Cinco🌕

133 33 20
                                    

Hoş geldin...
İyi okumalar 🌕

___________________________

Yaralı yüzüne baktı genç adamın. Bazı morluklar ezikler olsa da güzelliğini saklayamamıştı. Bayanın dediği gibiydi, 'Sanki bu dünyaya Ay'dan gelmişti.'

Bayanın kendisine öğrettiği gibi, önce tıklatıp sonra başını içeriye sokmuştu.

"Gelebilir miyim?" diye sordu kibar bir sesle. Jungkook'un pencereye dönük olan yüzü kendisini bulmamıştı. Öylesine bir çiçekçi veya görevli sanıp başını saplamakla yetindi.

"Merhabalar, Ben Park Jimin. Halanız Bayan A-Yun'un arkadaşıyım."

Halanız dediği andan itibaren yüzü kendisine dönmüştü. Dudağının kenarındaki yırtık, gözünün tamamını kaplayan morluk ve yanağındaki kabuk tutmuş çizik, yaşadığı şeyin ağırlığını gösteren cinstendi.

"Geçmiş olsun. Bunlar sizin için." Deyip elindeki çiçek buketini uzattı.

"Ne için geldiniz?" diye sordu Jungkook.

"Ben..." deyip duraksadı, cidden niye geldiğini bilmiyordu. Sanki bayan yerine bunu yapması gerekiyormuş gibi hissetti. Cümlesini tamamlamak istemedi.

"Geçmiş olsun... umarım en kısa zamanda toparlanır ve ayağa kalkarsınız." Naif konuşmaya çalışıyordu, çünkü karşısında duran genç adam kendisine anlatılan aksine, neşe dolu değil, bir enkaz gibi gözüküyordu. Yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapmak istedi Jimin.

"Halamın bu haline kimin sebep olduğunu, gelmiş olduğumuz durumu kimin getirdiğini de duymuş olmalısın. O yüzden buraya gelmek yerine, benden nefret nefret ediyor falan olmalıydın." Sesi dalga geçer gibiydi.

"Hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz Jungkook. Jungkook diyebilirim öyle değil mi? Siz beni tanımıyor olsanız da, ben sizi gayet iyi tanıyorum. Sizden çok fazla bahsederdi. O yüzden isminizle hitap etmeme izin verirsiniz umarım"

"Neden buraya geldiğini öğrenebilir miyim acaba?" sesi daha şimdiden bıkmış gibiydi. Sanki kalkıp gitse ona en büyük iyiliği yapacakmış gibi, fakat Bayan A yun'un bahsettiğine göre yeğeni her zaman böyle bir ruh halinde bulunurdu. Kimseye ihtiyacı yokmuş gibi davransa da, kendisine uzatılan ele her zaman ihtiyaç duyardı. Bu yüzden alınmak veya bu kaba tavrına kızmak yerine, oturduğu sandalyeye iyice yerleşti.

"Geç geldiğimin farkındayım. O yüzden özür dilerim. Durumunuz gayet iyi gözüküyor. O yüzden gelip geçmiş olsun dediklerimi, yüzünüze söylemek istedim." dedi sesi tatlıydı.

"Bana defalarca kez o lanet motora binmemem gerektiğini söylemişti. Araban varken ona binmeyi tercih eden bendim, binmeseydim ve kaza haberimi almasaydı, şu an hayatta olacaktı. En yakın arkadaşın, dolaylı yoldan benim yüzümden öldü ve sen gelip beni teselli etmek mi istiyorsun? Gerçekten garip.." ses alaycıydı. Jimin kocaman gülümsedi. Bayanın dediği gibi kendini suçluyordu.

"Sebep olduğumuz veya olmadığımız şeyler bizi ilgilendirmez. Dediğiniz gibi sebep, isteyerek değil. Olması gereken buysa, elinizden gelen birşey yok. Yaşamanız gerektiği için bunu yaşadınız. Benim sebep olduğum şeyleri bilseydiniz, eminim kendi sebep olduğunuz şey bir hiç kalırdı. O yüzden buna takılmak yerine, onun için iyi yaşamalısınız. Bayan da bunu isterdi. İstediğini bildiğim için buradayım." Derin bir nefes aldı tekrardan. Boğazı yine lanet şekilde düğümlendi. Ağlamak istemiyordu. Karşısındaki adamın belki vücudu yaralı gibi gözükebilirdi ama aslında içinde binlerce fırtına koptuğunu biliyordu. Bu yüzden ağlamak yerine, sözlerine kaldığı yerden devam etti.

~Wind~ JİKOOKWhere stories live. Discover now