Ondördüncü bölüm

18 8 0
                                    

Multimedya: Emre SOYKAN

(Bölüm şarkısı Toygar ışıklı -ben ölürsem 😽)

Emir KORHAN:

"Hastanın kalbi durdu!"

Bu duyduklarım gerçek olabilirmiydi? Duru ölmüş olabilirmiydi?..

"Ne diyorsun lan sen?! Ne demek kalbi durdu lan?!"

İyice sinirlenmiştim ve sağlık çalışanlarının üzerlerine doğru yürüyordum. Kendimde olsam asla yapmayacağım birşeyi yapmak üzereydim.

Bana yalan söylüyor olmalılardı. Duru ölmüş olamazdı, olmamalıydı.
Ambulansa iyice yaklaştığımda iki hemşire ve bir şoförden oluşan kalabalıkta birisinin daha olduğunu gördüm.

O adammıydı beni ay ışığımdan marhum eden?! Sinirlerim iyice bozulmuş ve artık kontrol edemeyeceğim bir seviyeye ulaşmıştı.

Elimi sert bir şekilde yumruk yaparak adamın suratına vurmak için havaya kaldırdım. Adam hiçbir şekilde tepki vermiyor öylece bakıyordu. Adamın bu davranışlarının sebebini suçlu olmasına yordum. Tam yumtuğum yüzü ile buluşacağı an bir ses beni kendime getirdi.

"Kalbi zayıfta olsa çalışmaya başladı."

Ben bu habere sevineceğim an hemşire tekrar konuşmaya başladı.

"Acilen hastaneye gitmeliyiz! Aksi takdirde hastanın kalbi tekrar duracak ve bu sefer o kadar şanslı olmayabiliriz!"

Hemşirenin sözünü bitirmesi üzerine ambulansın kapılarını kapatıp hastaneye doğru yol aldılar. Onların hemen ardından arabama bindim ve gidebildiğim en hızlı şekilde,buraya en yakın hastaneye arabamı sürdüm.

Yol boyunca Duru'ya birşey olur düşüncesi aklımdan çıkmazken onu bu kadar erken kaybetme fikri beni mahvediyordu.

Sonunda hastaneye geldiğimde Duru'yu hastaneye getiren ambulansı görmem ile oraya doğru koştum. Ambulansın içi boştu.

Hastaneye doğru koşarken yerde parlayan bir şey beni durdurdu. Eğilip elime aldığımda bunun bir bileklik olduğunu ve bu bilekliğin Duru'ya ait olduğunu fark ettim.

Bilekliği hızlıca cebime koyarak ameliyathane nin olduğu kata çıktım. Benim çıkmam ile asansör kapısı açıldı ve bir sedye ile beş kişi ameliyathane ye girdi. Sedyede benim ay ışığım Duru'm vardı...

Yarım saat bekledikten sonra içeriden bir hemşire çıktı.

"Ameliyat nasıl gidiyor?"

Hemşire:
"Bilgi veremem üzgünüm."

Sinirlenmemeye ve olay çıkarmamaya çalışarak telefonumu çıkardım. Arda'ya kısaca durumdan bahsederek telefonumu tekrar cebime koydum.

Kafamı kaldırdığımda az önce çıkan hemşirenin üç torba kan ile tekrar içeri girdiğini gördüm. Allah'ım nasıl bir acıydı bu! Sevdiğinin ölmesini veya iyileşmesini beklerken hiç susmayan yanım onun öleceğini söylüyordu.

Arda'ların gelmesi ile burada daha fazla duramayacağımı fark ettim ve nefes almak için bahçeye indim. Oturduğumda bacağıma batan birşey üzerine irkildim.

Cepimden Duru'nun bilekliğini çıkardım ve burnuma götürdüm.
Duru'nun parfümü,kan ve metalik kokusu beni biraz olsun kendime getirirken ben korkuyordum.

TÜNEL Where stories live. Discover now