12

2.2K 210 215
                                    

"Ya Taehyung! Çok sıkılıyorum, telefonum yok artık benim." Esmer olan telefonunu cebine atıp kucağında yatan Jungkook'a baktı. Taehyung elini çocuğun saçlarına atıp oynamaya başladı.

"İlgi mi istiyorsun sen?" Çocuk gözlerini kaçırıp televizyona bakmaya başladı, ilgi mi istiyordu? Evet ilgi istiyordu, ilgi istemesinin sebebi telefonunun olmaması mıydı peki?

"Telefonum yok ve sıkılıyorum, telefonum olsaydı beraber yapabileceğimiz bir şeyler araştırırdım." Taehyung gülümseyip çocuğa bakmayı sürdürdü.

Taehyung her çocuğu incelediğinde onda yeni şeyler fark ediyordu. Geçen gün çocuğun tişörtünü değiştirirken kemer izlerini fark ettiği gibi, omzunun hemen arkasında olan kesik gibi.

Şimdi ise çocuğun yüzünde kalan o ize baktı. Bunu da yeni görüyordu, nasıl olmuştu kim bilir. Çığlıklar içinde bağırırken, adam ona ne yapmıştı da bu izi bırakmıştı acaba.

"Akşamları dışarıda yapabileceğimiz pek bir şey yok aslında." Taehyung çocuğun saçlarında olan elini yavaşça yüzüne indirdi ve izin üzerinde gezdirmeye başladı. Jungkook fark edip yavaşça esmer olana dönmüştü fakat Taehyung pek umursamamıştı.

"Taehyung.. Üst kata çıkıp kendi kıyafetlerimi ve eşyalarımı da alabilir miyim?" Taehyung duyduğu soru ile gözlerini izin üzerinden çekip çocuğun merakla ona bakan gözlerine baktı ve elini izin üzerinde gezdirmeyi bıraktı.

"Çok mu istiyorsun?" Çocuk heyecanlı bir şekilde kafasını olumlu anlamda salladı. İstiyordu, bir çok eşyası yukarıdaydı. "Beraber gidelim tek çıkma o zaman."

Çocuk gülümseyip hızlıca yerinden kalktı. Bu kadar istemesinin sebebi anıları olan eşyalarının da olmasıydı. Taehyung'da çocuğun arkasından kalkıp çocuğun peşinden kapıya doğru ilerledi.

Çocuk kapıyı açtı ve esmer olanla beraber yukarıya çıktı. Çocuk yavaşça eğildi ve elini kenarda duran ayakkabılığın altına attı. Eline gelen anahtarı alarak ayağa kalktı ve kapının deliğine sokup çevirdi.

Açılan kapı ile içeriye girdi, Taehyung çocuğun hızlıca peşinden geliyordu. Çocuk ilk olarak odasına girdi, her şey bıraktığı gibiydi. Yırtılmış kıyafetler, kırılmış eşyaların parçaları, yatağının altındaki bıçak bile oradaydı fakat değişen tek bir şey vardı.

Bıçaklandığı gün çaresizce yere düştüğünde ki gün. Hala o zamanki kan izleri duruyordu, sadece bir kısmına baksa bile ne kadar çok kan kaybettiğini anlayabiliyordu. Duvarlara, halısına, yatak örtüsüne kadar bulaşmıştı.

"Jungkook.." Çocuk duyduğu ses ile kendine gelirken Taehyung'a döndü. Ona iyi olduğunu göstermek istermişcesine gülümsedi. Yavaşça kenarında duran çantasını aldı ve dolabına yöneldi.

Hızlıca onun için önemli olan bir tişörtü aldı. Taehyung ile ilk sarıldığında giydiği tişörtü. Çantasına koydu, bir kaç temiz kıyafetini daha alıp çantasına koydu.

Garip hissediyordu, bu odada aylarını ve yıllarını geçirmişti. O kadar çok acı çekmişti ki bu odada. Her gün vücuduna eklenen yeni izler ve yaralar. Düşündükçe hala canı acıyordu.

Çantasını kapattı, Taehyung'a dönmeden önce elinin tersiyle gözlerini sildi. Daha sonra alçıya alınmış eline baktı. Her şey bu odadayken olmuştu, hepsi o adam yüzündendi.

Jungkook o adama olan nefretini anlatamazdı ama yaşadıklarını unutamazdı. Aç kaldığı günler, akşam uyurken bir anda kapının çarpma sesiyle uyandığı günler, diğer odada gülüşme sesleri gelirken bu odada ağladığı günler, kirli hissetmekten kurtulduğu günler, kemiklerinin kırıldığı günler.

Bad luck || TaekookWhere stories live. Discover now