Parte 5

239 19 0
                                    

Bahçede oturmuş basketbol oynayan arkadaşlarını izliyordu. Normalde sabah akşam yaptığı sporu Taehyung ve arkadaşları içinde diye bugün yapmıyordu.

"Jungkook seni dekan çağırıyor." Kızlardan biri yanına yaklaşırken göz devirmiş ve adımlarını dekanın odasına ilerletmişti.

Yaşlı adam masasında otururken karşısındaki koltukların birinde yeşil gözlere sahip olgun bir kadın oturuyordu.

Adam onu gördüğünde kaşlarını çattı.

"Jungkook sen ne uslanmaz bir çocuksun, her kavgada sen varsın. Arayacağımız bir vasin yok veya seni baskılayacak bir eşin yok da sustursun seni." Adam sesini yükseltirken söyledikleri Jungkook'un tepesini attırmıştı.

"Beni kim baskılayıp susturacakmış, ne haddine Bay Cho? Sizin ne haddinize de benim özel hayatıma burnunuz sokuyorsunuz? Dünkü kavgada neredeyse tüm üniversite vardı, kavganın baş karakterleri Taehyung ve Minho'ydu. Benim girmemin tek amacı Taehyung'un kurdunun ortaya çıkmak üzere olmasıydı. Bundan sonra sakın benim üstüme karar verebileceğinizi sanmayın 8 senedir kendi kararlarımı ben veriyorum." Adam Jungkook'un sert ve ters tepkisiyle kala kalırken oturan kadına bakmıştı mahrurca. Jungkook'u çağırıp azarlamasınun tek sebebi oturan kadının gözüne girmekti.

Fakat genç olanın çıkarken çarptığı kapıdan yeşil gözlere sahip kadın da çıkmıştı.

Koridorda ilerleyen çocuğa seslendi.

"Jungkooktu değil mi?" Sinirden inip kalkan göğsü ve yüzüne gelen siyah saçlarıyla döndü kadına. Onunla da tartışmak istemiyordu.

"Evet." Kadın gülümseyerek elini Jungkook'un omzuna koydu.

"Oğlumun eşinin kendine bu kadar uygun biri olacağını düşünmemiştim, çok sevindim." Söyledikleriyle zaten büyük gözler açılmış ve büyük bir şaşkınlık kaplamıştı yüzünü. Taehyung'un annesiydi. Nereden anlamıştı Jungkook'u?

"Nereden anladınız?" Tatlı kadın gülümsedi.

"Önceki yüzyılın vitasının yeni olanı tanımayacağını mı zannettin? Zanımca Taehyung bilmiyor?" Jungkook bulunduğu duruma hayatı boyunca geleceğini aska düşünmezdi ki gözleri terlemiş bal rengi saçlarıyla koşan Taehyung'a gitti.

"Anne?" Yeşil gözlü kadının gülümsemesi büyümüş ve dönmüştü hızla ona.

"Oğlum, niye terledin bu kadar?" Kadın Tarhyungla ilgilenirken Jungkook'un gözleri onlardaydı. Onun bunu yapacak bir annesi yoktu, hep korkmuştu o günden sonra ona ne olduğunu.

"Sen ne arıyorsun burada?" Taehyung Jungkook'a dönmüş konuşurken Jungkook'un gözleri annesindeydi. Kadın Taehyung'un eşi olmasına oldukça sevinmişken şimdi ilişkilerini görecekti.

"Senin kavgan yüzünden ben azar yedim." Bal sarısı saçlara sahip olan buna gülmüştü, içinden oh bile çekmişti.

"Anne bu Jungkook, tanırsın aslında. Hani lisenin başından beri yüzümde oluşan yaraların sahibi." Kadın şaşkın bir şekilde Jungkook'a bakarken o da kaşlarını çatıp Taehyung'a bakmıştı.

"Beni annene mi şikayet ediyorsun?" Güldü karşısındaki çocuk buna.

"İhtiyacım yok, yoksa sen beni anneme mi şikayet ediyordun?" Kadın ikisinin atışmasına gülmüştü.

//

Jin aldığı topu hızla karşı potaya sürerken gözleri boşta olan Jungkook'a attı. Jungkook topu yere sektirmiş ve basket atmıştı.

Herkes geri yerine çekilirken bu sefer top Taehyungdaydı. Jungkook'un gözleri bal sarısı saçlarda gezindi.

Yoongi dışında kimse Jeongguk'un vita olduğunu bilmiyordu. Söylemesi gerektiğinin farkındaydı çünkü gittikçe ikisinin de içindeki kurt yaklaşacak ve belirginleşecekti. İkisi bir haftadır kavga etmiyordu bile çünkü Jungkook artık Taehyung'a zarar veremiyordu.

Birkaç saniye falan Jungkook'u sert bir yere düşme sesi kendine getirdi. Gözleri oraya gittiğinde kendi takımlarından birinin yere düştüğünü görmesiyle hızla ilerlemişti.

Düşen çocukta bir şey olmasa da ayaklanmasıyla onu düşüren Taehyung'u itmesi bir olmuştu. Jungkook girdi araya hızla.

Kendi takımlarından olan Daniel'ı iterek uzaklaştırırken eli de Taehyung'un göğsüne gitmişti.

"Yavaş olun." Daniel yetinmemişçesine bağırmıştı.

"Onu mu koruyorsun kaptan? Sen?" Herkesin kafasında bu soru varken Jungkook'un da gözleri saniyelik Taehyung'a giderken geri döndü.

"Sakin ol Daniel, devam edin oyuna."

"Bu şerefsiz bilerek yaptı." Daniel'ın tekrar bağırmasıyla Taehyung gülerek çocuğa yaklaşmış kafa atmıştı.

Taehyungla beraber Daniel da sağ yumruğunu kaldırırken Jungkook'un onu tutmasıyla kalakaldı.

"Siktirboktan sorunlar çıkarma, defol." Jungkook'un sert sesiyle sahada sessizlik olurken birkaç saniye sonra Daniel ortadan kaybolmuştu.

Jungkooksa soyunma odasına ilerledi. Dolabını açarken arkasından adım sesleri geliyordu.

"Beni çok şaşırtıyorsun." Tanıdığı ses ile arkasını bile dönmeyi gerek bulmadı.

"Ne gibi?"

"Benden bir şey sakladığını sence anlamıyor muyum? Ne o? Aşık mı oldun bana?" Jungkook duyduğuyla gülerek dönerken dibindeki adamla duraksadı.

Gözleri yeşil gözlerdeyken yaklaşarak fısıldadı.

"Deli gibi. Nereden anladın?" Taehyung Jungkook'un dalgaya almasıyla biraz daha yaklaşırken gözleri kapanmıştı. Jungkook'un kokusu ona iyi gelmiyordu.

"Sendeki değişiklik hoşuma gitmiyor Jeon."  Jungkook kafasını havaya kaldırırken dibindeki adamın yanında kurdunun ortaya çıkmamasını diledi.

"Eskiden hoşuna mı gidiyordum?" Göz kırparak tekrar dalgaya alan Jungkookla Taehyung da gülerken geriye çekildi.

"Akşamki yarışa gelme, hesaplaşacağım biri var seninle uğraşamam." Jungkook duyduğuyla kaşlarını çatarken dilini yanağına bastırdı.

Taehyung'un bilmediğini bilse de kendi düzenlediği yarışlardan afaroz edilmek onu sinirlendirmişti.

O siniriyle Taehyung'un yakasından tutup kafa atsa da asıl siniri merakındandı. Kimdi Taehyung ve Jungkook'un geleneksel yarışını bitirecek kadar önemli kişi?

Yeşil gözler şaşkınlıkla kendisine bakarken güldü sinirle. Kaşı kanıyordu.

"Yarışta kaybolma diye yaptım." Söyledikleriyle deltaya çarparak çıktı.

RareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin