-23

13 5 0
                                    

Okulun ara bahçesine bakan eski, mermer sütunlardan birine yöneldim.

Her zamanki gibi yine uykusuzdum. Ancak bu defa, hiçbir şey neşeme engel olamıyordu. Çünkü, az önce sonlanmış olan Ravenclaw Quidditch Takımı antrenmanından dönüyordum. Takım kaptanı olan Blake ve onun yardımcısı Kelsea, aramızdaki samimiyet sayesinde antrenmanlarını izlememe izin vermişlerdi. Takımda bulunan neredeyse herkes mutlulukla karşılamıştı beni. Normal şartlar altında, antrenmanları kimsenin izlemesine müsaade edilmezdi çünkü stratejilerinin sızdırılması ihtimali vardı fakat bana güveniyordu Blake. Bir zahmet.

Bu öğleden sonra maçları vardı, dolayısıyla son antrenman şanslarıydı. Harika bir iş çıkarmışlardı doğrusu. Senkronize ve mantıklılardı. Stratejiden mecbur kalmadıkça sapmıyorlardı, risk almaya ise her an hazırlardı. Herkes birbirinin rolünü biliyor ve ona göre davranıyordu. Sahiden mükemmel hazırlanmışlardı. İzlerken hem bir nostalji dalgası tarafından sarılmış hem de zevkten dört köşe olmuştum.

Sütunlardan içeri girip, beni hedef alan ufak kar tanelerinden sonunda kurtulduğumda beni ilk fark eden Cynthia oldu. "Hey! Neredeydin, Trica?"

Sorunun cevabını düşünürken heyecanla sırıttım ve burası açık alan olmadığından, kabanımın önünü açtım. Tüm takım buradaydı. Iona, yatay sütunlardan birinde bağdaş kurmuştu, Alex de yanındaydı ancak o sırtını dikey bir sütuna vermişti. Cynthia, Iona'nın dizinde uzanıyordu ve Cyrus da onların oturduğundan biraz daha alçakta olan bir başka sütundaydı. Bacakları, sarkıttığından, yere değiyordu. Onun yanına otururken Cyn'e neşeyle gülümsedim. "Ravenclawların antrenmanından geldim. Blake beni kabul etti."

Uzun zamandır doğru dürüst sahip olmadığım neşeyi gördüklerinden onlar da neşelenmişlerdi. Cyrus ve Iona benim adıma sevindiklerine dair bir şey mırıldanırken Cynthia başını aşağı yukarı salladı ve bana gülümsedi. Kolumu onun uzattığı bacağının üzerine attım. Heyecanla, âdeta şakıyarak, konuşmaya devam ettim. "Bugünkü Ravenclaw-Slytherin maçından önceki son antrenmanları. Maç için o kadar heyecanlıyım ki çocuklar! Duyduğum kadarıyla Slytherinlerden biri sakatlandığı için yedek oyuncu oynayacakmış. Umarım avantaja çevirirler. Mutlaka maçı izlemeliyiz! Aşırı çekişmeli olacak. Çok heyecanlı!"

"Ben gelmeyeceğim." dedi Alex aniden. Kocaman, yanaklarımı ağrıtan gülüşüm yüzümde takılı kalmışken ona baktım. Sebebini sorar gibiydim, o da bunu anlamış olmalıydı. "Yani," derken yüz hatları yumuşadı. "Çok fazla ödev var, hepsini bugüne bıraktım. Maç olduğunu unutmuşum. Üzgünüm, kuzen."

Gözlerim onun başının yanından, karın usul usul atıştırdığı bahçeye kaydı. Kasım ayının son demleriydi, hava iyice soğumuştu. Bir şey demeden başımı aşağı yukarı salladım. Normalde unutmazdı, biliyordum. Yine de üzerine düşmedim. Hâlâ ona olan kırgınlığım sürerken bu da üstüne tuz biber olmuştu ama yaşananı değiştiremezdim. Omuz silktim ve yüzüme bir gülümseme kondurmaya zorladım kendimi. "Mühim değil, derslerinle ilgilen sen."

"Trica..." diyerek dikkat çekti Iona. Parmakları arasındaki kitaba kısa bir bakış attıktan sonra kitap ayracını yerleştirip kapağını kapattı. "Profesör Regina olmadığı için seraların bakımıyla ilgilenme işini ben üstlendim. Profesör Baruchard ve Madam Pettie, özel olarak rica edince kıramadım. Cyrus da bana yardım edeceğini söyledi. Biz de gelemeyeceğiz... Üzgünüm."

Neşem birazcık daha kaçarken bunu engellemeye çalıştım. Tamam, dedim kendime, sorun yok. Güzel bir maçın keyfini tek başına da çıkarabilirsin. Başımla usul usul onayladım ve problem olmayacağına ikna olmaları adına kocaman gülümsedim. Tek fark, bu defakinin çok da içimden gelmemesiydi. "Problem değil, çocuklar." dedim kendimi de buna ikna ederken. Cyrus'a da, Iona'ya da sırayla baktım. İçten içe vicdan azabı çekebilirlerdi ve bunu istemezdim zira. "Sözünüzü tabii ki tutun. Umarım Profesör Regina bir an önce iyileşir."

𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥Where stories live. Discover now