-18

17 4 0
                                    

"Selamlar, bayanlar ve bay."

Trenin kapısını, çok hantal ve ağır olmasına ve bizim açmak için çok güç kullanmamız gerekmesine rağmen, tek eliyle açıveren Cyrus; hızla kolunu omzuma atarak yanıma oturdu. Her zamanki çocuksu enerjikliği üzerindeyken, giydiği örgülü sarı kazak da Hufflepuff binasına mensup olduğunu gelene geçene ilan etmesinde rol oynuyordu. Yanımda oturan Iona ile göz göze gelip, onun bu ani girişine karşın şaşkın şaşkın bakıştık.

"Hey, eve giden tek kişi bendim." dedi kaşlarını çatarak — bu ifade çehresinde emanetmiş gibi duruyordu, çünkü yüzü kaş çatmak için fazla sevimliydi. Kolunu omzumdan kibarca çekerek, ayaklarını karşıdaki koltuklara uzattı. Normal şartlar altında benim bunu yapabilmek için bir nebze öne kaykılmam gerekebilirdi fakat Cyrus oldukça uzundu ve güçlük çekmemiş gibi görünüyordu. "Bizim ailemizde Cadılar Bayramı, Noel kadar olmasa da, epey önemlidir. Özellikle "şeker mi şaka mı" yapan çocukları korkutmak! Babamla bunu yapmaya bayılırız."

Bu lüzumu olmayan açıklamanın nereye varacağını merak ederek, kavisli ve ince kaşlarımı kaldırdım. Karşımızda oturan, parmakları arasındaki büyücü magazin dergisini okuyan Cynthia ve onun dizlerine başını yerleştirmiş, ayaklarını duvara yaslamış Alex; tepki dahi vermemişlerdi. Cyrus'un bu ani girişini şaşkınlıkla karşılamadıklarını anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Hepimiz onu kabullenmiş, aramıza almış ve kendimizden bellemiştik aslında.

"Yani, anlayacağınız üzere, arkadaş grubumdan evine dönen tek kişi bendim." dedi Cyrus ve ellerini omuz hizasında, avuçları tavana bakacak şekilde kaldırarak omuz silkti. Cümleleri arasında o kadar çok bağlaç eksikti ki bunu bir paragrafa dönüştürse, kompozisyon ödevi olsa hiç şüphesiz ki profesör ona yeniden yaptırırdı. Bu gidişle de lafı dolandırmaya devam edecekti. O devam edemeden, pembe dudaklarını büzen Iona tamamladı uzun açıklamasını. "Bu yüzden de, koca trende boş bir kompartman bulup tek başına saatlerce oturmaktansa, yanımıza gelmeyi ve bize eşlik etmeyi yeğledin."

Cyrus, muhtemelen Iona'nın kendisini terslemeden konuşmasından kaynaklı şaşkınlığıyla, kocaman açtığı bal rengi gözlerini kırpıştırarak başını aşağı yukarı sallamayı tercih etti.

Bizse Cadılar Bayramı'nı teyzem, eniştem ve Alex ile gayet keyifli bir şekilde geçirmiştik. Teyzemin korkutucu olduğunu düşündüğü fakat aslında tombul yanaklarıyla beraber son derece sevimli görünen bal kabağı kostümü, Alex'in başarısız Frankenstein makyajı ve eniştemin yiyip kâseyi boşaltmadan duramadığı şekerler; bana ihtiyacım olan o güzel tatili yaşatmıştı. Huzurlu, bu matrak bayram için kesinlikle doğru kelime olmazdı ama uykusuzluğuma rağmen bana huzur verdiği bir bakıma doğruydu. Ne de olsa, uykusuzluğa alışmış sayılırdım.

Iona'nın uzattığı Cadılar Bayramı temalı şekerlerden kapıp ağzıma attım.

Karamel aroması, eriyerek dilimin üzerinde dağılırken kuzenim bir mırıltı çıkardı dudakları arasından. Cynthia magazin dergisini kaldırmış ve eskiz defterini açmıştı, Alex'in -başarısız da olsa- bir portresini çizmeye uğraşıyordu lakin oğlan ona hiç yardımcı olmuyordu. Mayışmış gibi durmadan yeşilli mavili gözlerini ovuşturuyor, devamlı esniyordu. Aslında dün gece, yaklaşık on bir saat uyuyarak ilginç bir rekora imza atmıştı ancak belli ki, Cynthia'nın dizinde yatarken ve güzel arkadaşıma bakarken mayışmamak mümkün değildi.

"Hoş geldin o zaman." diyerek, yanımda oturan Cyrus'a sırıttım. Bu, her ne kadar tam olarak aynısını dillendirmemiş olsam da, bizimle takılmasından ve kısmen grubumuzun bir parçası olmasından onur duyacağım anlamına geliyordu. Cyrus eğlenceli, meraklı ve ilginç bir çocuktu; frekansımız tutmuştu. Üstüne üstlük, Iona'ya beslediği ilginin pek tabii farkındaydım. Yanımıza daha sık gelmeliydi, bunu sorun etmezdim. Onunla zaman geçirmek keyifliydi. Bu zaman diliminde Iona ile yakınlaşacaksa bu durum daha da iyi hâle gelirdi.

𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥Where stories live. Discover now