-15

21 7 6
                                    

Çenemi hafifçe dikleştirip, kararlılıkla ilerlemeye devam ettim.

Henüz maçın başlangıç düdüğü ötmemiş olsa da deli gibi bağırarak tezahürat yapan, neredeyse ciğerlerini ortaya koyan insanların yanından geçerken kimilerine omuz atıyor, kimilerinin arasından sıyrılarak geçiyordum. Tribünler, son derece kalabalıktı ve büyük bir kesim sahayı net görebilmek adına önlere akın etmişti. Dolayısıyla, arkadaki noktalardan doğru düzgün bir görüşe ulaşmak imkânsızdı. Birilerine omuz atarak kendime yol açarken, bir yandan da kollarından yakalamış olduğum Iona ile Cynthia'yı çekiştirdim.

Dersler bitmiş, cuma gününün ve beraberinde getireceği kısa tatilin ferahlığı üzerimize çökmüştü. Maç, çok geçmeden başlayacaktı ve senenin ilk maçı olması, hem tribünlerdeki hem de sahadaki heyecan ve coşkuyu katlayarak harmanlıyordu. Genellikle Slytherin ve Gryffindor binaları arasında başlayan Quidditch sezonunun, bu yıl Hufflepuff ile Gryffindor arasında yapılmasına karar kılınmıştı. Geleneklere ters düşen bu değişikliğin de okulda bir hareketlilik yarattığını itiraf etmem gerekirdi.

Ve biz şu anda, Hufflepuff binasının tribünlerine doğru ilerliyorduk.

Pekâlâ, kalkıştığım şeyin birazcık saçma ve uçuk olduğunu kabul edebilirdim. Ama kesinlikle kötü bir fikir değildi — hatta hiç değildi, belki ilham verici dahi olabilirdi. Sahayı güzel görebileceğim, ön cephede bir yere geldiğimde, bize burada yer açabilmek adına iteklediğim insanların ters bakışlarına aldırmadan, Cynthia ile Iona'nın kollarını bıraktım. Sahaya iyice yaklaştım ve önümdeki, koruma amaçlı yapılan bariyerlere parmaklı Ravenclaw eldivenleri içerisindeki ellerimi yerleştirdim. Ela irislerim hemencecik sahayı analiz etti. Takımlar sahaya çıkıyorlardı, maçın başlamasına saniyeler kalmıştı.

Cynthia Iona'nın koluna girdi ve yoluna çıkan herkesi omzuyla ittirip, onlara tonla laf söyleyerek yanıma ulaştı. Bariyerlerin yanına ulaştığında Iona'nın kolundan çıkıp dağılmış saçlarından çıkan bir tutama üfleyerek, özenle topladığı saçlarının bozulduğuna dair anlaşılmaz birkaç kelime homurdanmıştı. Kendi parmaklı Gryffindor eldivenlerini benimkinin yanına yerleştirerek biraz öne eğildi ve gözlerini kısarak sahayı inceledi.

"Şahsen ben, Quidditch'i bir savaş olarak tanımlıyorum." dedi Iona, ikimizin arasında durarak. Sesi, tribünlerden yükselen kaotik uğultuya rağmen bu gürültü kirliliğini bastırarak gayet net ulaşmıştı kulağıma ve hemencecik konsantrasyonum arkadaşıma yönelmişti. Soğuktan kızarmış burnu ve yine aynı sebepten belirginleşmiş çilleri bunca seneden sonra alıştığım bir görüntüyken, pembe saçlarının üzerine taktığı mavi beresinin renk uyumu açısından pek de mantıklı bir seçim olmadığına aldırmıyor gibi görünüyordu. "Kanlı, vahşi, bolca rekabet içeren ve üstüne üstlük, fazlasıyla tehlikeli bir savaş."

Cynthia, onun bu lafının üzerine sırıtmış ve sahaya doğru biraz daha eğilmişti — o bunu yaparken Gryffindor takımı çoktan sahaya çıkmaya başlamıştı bile. Teker teker tribünlere el sallayan oyuncular süpürgelerine binerken Alex'i gördüm. Süpürgesinin üzerine yerleşmiş ve sopayı tutmayı bırakmış, iki eliyle saçlarını karıştırarak yeşilli mavili gözlerini etrafta gezdiriyordu. Bir anlığına ona el sallamayı düşünsem de, vazgeçerek sahaya adımlayan Hufflepuff takımının öğrencileri selamlayışını izledim.

"Güzel bir savaş." diye mırıldandım kendi kendime.

Üzerime ansızın çöküveren ağır kara bulutları, yine ansızın silkinerek üstümden attım ve dönüp Iona'ya gülümsedim. Buraya saçlarının okşanmasına ihtiyaç duyan küçük bir kız çocuğu olmaya değil, kuzenimi ve arkadaşımı desteklemeye gelmiştim. Ben yeniden sahaya dönerken, Hufflepuff takımı süpürgelerine binmeye başladı. Yanağını eline yaslamış olan Cynthia, bedenini hafifçe benim olduğum tarafa eğerek yaklaştı ve yarım ağız bir şekilde konuştu. "Alex bizi Gryffindor tribünlerinde göremeyince merak edecektir, Trica."

𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥Where stories live. Discover now