-14

22 8 26
                                    

"ÇOCUKLAR!"

Sağ tarafımda kalan heykel, tek kelimeyle devasaydı. Neredeyse iki katım boyunda, en olarak da yine iki katım şeklindeydi. Karmakarışıktı, gördüğüm şey melez bir yaratık mıydı yoksa sadece bir cadı mı emin olamıyordum lakin kadının bakışlarındaki şey her neyse tüylerimi diken diken etmişti. Çok ürkütücüydü... Uzun, akıl almaz derecede kıvırcık saçları belinin aşağısına değin uzanırken üzerindeki, elbise yahut cübbe olabilecek giysi yerlere kadar iniyordu. Sihir yapıyormuşçasına, bana Profesör Saphiedrix'i anımsatan, garip bir biçimde tuttuğu ellerini duvardakiler gibi solgun bir yeşil tonunda yosunlar sarmıştı. Boynunda da vuku bulmuş yosunların birkaç santim aşağısında, boyun kısmındaydı bunca zamandır didik didik aradığımız şey.

"Spiritual..."

Ethan'ın, ardımdan gelen fısıltısı ensemdeki tüyleri diken diken etse de, kendisi görüş açıma girene dek başımı çevirip ona bakamadım. Gözlerimi, nereden geldiği belli olmayan bir ışık huzmesini tehditkârca yansıtan bu taştan alamıyordum. Heykelin iki köprücük kemiği arasındaki, giysi tarafından örtülmeyen kolye detayına yerleştirilmişti taş. Ethan'ın bakışlarının da aynı benimkiler misali taşa kilitli olduğunu gözümün kenarıyla fark ettim. Muhtemelen Alex şaşkınca yakasını bıraktığından, adım adım yaklaşıyordu bu ürkütücü heykele.

Yutkunarak, güç bela ayırdım gözlerimi heykelden ve arkadaşlarıma çevirdim. Cyrus ve Alexander'ın gözleri iri iriyken, her ikisi de bir önceki kavgadan kalan duruşlarını değiştirememişlerdi. Aynı bende olduğu gibi, oldukları yerden taşa kilitlenmişlerdi. Cynthia'nın eli hâlâ havada, heykeli işaret ediyordu ve diğer eliyle de ağzını örtmüştü. Iona'nınsa çehresinde, kendiminkinde de yer edindiğini tahmin ettiğim hayranlığı okuyordum. Kendimi tutamayarak, yeniden taşa baktım. Tuhaf ışığıyla parlarken tüylerimi diken diken etmeye devam ediyordu.

Salon bile güç bela, üzerini yosunlar sarmış ufak pencereler sayesinde aydınlanırken taş imkânsız bir parlaklıkla gözümü alıyordu ve hareleri canlı birer solucan misali kıvrılarak dans ediyordu bu yansımada. Ela irislerimi, arkadaşlarımın ne yaptığına bakmak için taştan ayırmak istedim zira sessizlik fazla uzamıştı, lakin yapamadım. Dikkatimi, beni etkileyen bu saydam menevişlerden uzaklaştıramadım. Ona yaklaşmak istiyordum. Al harelerine dokunmak istiyordum, onu elime almak istiyordum ve irislerimi ısıtan sıcaklığını tüm bedenim hissedebilsin istiyordum. Sıcaklığa duyduğum arzuya tezat bir soluk, dudaklarımın arasından kayarken heykele varan Ethan, görüş açıma girdi.

Alex'in kırdığının ancak farkına varabildiğim burnundan oluk oluk kan akıyor, beyaz gömleğini bir al deryasına çeviriyordu ancak buna aldırmadan, heykelin iki köprücük kemiği arasına elini uzattı. Boyu benden hatrı sayılır oranda uzundu lakin buna rağmen, devasa heykelin yanı başında oldukça ufak görünüyordu. Buz kesmiş gibi görünen solgun lakin hayret verici bir sıcaklıkta olduğunu bildiğim parmakları, taşın yer aldığı kısma usulca sürttü ancak kolye detayının üst katmanına temas etmekle kaldı. Taşa ulaşamıyordu dokunuşları. Aradaki belli belirsiz cam katman, büyülü olduğunu belli edercesine menevişlerle dalgalandı. "Kahretsin."

Fısıltısı karşısında, gözlerimi taştan tamamen ayırarak ona bakabildim zira şimdiye değin dışa vurduğu en güçlü duygu kırıntılarından biriydi bu. Şarap kırmızısından kızıl kahverengi tonuna kayacak şekilde gömleğine yayılan kan, iyice sarıyordu kumaşı. Aynı kanın, kendi kanının bulaştığı ellerini önce kızıl saçlarından geçirip; daha sonra, birdenbire vuku buldu hiddeti ve heykele elinin tersiyle vurdu. İrkilerek göz kapaklarımı kırpıştırırken, heykelin yalnızca birkaç saliseliğine hareket dalgaları yüzünden titrediğini, onun elininse sürtmenin etkisiyle derisinin kalktığını görebilmiştim. "Hadi ama." diye fısıldadı, bağırmamak için bastırdığı sesiyle ve elini yumruk yapıp taşın olduğu yere vurdu. Tırnaklarıyla, sanki aradaki cam yapıyı delebilecekmişçesine, orayı kazımayı denedi.

𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥Where stories live. Discover now