Yirmiüçüncü Bölüm

17 4 0
                                    

Multimedya: Emre SOYKAN

(Batuhan Kordel- intihaşk)

Herşey o kadar hızlı geçti ki, ben dahi yarın nişanlanacağıma inanamıyordum. Hayatımda belkide en heyecanlı olduğum zamanlardaydım.

Gökçe ve Arda bizim nişanımızdan dolayı balayı yapmayı ertelemişlerdi. Tabii bu süreçte kimse onlara "sizin çocuğunuz olacak, hâlâ ne balayısından bahsediyorsunuz?" dememişti.

Gökçe artık beş haftalık hamileydi ve karnı çok hafif belli oluyordu. Yalnızca karnı şişiyor, onun dışında zayıflıyordu.

Eski kilosuna göre bir kilo fazlaydı ve bunu hergün Arda'nın yüzüne vuruyordu. Arda ona gayet zayıf olduğunu söylediğinde bile inanmıyordu.

Gökçe hiç olmadığı kadar duygusallaşmıştı da. Tünelde ölüm ile burun buruna geldiğinde ağlamayan kız, yüzündeki sivilce yüzünden ağlıyordu. Ahh, hormonlar...

Nişan için elbise alırken oldukça zorlanmıştık. Saç rengimden dolayı her renk elbiseyi giyemiyordum. Genellikle siyah giyinsemde kendi nişanımda siyah giymeyecektim.
En sonunda lacivert bir elbise seçtim.

Nişanımız beş yüz kişilik olacaktı. Biz her ne kadar küçük bir nişan istesek de, Emir'in babası yani Yılmaz Bey, bunun sosyeteye uygun olmayacağını söylemişti!

En başından beri hiçbir şeye karışmayan adam, artık herşeye, benim parfümüme kadar karışmaya başladı.

Emir babasını kibarca uyarsada bu uyarıları asla ciddiye almıyordu. Bizde bir tatsızlık çıkmasını istemediğimiz için birşey dememiştik.

İnci artık İstanbul'a gitmişti. Bu fikir başta Emre olmak üzere hepimizi mutlu etmişti. Emre'nin neden bu kadar mutlu olmasına anlam verememiştim.

Ece:
"Duru hadi uyu."

"Sen neden evinizde değilsin? Batuhanla mi kavga ettiniz?"

Ece:
"Gideceğim şimdi. Hem sen neden soruyorsun bakalım? Yoksa eve erkek mi atacaksın?"

Ece'ye gözlerimi büyüterek baktığımda gülerek evden çıktı. Emir ve Emre'nin beraber yaşamalarını hiç mantıklı ve sağlıklı bulmuyordum.

Emir'in dediğine göre Emre, gece geç saatte geliyormuş ve geldiği gibi uyuyormuş. Emre için her ne kadar üzülsemde, kendi mutluluğuma odaklanmıştım.

Kafamı yastığa koydum ve uyumaya çalıştım. Heyecandan uyuyamıyordum. Emir ile nişanlanıyor olmak, yakın bir zamanda onun eşi olmak, ne kadar güzel birşey olsa gerek. Aklımda bu fikirlerle uyuyakaldım.

Gökçe:
"İnanamıyorum Duru! Nişana dört saat kaldı hâlâ uyuyorsun!"

Gökçe'nin sesiyle uyandığımda gözlerim saate takıldı. Gerçekten dört saat kalmıştı!

Hemen kalkıp banyoya girdim. Soğuk suyla duş alarak kendime geldim. Banyoda bir saat geçirmiştim ve bu Gökçe'yi deli etmişti. Kızcağız benim yüzümden düşük yapacak diye korkmuştum bir ara. Arda nasıl bu hormonlarla başa çıkıyordu acaba?

Gökçe saçlarımı kuruturken , Ece makyajımı yapıyordu. Onlar üzerlerini giymişlerdi ve oldukça güzel olmuşlardı.

"Emir uyandı mı?"

Gökçe:
"Babası ve bizimkilerle bir yere gittiler."

Ece:
"Kıpırdanma Duru!"

Ece'nin fazla ciddi olan yüzüne bakıp gülümsediğim sırada telefonum çaldı.
Gökçe uzaklaşıp telefonu aldı.

TÜNEL Donde viven las historias. Descúbrelo ahora