Cuatro🌔

145 31 15
                                    

Hoş geldiniz...

İyi okumalar. .🌔

___________________

Korkak bakışlarını temiz beyazlıkta durdurdu.Sert zeminde gezdirdi elini sarışın olan. Olmaktan en nefret ettiği yerdeydi. Olmaktan en çok korktuğu yerdeydi. Verebileceği bir kişi daha olmadığını düşünürken her seferinde kendini burada buluyor olması daha çok nefret etmesine sebep oluyordu.

"Merhaba bayan." Dedi her zaman söylemeyi sevdiği bu söz şimdi boğazını düğüm düğüm yapıyordu. Ağlıyordu. Farkında bile değildi ama yapabildiği tek şey her zamanki gibi yine sadece ağlamak oluyordu.

"Gelebilmem bir koca haftamı aldı. Özür dilerim" dedi, gözyaşlarına yenilerini eklerken sessiz konuşuyordu sanki, sanki biri onu duyarsa mahvolacakmış gibi. Bu konuşmayı yapmak istemiyordu. Hiçbir zaman istememişti.

" Son görüşmemizdeki söylediklerinizden sonra daha farklı bir pencereden bakmaya başladım. Teşekkür ederim. Size edeceğim o kadar çok teşekkür var ki," deyip boğazına takılan nefesini verdi. Aldığı nefes ciğerine yetmiyordu. Her cümlesinden, her duraksamasından sonra gözyaşlarıyla birlikte daha derinden nefes almaya çalışıyordu.

"Nereden başlamam gerektiğini tam olarak bilmiyorum sanırım. Öncelikle bana bu kadar iyi arkadaşlık yaptığımız için teşekkür ederim. Yolumu kaybettiğim çoğu konuda yol gösterdiğiniz için, doğruları görmem de yardımcı olduğunuz için," gözlerini yumdu kalbimin ağrıdığını hissediyordu. Gözyaşlarını artık silme gereksinimine girmiyordu.

"En... En çok da beni sevdiğiniz için... O kadar emindim ki bu sahneyi görmeyeceğimden, bu konuşmayı yapmayacağımdan. Sürekli tam zıttı olarak konuşuyordum ama hayat yine hiç beklemediğim yerden, beklemediğim şekilde vurdu. Bu konuda  özür dilerim, bu konuşmayı yapmak zorunda olduğum için Özür dilerim, sizin yerinizde ben olamadığım için özür dilerim. Eminim ki siz benden daha güzel konuşurdunuz. Yine eminim ki siz benden daha erken gelirdiniz. Fakat öylesine zayıf bir insanım ki, yanınıza gelebilmem uzun zaman aldı. Böyle olmasını istemiyordum. Asla istemezdim. Özür dilerim. Bayan... Ben...Gerçekten özür dilerim"

🌔🌔🌔🌔

Arkadaşının lüks aracı, kahverengi kapının önünde durduğunda, birazcık daha sakinleşebildiğini hissediyordu. İçeriye girmekten deli gibi korkuyordu. Ancak yapması gerekiyordu. Zaten tüm çabasına rağmen geç kalmış sayılırdı. Elindeki kutuyu sıkı sıkı tuttu. Derin bir nefes aldı. En yakın arkadaşı kendine destek vermek için her zaman olduğu gibi yine yanındaydı. Gözüne baktı Taehyung'un, güven vermek istercesine zayıf ve zarif bir şekilde gülümseme sundu sarışın olan. Omuzunu tuttu. Ağlamaktan kızarmış gözlerinden öpmek istiyordu Taehyung. Jimin tebessüm etmeye zorlayarak derinlerden bir nefes aldı ve bir hızda araçtan indi.

Attığı her adım sanki beynine indirilen bir balyoz misaliydi. Çok ağlamasından olsa gerek başı ağrıyordu ve korkarak attığı adımlar hiç yardımcı olmuyordu. Hatta her adımda başında ki acıdan dolayı gözleri kısılıyor, ciğerini nefes almak zorunda kalıyordu. Kahverengi kapıya ulaştığında korkarak zili çaldı. 3-4 dakika sonra açılan kapıyla içeri girdi. Karşısında oldukça zarif görülen orta yaşlarda bir kadın vardı. Sanırım evin hanımıydı.

" İyi günler efendim," diyerek girdi söze bari. "Bay Yu-Jun, acaba evde mi?" dedi kibar tutmaya çalıştığı konuşmasıyla. Jimin kibar bir insandı, istese de kötü konuşamıyordu. Karşısındaki hassas durumda olan kadın için ise  yanlış davranmamak için Ekstra çaba sarf ediyordu.

