-12-

8 5 0
                                    

" Melis ilk bilmen gereken şey şu. Frezya'ların haklı olduğu. " Doğukan yattığım yerin yanındaki komidinden Frezya çiçeklerini alıp kucağıma koymuş ve konuşmaya devam etmişti.

" Bu çiçekler haklı Melis. Sen suçsuzsun. Bunu söylemesi inan çok zor çünkü ben öğrenirken bunları kafayı yemek üzereydim ama bilmek zorundasın. Melis, senin baban ölmedi. Sen öyle biliyorsun sadece. Hatta babanla beş yaşına kadar geçirdiğin bir zaman bile var ama sen bunları hatırlamıyorsun çünkü hastalığın bu. Ay parçam.. biliyorum bu hitap sana tanıdık geldi şu an. Çünkü bu hitap babanın sana küçükken kullandığı hitaptı. Sana hep böyle seslenirdi. Ben bunları, babanla olan anılarımı neden hatırlamıyorum diyeceksin. Onun nedeni de baban ve annen sen beş yaşının sonlarındayken çok kavga etmişler ve resmi olarak boşanmasalar da ayrılmışlar, sende de o korku ile tramva başlamış. Bu tramva da sende hafıza kaybına neden olmuş. Sen bu yüzden küçüklüğünden beri hep en mutlu ve en üzücü anılarını unutmuşsun, hatırlamıyorsun. Sen çocukluğunu gereksiz bir reklammış gibi atladın Melis. Bu yüzden annen ve teyzen de sana babanın öldüğüne dair bir yalan uydurmuşlar sana tekrar tramvalarını hatırlatmak istemedikleri için. "

Doğukan konuştukça kalbimden bir parça kopuyordu. Sanki Doğukan'ın bir eli kalbimi tutuyordu ve her itiraf ettiği şeyde kalbimin bir parçasını koparıp kenara atıyordu. Annem ve teyzemin yıllarca söyledikleri yalan değil de o yalanın yıllarca kendimi paralamama neden oluşu beni mahvetmişti. Tüm acıları boşuna çekmiştim ben. Boşuna suçlu olmuştum. Hepsi boşunaydı. Babam yaşıyordu yani benim. Ölmemişti. Peki neredeydi bunca zaman? Hiç mi görmek istememişti beni? Hiç mi merak etmemişti?

" Melis bu söyleyeceğim ikimizi de ilgilendiriyor. Hem de çok çok fazla. Baban yaşıyor dedim ya. Babanı ben çok yakından tanıyorum. "

Doğukan ile konuşmuyordum daha doğrusu içimden konuşuyordum onunla ve o beni duyuyordu eminim. " Melis. Benim babam, senin de baban. Senin annen de benim de annem. Ben senin abinim. "

Babamın yaşıyor olmasına bu kadar şaşırmamıştım. Bunca zamandır arkadaş bildiğim Doğukan abim miydi yani? Biz kardeş miydik? Babası benim babamdı ve annem onun annesi miydi cidden? Nasıl olabilirdi bu? Biz arkadaştık nasıl abi diyecektim ben şimdi Doğukan'a. Diyemezdim, yapamazdım.

" Melis her şeyi geçtim daha önemli bir şey var. Dün ile alakalı. " Doğukan konuşmasını yarıda bıraktıktan sonra gözümden akan yaşları eliyle silip saçlarımı kulağımın arkasına eliyle taramıştı. Doğukan ağlıyordu, gözümün önünde mahvoluyordu. Anlamıştım ki. Benimle konuşmaya başladığı ilk saniyeden beri ağlamamak için kendini yeterince zorlamıştı ama buraya kadar dayanabilmişti. Ağlayarak ve elimi destek alırcasına ve aynı zamanda destek verircesine sıkıca tutarak konuşmuştu bana bu sefer. " Melis sen dün bizde ders çalışırken babamı yani babanı gördün sonra kendini kaybettin. Koşarak ayakkabılarını bile giymeden çıktın evden sonra her yerde seni aradık annen buldu. Bilincini kaybettin ve burda uyandın. Evet.. Hatırlamıyordun çünkü- "

" Çünkü hafızamı kaybediyorum. " Doğukan daha fazla akmaya başlayan gözyaşları ile söylediğim şeyin doğru olmadığına dair başını iki yana sallamıştı. Neydi ki doğrusu bundan başka? " Melis sen hatırlamıyorsun çünkü...Melis beyin tümörün var. 4. evrede ve bir yıl kadar ömrün var. Belki de daha az. Özür dilerim Minik kardeşim. Özür dilerim. "

Kafamın içinde duyulan tek bir ses " Beyin tümörun var..4. evre. Bir yıl kadar ömrün var...Belki de daha az... "

" Beyin tümörun var..4. evre.. Bir yıl kadar ömrün var..Belki de daha az.. "

" Beyin tümörun var..4. evre.. Bir yıl kadar ömrün var..Belki de daha az.. "

" Beyin tümörun var..4. evre. Bir yıl kadar ömrün var...Belki de daha az... "

YABANCIWhere stories live. Discover now