“Bunca zamandır kimse ses etmediğine göre bence kadın amacına ulaşmış.” dedi Feraye Tuvalu. “Neyse... Zaten Nevzat Bey'in öz oğlu geçenlerde evlenmişti. Bizi alakadar eden bir mevzu yok ortada.”

“Bence de. Listeye Oğuz Bey yerine Erdal Bey’i yazarız, olur biter.”

Gülnihal gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. Mevzubahis liste, cemiyetin seçkin genç kızlarının sözde espri amaçlı hazırladığı bir makbul koca adayları listesiydi.

“Feza Bey’in altına yaz canım. Ay ya da yok, üstüne yaz. Feza Bey’in ailesi malum…”

Suhandan bunları söylerken manidar bir tavırla gözlerini süzmüştü. Gülnihal Arzu yanlarında olmadığı için şanslı olduklarını düşündü. Gerçi cemiyetin seçkin genç hanımları zaten Arzu’yu ekibe dahil etmiyorlardı. Mabeyncilerin kızı onlar için yeterince seçkin değildi. Ve bir de, eh, fazla kavgacı bir tipti. Geçen yıl makbul koca adayları listesini görünce iki saat edep ahlak nutukları çekmişti mesela… Gülnihal bu nutukların gerçek sebebini biliyordu fakat Suhandanlar bilmediği için nazikçe kızı dışlamayı tercih etmişlerdi. Arzu’nun da bundan pek şikayeti yok gibiydi.

Yaklaşık kırk dakika süren işkencenin ardından lavaboya gitme bahanesiyle kızlarından yanından kaçtı. Bir süre ne yapacağını bilemeyerek balo salonunda gezindi. Dışarı çıkamayacağını biliyordu, korumalar anında annesine ispiyonlardı onu. Salonda başıboş gezmeye devam ederse de Suhandanların dikkatini çekeceği ortadaydı.

Neyse ki beklenmedik bir sürpriz onu bu dertten kurtardı: Dorsey ikizleri. Balo salonunun tenha bir köşesinde bu iki tuhaf adama rastladığında pek umutlu değildi. Fakat ayaküstü başlayan muhabbet giderek derinleşti ve çok geçmeden kendini hayatının en eğlenceli cemiyet etkinliğinin içinde buluverdi.

“Kurgusal bir evrenin içinde yaşıyoruz.” dedi Deha Dorsey coşkuyla. “Artık kesinlikle eminiz!”

Gülnihal birkaç saniye boyunca şaşkınlıkla karşısındaki adamları süzdü.

“Yani bizler aslında birer kitap karakteri miyiz?” diye sordu gülmemeye çalışarak. “Böyle bir şeyden nasıl emin olabilirsiniz ki?”

“Bir kitap mı yoksa bir senaryo mu olduğunu bilemem ama kurgulanmış bir olay örgüsünün parçası olduğumuz kesin.” diye cevap verdi Süha Dorsey. “Kardeşimle birlikte bu teoriyi ispatlamak için sayısız bilimsel deneye imza attık. Dilerseniz bir ara laboratuvarımıza misafir olup gerçekleri kendi gözlerinizle görebilirsiniz.”

“Muhakkak geleceğim.” dedi genç kız. “Ama yine de anlam veremiyorum. Madem bir kurgunun içinde olduğumuza eminsiniz, öyleyse neden yaşamaya devam ediyorsunuz?”

“Kendimizi neden öldürmediğimizi mi soruyorsunuz?”

Gülnihal başını salladı. Bunun üzerine Deha Dorsey keyifli bir kahkaha atarak kardeşine döndü. “Görüyor musun Süha, bu genç hanım da bizim gibi!”

“Sizin gibi derken?”

“Rasyonel gerçeklerin dile getirilmesini görgü kurallarına tercih ediyorsunuz.” diye yanıtladı adam. “Bu takdire şayan bir meziyet. Sorduğunuz soruya gelince… Neden böyle bir şey yapalım ki? Bir kurgunun içinde yaşamak gerçekliğin bir parçası olmaktan daha eğlenceli. Tüm dünyayı bir laboratuvar gibi kullanıp deneyler yapabiliriz, nasılsa kimse gerçekten zarar görmeyecek.”

“Yani bir kurguda yaşadığınızı bilmek sizi ahlaki sorumluluklardan kurtarıyor mu? Mesela şu an beni öldürüp hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edebilir misiniz?”

“Maalesef hayır.” diye iç çekti Süha Dorsey. “Rasyonel gerçeklere rağmen kişiliğimizin getirdiği bazı engelleri tamamen aşamıyoruz. Empati duygusu ve vicdan azabı gibi… Üstelik kanunlar ve yasalar da var. Şu an sizi öldürürsek —ki bunu yapmak için rasyonel bir gerekçemiz de yok— hayatımızın geri kalanını hapiste geçirebiliriz. Bu da nihai amacımızın önünde bir engel yaratır.”

Düşmüş Melekler SenfonisiМесто, где живут истории. Откройте их для себя