"Tabi,buyrun" diyerek içeri aldı kadın.

Büyük salonda bekliyordu. Bayan için  yapacağı son şeyi layığıyla yerine Getirmek istiyordu. Karşısına gelen adam resimlerden gördüğünün aksine çökmüştü. Bayanın bahsettiği gibi tüm üzüntüsüne rağmen kibarlıktan ödün vermiyordu. Jimine selam verdiğinde ayağa kalkarak selamladı küçük olanda.

"Hoş geldiniz," dedi sesi çatlaktı. Yeni ağladığı belli oluyordu. Jimin'in titreyen göz bebekleri ise güçlü durmasına engel oluyordu.

"Merhaba Yu-Jun hyung, Ben Park jimin" Sesi titremişti. Samimi konuşmak istedi, bütün saygı eklerini boş verip hyung diye seslendi bu yüzden.Bayan için  yapacağı son görevini yaparken güçlü olmak için kendiyle savaş veriyordu fakat zayıf ve güçsüz bedeni, buna da müsaade etmiyordu. Elinde çevirip durduğu kutuyu koydu orta sehpaya,

"Bayan benden daha önce bahsettti mi bilmiyorum. Sizlerin beni tanımadığını eminim ama hepinizi tanıyorum." Dedi tebessümle

"Bana her birerinizden bahsetti. Eminim ki şu an burada neden olduğumu merak ediyor olmalısınız, benim size vermem gereken bir şey var. Bu yüzden rahatsız ettim sizi." dedi sakince. Derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti.

" Bayan A-Yun, bunu size vermemi istedi, bir hafta geç kaldığım için özür dilerim. Daha erken gelmek için çok uğraştım. Fakat bir türlü yapamadım. Bundan dolayı çok özür dilerim."

konuşmaya başladığı andan itibaren gözlerini bir dakika bile çekmemiş olan adam elindeki kutuyu orta sehpaya bırakmasıyla gözlerini kutuya sabitlemişti. Bayan bunun tüm Ailenizle birlikte görmenizi istediğini söylemişti." Dedi kutuyu biraz Yu-Jun'a iterken. Biliyordu bunu söylememişti. 'Sen ne yapacağını biliyorsun' derken kendisinin ona tembihlediği şeyleri kendisi için de yapmasını istediğini biliyordu. Bu yüzden rahatça konuştu.

"Efendim bir anda bu şekilde çıkıp gelip size böyle bir kutu vermemi belki anlamlandıramıyor olabilirsiniz. Ayrıca umut dolu olan bir kadının böyle bir şey bırakmayacağını da düşünebilirsiniz. O sizin ablanız. Benden daha iyi tanıdığınıza eminim. Geçen haftaki görüşmemizde, bunu bana bırakmıştı. Tekrar söylüyorum gelme konusunda geç kaldığım için özür dilerim."

Karşısındaki adamın ve yanındaki kadının en azından ufak da olsa bir tepki vermesini istiyordu. Fakat ikisi de kilitlenmiş bir şekilde sadece önündeki kutuyu izliyorlardı daha fazla burada durmadan anlamsız olduğunu düşünerek ayaklanmadan önce konuştu "Bayan için çok üzgünüm hyung... ve ayrıca oğlunuz için de geçmiş olsun."

Evden çıkıp araca ilerlediğinde gitmesi gereken yeri biliyordu.

"Eve mi dönüyoruz?" diye sordu en yakın arkadaşı. Olumsuz anlamda başını salladı oturduğu yere iyice yerleşirken. Gitmesi gerekenntek yer kalmıştı.

"Hastaneye bayanın yeğeninin yanına gidiyoruz." diye söyledi.

🌔🌔🌔🌔

Kısa sayılmayacak bir yolculuktan sonra nihayet hastanenin önüne gelebilmişlerdi. Burası Jimin için pek de iyi anıların olmadığı bir yerdi. Busan şehir hastanesi onun çok kez derin yaralae aldığı bir yerdi. Bunu bayan için yapması gerekiyordu. Elindeki çiçek buketini daha sıkı tuttu.

Korkusuzca adımladı. danışmanın olduğu yere doğru. Arkadaşına araçta kalmasını söylemişti. Bu yüzden tek başına ilerledi. Danışmadan erkek personelinin yanına ulaştığında olduğu odayı öğrenmek adına yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle  sordu:

"İyi günler, acaba Jeon Jungkook  kaç numaralı odada?"

___________________________

Çok kısa oldu biliyorum. Özür dilerim

Umarım beğenirsiniz💖

~Wind~ JİKOOKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora