gözlerimde hüznü taşıyordum.

Ningning şaşkınlıkla yanıma geldi. O an onun da gözlerinin dolduğunu farkettim. Minjeong'dan hoşlandığımı henüz söylememiştim ona. O da bana sormamıştı, daha fazla zorlamak istemiyordu. Çoğu konuda gerçekten anlayışlı biriydi.

Dolan gözlerin sahibi beni buldu ve sıkıca sarılmak istedi. Kollarımı Ning için açtım ve sıkıca sarılmasına izin verdim. Yüzünü omzuma kapamıştı, ağladığını omzumun üzerinde ki ıslaklıktan hissedebiliyordum. Neden ağladığını sormak yerine sarılışına karşılık verdim.

Onu böyle ağlatan neydi, gerçekten merak ediyordum.

Ölme işlemini en kısa zamanda Ning ile aramı çizdikten sonra yapacaktım. Onu üzmemeliydim. Biliyorum, kimsesizim diye gezdim hep ancak Ning var ve onunla da arama bir çizik atmalıydım. Onu da hayatımdan uzaklaştırmalıydım.

Belki kırılırdı, üzülürdü ama alışırdı. Çevresinde benden daha iyilerini bulacağına eminim.

Ning kollarını benden çekti ve mutsuz suratıma baktı. Gözleri her ağladığında kızarıyordu. Şu aralar çok sık ağlamaya başlamıştı.

İlk Aeri ve Minjeong'un sevgili olduğunu duyduğunda ağladı. Hâlâ emin değildim buna neden ağladığından. Şüphelerim vardı ama bir türlü emin olamıyordum. Daha sonrasında Aeri ve Minjeong'la ilgili olan herşey için hep ağladı. Bugün suratı hiç gülmemişti ve bu beni daha da mutsuz ediyordu.

Gözlerimin içine baktı.

"Lavaboya gidelim biraz." dedim tebessüm ettiğimi umarak. Koluna girdim ve onu da benle beraner yürütmeye başladım.

Merdivenleri orta seviye bir hızla çıkıyorduk. Birinci kata geldiğimizde koridoruna girdik ve direkt karşımızda bulunan kızlar tuvaletine girdik. Kimse yoktu çünkü herkes şuan Aeri ve Minjeong'un ilk öpücüğünü alkışlamakla meşguldü.

Ning'in yüzüne biraz su serpmesine yardım ettikten sonra tuvaletin içinde bulunan pencereye yaklaşıp dışarıyı seyrettim biraz. Bu sırada Ning yanıma geldi ve kolumu tuttu. Sadece tuttu.

First Love / Winrinaحيث تعيش القصص. اكتشف الآن