13.Bölüm

798 66 8
                                    

_______________________________

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

_______________________________

"Sen ne dediğini iştir misin be adam! Bu ne saçmalık!" Diyerek haykıran Dündar Bey, böylesi olanaksız bir şeye kolaylıkla sinirlenmiş idi.

Obada korkunç bir sesslizlik vardı. Herkes duydukları şeyin gerçek olup olmadığından emin olamazken yüzlerdeki heyret dolu ifadeler ise çoktan yerini almıştı. Alparslan sakinliğinden ödün vermeyerek başını dik tuttu. "Ben ne dediysem hakikat odur Dündar Bey! İnanıp inanmamak size kalmıştır, lakin Ertuğrul Bey'in bir başka evladı olduğunu ne siz ne de bir başka kimse inkar edemez."


Dündar Bey, elindeki kılıcı sıkı sıkıya kavradı. "Şayet bu konuda yalan söylüyorsan yemin olsun bu obadan bir tek cenazen çıkar!" Diyen adam, hemen sonrasında kılıcını geri çekti ve kınına yerleştirdi. O sırada dalgınca Alparslan'ın suratına bakan Selcan Hatun, "Bu nasıl olur?" Diye sesli bir soru yoneltmişti. Yaşlı kadının bu konu hakkında bir tahmini vardı fakat bunun gerçek olmamasını umuyordu.

Selcan Hatun'un sorusunu duyan Alparslan, konuşması gerektiğine karar verdi. "Kim ne işittiyse hakikat odur. Ben Ertuğrul Gazi'nin öz oğlu Alparslan. Bu, sizler için bir hadise olabilir lakin benim için tek gerçektir." Diye devam eden Alparslan, bağırarak konuşurken her bir kulak pür dikkat onu dinlemekteydi. "Geçmişte merhum Ertuğrul Bey ve Candar Bey arasından bir akd gercekleşmiş idi. Bu siyasi antlaşma yüzünden anam İbilge Hatun ve Ertuğrul Bey evlilik yapmış idi. Bu evlilik gerçektir lakin kimsenin bilmediği bir diğer gerçek ise beniimdir. Gerçek neyse bugün ortaya serdim, sizlere de inanmak düşer!"

Artık insanlar arasındaki sessizlik yerini uğultulu konuşmalara bırakmıştı. Alparslan'ın da dediği gibi bu siyasi evlilik çok önceden yapılmıştı ancak bu evlilikten doğan bir çocuğun olduğundan kimsenin haberi yoktu ve şimdi bunu bir anda öğrenen herkes, bu gerçeği kolay kolay kabullenemezlerdi de.

Ayakta dikilen Selcan Hatun, tahminin doğru çıkması üzerine sıkıca gözlerini yumup açtı. Demek Alparslan İbilge'nin oğluydu, ki bu durumun olmamasını içten içe dilemişti yaşlı kadın. Acı maziyi hatırlaması Selcan Hatun'u üzmüştü. Selcan Hatun o günleri dün gibi hatırlıyordu. Ertuğrul Bey'in eşi Halime hatunun ani ölümü tüm herkesi hüzne itmişti. Yaşananları çok iyi hatırlıyordu. Ne zamanki Ertuğrul Bey'e siyasi bir evlilik yapması gerektiği söylendi, o an Ertuğrul Bey düşünmeden reddetmişti. Onun Halime'ye olan sevdası Halime'nin ölümüyle değil bitmiş zedelenmemişti bile. Ancak fazla baskı altında bırakılan Ertuğrul Bey bir zaman sonra bu evliliği Obasının sâdeti için kabullenmek zorunda kalmıştı. Kalbindeki kişiyi unutmadan evlenmişti ve bunun sonucu ise bugün herkese kendini göstermişti.

"Alparslan...? Sen hakikatten Ertuğrul Bey'in evladısın." Selcan, adım adım Alparslan'a yaklaştı ve karşısındaki adamı bir anne gözüyle süzdü. "Kuvvetin yerindedir maşallah." Diyen kadın, gözlerini Alparslan'ın suratına çevirince bu sefer gözlerinin dolmasına engel olamadı. "Ertuğrul Bey'ime ne de çok benzersin! O da tıpkı senin gibi başını daima dik tutardı. Allah mekanını cennet eylesin ya, çok eyi bir bey idi."

YÜZYILLAR ARASI YOLCULUKWhere stories live. Discover now