1.3

120 22 80
                                    

Bilinmeyen (normal anlatimda anlasilacaktir)

Dun çok eğlenceliydi ve bugün ise benim hayatımın son günüydü. Hazırlığıma ilk her seyi açıklayan, en ufak detayına kadar yazmış olduğum notu yazarak başladım. Ihtiyacı vardı buna.

Sonrasında uzun zamandır sakladığım ipi çıkardım yatağımın altından. Onunla evlendiğimden beri sakladığım ip. Bir gün ihtiyacım olacağını farkındaydım. İpi tavana benim boynumu alacak şekilde bağladım. Tüm bunları yaparken ağlıyordum. Belki acıdandı belki de üzüntüydü ama ikiside aynı yola çıkıyordu. Ben dün onu görmüştüm. Yıllardır bana göstermediği samimiyetine hasrettim. Ona asla iyi davranamamıştım. Ancak bu benim suçum değildi. Belki onunla evlenmek benim suçumdu ama ben tamamen ona kötü davranmaya mahkûm bırakılmıştım. Zorundaydım, benim de zorunluluklarım vardı.

Gözyaşlarım daha da hızlandı mutfakta duran küçük sandalyeyi taşırken. İpi bağladığım yere doğru koydum ve derin nefesler almaya başladım. Korkuyordum ama istiyordum.

Ben artık yaşamayı hak etmiyordum.

Yavaşça sandalyeye çıktım ve boynumu iple buluşturdum. Sandalyeyi itmek istiyordum ama acılı bir son olmasından korkuyordum. Acı çekmeden ölmek istiyordum ama sonra aklıma ona yaşattığım onca şey geldi. Ona şiddet uyguladığım, taciz edilmesine kör olduğum ve daha birçok şey yaşamasına izin verdiğim o kız geldi aklıma.

Onun çektiği acıyı ben doğru düzgün çekemedim şu hayatta.

Ve dedim ki; o bu acılara dayandıysa bende bu ölüm acısına dayanırım.

Sonra bir ses geldi. İpin içinde boğulurken duyduğum son ses sandalyenin düşmesiydi.

-

Normal Anlatım (Karina)

Annemle dün çok eğlenmiştim ve tekrar yapmak istiyordum. Bugün tekrar ona gitmek üzere hazırlık yapıyordum. Dün Minjeong benim ne yaptığım hakkında sorgulamamıştı ancak bir şeyler olduğu belliydi. Normalde konuşması gerekirdi bu konuyla ilgili. Minjeong'un odasından çıkmadan önce göz ucuyla ona baktım. Gözlerinde ki ışık sanki artık yoktu ama vakit geçirmek istediğim biri vardı. Annemdi. Yıllardır sevgisine hasret kaldığım annemdi.

Önüme döndüm ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken evin içini Ning'in kahkaları dolduruyordu. Aeri ile son günlerde çok iyi anlaşıyorlardı, onun adına mutluydum. Sevdiği kişinin yanında olmak herkese iyi hissettiriyordur. Dış kapıdan çıkmadan önce ikisiyle biraz havadan sudan konuştuk. Sonrasında ikisini orada tek bırakıp kapıdan çıktım ve kendimi tekrar sokaklara attım.

Annemin evine bir an önce ulaşmak istiyordum, onu izliyordum ve bir sürü şeyi tekrar yapmak istiyordum. Anne sevgisi miydi bu? Anne şefkati miydi? Annelik böyle bir şey miydi? O benim her şeyimdi. O benim hayatımdı, evimdi, yuvamdı, kendimi güvende hissettiğim yerlerden biriydi. Bu tek günde benim her şeyim olmuştu. O annemdi.

Koşarak annemin evine gidiyordum, yakınlamıştım. Önceden yavaş yavaş yürüyerek ve isteksiz bir şekilde gittiğim eve şimdi koşarak ve heyecanla ilerliyordum. Bende yarattığı etkiyi kelimelere dökmek imkansızdı.

Bu yakın mesafeyi de bitirdikten sonra evin kapısına doğru yaklaştım. Annemin dün bana verdiği anahtarı çıkartıp kapı deliğine soktum ve kilidi açtım. Heyecanla aralamıştım kapıyı.

Heyecanla beklemiştim annemin mutlu ifadesini. Heyecanla beklemiştim annem ve eşini, o çocuğu görmeyi. Ben her şeyi o an heyecanla bekliyordum, onun ipe asılmış bedeni dışında.

First Love / WinrinaWhere stories live. Discover now