Destan, 1. Kısım

232 33 68
                                    

.・゜゜・.・゜゜・.・゜゜・

Yıllar, asırlar, vağroluşlar önce. Siz yoktunuz, anneniz de annenizin annesi de. Hiçbir insan ya da günümüz canlı formunda hiçbir şey. Kelimelerin yetmediği 'Evrenler' ve 'Yaradılmışların' toplamı bir varlık alemi, Tanrı ve ruhani varlıklar, melekler ve cinler sınırı belirsiz yerler ve göklerdelerdi.

"Orada bozgunculuk yapacak birini mi yaratacaksın?"
"Ben sizin bilmediklerinizi bilirim."

Tanrı bir gün insan oğlunu yaratma fikriyle çıkageldi. Garip, evet. Nedenini deli gibi merak ediyorsunuzdur, etmiyorsanız da edeceksiniz, güvenin bana. 'Tanrı'nın işleyişi ve düşünme şeklini anlamak' vağrolan her bilinç sahibinin kendini bir süre sonra bulduğu yerdi zira varlığın da varoluşunu anlamaya çalışırdınız ve Tanrı zar atmazdı, planlıydı her zamanki gibi, ta başında olduğu gibi. Ne denebilirdi ki. Bağzı şeyleri bilemezdiniz. Sadece... pek çok şeyi bilemezdiniz...

Neyse, ne diyorduk, semanın katlarından pek değerli birinde insan doğdu, günümüz doğumu gibi değildi elbet. Tanrı ona kendi ruhundan üfledi, çeşitli suretlerini üzerinde sergiledi en değerli ipek ipliklerle ilmek ilmek işlenmiş gibi. İnsan sonunda her varlığın kıskanacağı bir güzellikle suret buldu. Saf nur ışığından melekler incecik tel tel saçlarına özeniyorlar, ruhlar kendi aralarında cam gözlerinin nehifliğini konuşuyorlardı.

Hem iç hem dış güzelliğiyle insan yaratıcının en nazenin eseriydi. Sonra Tanrı tüm varlık alemine emirde bulundu aynı anda. "İnsana secde edin. O benim esmalarımı taşır. O içinde evren taşıyan küçük evrendir. Secde edin, büyüklüğünü kabul edin."

Cinler, Ruhlar, Melekler, o vakte kadar oluşmuş her varoluş secdeye kapandı, insanın büyüklüğünü kabul ettiler. Yalnız tek bir varlık vardı, Samuel.
Lucifer cinler arasında en imanlı, en zeki ve enderleriydi. Tanrı'ya yakın yaşardı. Ateşten yaratılmış teni yanıp tutuşmuş kayan yıldızlar gibiydi, parıl parıl, gözalıcı ve haşmetliydi. Cinler ve melekler arasında her şeyi ile en ihtişamlı olanıydı. Görenin dili tutulur birkaç saniye kaybolurdu ışıltısını izlerken.

Tam da bu yüzden Lucifer karşı çıktı, isyan etti. Yerdeki henüz can bulmamış balçık yığınına bakıyordu bir, bir de kendi etrafı aydınlatan ışıltısına. Tanrı'ya en yakın varlıktı, kimi zaman ona öyle imrenirdi ve yaptıklarına anlam veremezdi ki; "ben o olsaydım, derdi. Varlık aleminin güzelliğinden kimsenin şüphesi olmazdı. Hem bu ne idüğü belirsiz yeryüzünü ve dahasını öylesi idare ederdim ki; isyankar cinler dahi kudretimden şüphe duymazdı. Yeminim olsun, bu saçma varlığı ben cana getirirdim."

Malumunuz Tanrı nasıl ki her şeyi bilir, görür, duyar, yarattıklarını gözler, onlara kendilerinden bile daha yakın ve kalplerindeki en gizli istekleri bilir ise Lucifer'in bu halini de öyle bilirdi. Fakat yine de her seferinde kalbinde büyüyen haseti bir kenara bırakan Sabah Yıldızı Tanrı'sının yanına tüm açık kalpliliği, ona hayranlık ve huşusu ile gelirdi. Tanrı onun kendi içindeki savaşın vehametinden haberdardı ve ona verdikleri ile kendi içinde doğruyu bulma, kendini hizzada tutmalarına saygı duyuyordu.

Nihayetinde Tanrı en şefkatli, merhamet ve rahmet abidesi olandı. Tüm güzellerin güzelliği güzelliğinden, tüm sevgililerin sevgisi onun yüce sevişinden gelir.

Lucifer hiçbir şeyi ya da kimseyi dinlemedi. Onun isyanı bir taşkın gibi gökyüzünü sardı.

Tanrı: "Sana emretmeme rağmen seni secdeden alıkoyan nedir? " Dedi, oysa biliyordu içindeki böbürlenme ve gruru. Yine de sordu, kendini acıklamasına ve belki geri adım atmasına fırsat tanıdı.

"Beni ateşten onu çamurdan yarattın. Ben onda üstünüm!" Gibi maddede de kaybolmuş, dıgularına esir ezik bir cevap döküldü yalnız ortaya. Bardaktan boşalırcasına bastırdığı kin ve haseti akıtıyordu ağızından Lucifer'in.

Tanrı onu kovdu, lanetledi.

Lucifer'in azgın kibri dur durak bilmeksizin kabarıyordu.

Tanrı bulunduğu konumun onun gözünü kör etmesine ithafen; "Orada büyüklenmek sana düşmez, defol, sen kovulmuş birisin. Hesap gününe değin lanetim senin üzerinedir."

Lucifer'in 'küçüklüğü' ve hiçbir şeyliği suratına bir tokat gibi çarptı. Serseme döndü. Fakat bu noktadan ger caymayacaktı.

Tanrı'ya kafa tutmaya kalktı.

Ona yemin etti, içindeki aşağılık ve pişmanlık duygusu gün yüzüne yükselirken daha da coşkunlaştı, içindeki ezik zihniyeti bastırmak, benliğinden feragat etmemek adına ona "Benden üstün kıldığını görüyor musun? Hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar bana vakit tanı ve müsade et. Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini saptıracağım"

Fakat Lucifer bunlarla kalmadı, melek ve cinlerin bazılarının da örgütledi. Onun hitabeti ve sözleri karşısındaki kırılgan varlıklar, sonrasında özlerinden koparken çok büyük pişmanlık duyacakları, ah edecekleri fakat asla geri alamayacakları bir hareketle isyana katıldılar. Âsilikleri onları da Lucifer ile beraber gökten, ilahi olandan düşürdü.

Yeryüzüne lanetlenmiş ve dışlanmış varlıklar olarak düşmüşlerdi artık lider olarak gördükleri o melek ise Sabah yıldızı olmaktan çıkıp, yavaş yavaş Samael (Tanrı'nın Zehri/yoldan saptırıcı) olacaktı. 

_____________

Asıl olaylara girmeden arada böyle gecmiş/başlangıc hakkındaki şeyleri bilmemiz gerekiyordu. Destanın devamı ileride verilecek. Bu destan da tıpkı tüm kitap gibi farklı din ideoloji ve çıkarımlardan verilenlerin kendimce derleyip kurgulaştırmalarımdır sadece girls o zaman leezgo bakalım bu evren bize daha neler verebilir hm? :) 

Lilith, minsungWhere stories live. Discover now