4. Bölüm

1.8K 101 33
                                    

(Düzenlendi)

https://youtu.be/2b76Pj-PI9g

"Yeni tanıtım."

____________________________

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

____________________________

"Ey ahali! Emmâ-ba'dû Selçuklu topraklarında icabet eden her er, vergilerini i'ta eylemelidir. Zira Mesud Şâhın asli emiridir!" Moğol askeri meydanda toplanan merak dolu gözlerin önünde konuşurken, her bir cümlesi insanları hayrete düşürdü. En nihayetinde hiç bir Selçuklu, Anadolu Selçuklu sultanı Mesud Şâhın emiri üzerine Moğollara vergi verme niyetinde değildi. Ki böylesi hayret uyandırıcı bir haberi de öylece kabullenmek isteyen pek bir azınlık yoktu.

"Vellakin Kubilay Han'ın da kabul eylediği buyruğa karşı gelen olur ise, kendisi katiyen cezasız kalmayacaktır." Moğol askerin boğazından çıkan sesi kısılırken etrafta toplanan halktan insanlar, korkularının önüne geçememişti. Her biri Moğolların ne derece acımasız, kendini beğenmiş üstünlük taslama mizacına sahip olduğunu bilirdi ki oturduğu yerde kendilerini izleyen komutan Kongar ise o insanların korkusunun esas sebebiydi. Zira insanlara göre Kongar bir insan olamayacak kadar duygudan yoksun bir yaratıktı.

Kongar, kocaman gövdesiyle oturduğu yerden bacaklarını gelişi güzel bir ahvalde divana uzatmıştı. Onun mavi gözleri bakılası derecede masumiyet sembolünü temsil ediyordu fakat aynı zamanda zihninde geçen düşünceler masum gözlerinin tamamiyle zıttı. O her halükarda korkuyla beslenen bir şeytandı. Öyleki Kongar'ın düşüncelerinin de kendisinden yana kalırı yoktu. Kongar, Selçuklu insanından alacağı vergiyi misliyle sömürmeyi planlıyordu. Neticede o, Kubilay Han'ı temsil ederken Selçuklu'da belirli bir hakimiyete sahiplik etmekteydi ki bunu neden kendi yararına kullanmaktan geri kalmıyordu.

Selçuklu sultanı Mesud Şâhın Moğollar ile yaptığı anlaşma gereğiydi tüm bu kargaşa. Zira Moğolların anlaşma yapacağı tek nokta, üstünlük kurdukları herhangi bir akd veyahutta girecekleri topraklara kan ve reva getirmeleri olurdu.

"Topraklarımızda bizlere ne cüretle emir yad edersiniz! Bizler ne sizin köpekleriniziz ne de sizden biriyiz." Kirden dolayı beyaz saklı griye dönmüş yaşlı bir adam, topal adımlar eşliğinde öne çıktı ve öylece haykırmıştı. Sessiz ortam, anında yaşlı adamın titrek sesi karşısında ürpertici bir havaya bürünmüştü. Her bir ağız şimdiden yaşlı adama acıdıklarını belirten ahlamalarla buluşurken insanlar olduğundan da çok gergindi.

Moğol askerleri, vakit kaybetmeden işittikleri sesin geldiği noktaya gereğince kıstıkları çekik gözleriyle bakarken, yaşlı adamın radarlarına girmesiyle hızlıca harekete geçtiler. Böylece kısa sürede yürümekte zorlanan adamı yaka paça el koymuşlardı. Ansızın iki Moğol'un ellerine düşen yaşlı adam ise herhangi bir korku belirtisi göstermenin aksine oldukça sakindi. "Alalım mı şu bunak herifin kellesini Ulu Kongar!" Moğol asker, çatallı konuşmasının hemen ardından elinin altındaki yaşlı adamı öylece ileriye doğru ittirerek adamın yere düşmesini sağladı.

YÜZYILLAR ARASI YOLCULUKWhere stories live. Discover now