Onsekizinci Bölüm

19 6 0
                                    

Multimedya: Derya AKAY

Duyduklarımı şimdilik unutarak kasaya doğru ilerlemeye başladım. Onları duymuş olma ihtimalimi dahi akıllarına getirmiyor gibiydiler. Deniz bana gülümserken Derya küçümseyici bakışlarını yine üzerime gönderdi.

"Selam, çantamı unutmuşum da"

Deniz başını sallayıp çantamı uzattı. Ona sahte bir gülümseme armağan ederken Derya'ya göz devirdim. Bu kızı gerçekten sevmiyordum!

Tekrar arabaya doğru giderken kafamdan bu düşünceleri gönderdim.
Bu olanları Emir'e diyecekmiydim? Emir bana inanırmıydı ? Tabiki inanırdı! Yani umarım.

Arabaya bindiğimde bunu nasıl söyleyeceğimi düşündüm. Yüzümü Emir'e çevirdiğimde neden sonra fark ettim ki Emir telefonla konuşuyordu.

Onu dinlemek yerine,az önce duyduğum sözleri hazmetmeye çalıştım. Zaten çok geçmeden Emir telefonunu kapattı ve sıkıntı ile nefes verdi.

Emir:
"Babanın mektubunu unuttuk biz Duru."

Ahh... Babamın mektubu... Bana ne demişti acaba?

"Nasıl ulaşabiliriz?"

Emir:
"Kargoya vermelerini rica ettim. Bugün yarın gelir."

Tamamen unuttuğum mektubu hatırlayınca boğazımda bir yumru oluştu. Sahi ben ne anlatacaktım? Ahh doğru Derya ve Deniz'in konuşmalarını. Boşver sene, şuan bunu konuşmak istemiyorum.

Emir arabayı eve doğru sürerken içimde değişik bir hüzün vardı. Hani birisi giderken olayın farkına varmaz ve üzülemezsinizde o kişinin size hatıra diye verdiği eşyayı görünce ağlamak istersiniz ya,öyle birşey...

Eve girdiğimde kızlara kargodan bahsettim ve evde olmazsam almalarını rica ettim. O kadar yorgundum ki banyo dahi yapmadan kendimi yatağa attım.

Beni bu kadar yoran şey neydi? Duyduklarım mıydı yoksa duyacaklarım mı? Belki de okuyacaklarım dır?

Aklıma tepemiz geldi. Oradan kimseye bahsetmedik. Sanki orası bizim gizli cennetimiz gibiydi.

Emir'e mesaj atıp gitmek istediğimi söylediğimde biraz işinin olduğunu söyledi. Bende ona taksi ile gideceğimi söyleyip evden çıktım.

İstanbul'daki evimizi ve babamın arabasını satmıştım. Kendime yeni bir araba almayı düşünüyor olsamda hergün artan benzin fiyatları beni çokda desteklemiyordu.

Taksi durduğumda parasını vererek indim. Kokusu dahi beni rahatlatıyordu. Uçuruma baktığımda biraz şaşırdım. İnsanlar intihar etmek için yer kollarken burayı atlamış olmaları... Tuaf.

Tam arkamı dönmek için bir hamlede bulunduğumda ayağım kaydı ve bir an uçurumdan düşeceğimi sandım. Emir gelip beni kurtarmasaydı eğer kesin haberlere çıkardım. Haber manşetlerini tahmin edebiliyordum. Yanlışlıkla intihar etti!

Emir beni kendisine çekerken neden düşmekten korkmadığımı düşündüm. Emir'in yüzüne baksanız dahi benden fazla korkmuş olduğunu anlardınız.

Emir:
"Anlaşılan seni yalnız bırakmayacağım."

Emir'e bunların suçlusunun benim değil yerdeki toprak olduğunu,onlar kaymasa benim burada paşa paşa oturacağımı söylemek istedim ama yapmadım.

Emir ceketini çıkarıp yere koyduğunda oraya oturduk. Ölüm ne kadar da yakındı böyle? Bu masum görünen yerde dahi kendini hatırlatmayı başarmıştı.

Kafamı Emir'in omzuna koyduğumda sessizce mırıldandım.

"Beni hiç yalnız bırakma."

Emir:
"Bırakmam"

TÜNEL Where stories live. Discover now