~GİRİŞ~

110 32 38
                                    

Herkesin hayatında yaşamak için tutunduğu biri veya bir şey vardır. Sınıfımızda bu konu ile ilgili kompozisyon yazmamız söylendiğinde herkes gibi yazmak ile pek aram olmasa da o günün akşamı çalışma masama oturup bir şeyler yazmıştım. Çoğu kişinin yaşama sebebi erkek arkadaşı ve ailesi, kız arkadaşı ve ailesi veya babası ve annesiydi. Benimki ise annemdi. Sadece annem. Bu hayatta tanıdığım tek kişi oydu çünkü.

Babamı hiçbir zaman tanımamıştım sadece resimlerden görmüştüm. Kendimi bile tanımayan biriydim çünkü sadece bir suçluydum. Kendi hakkımda bildiğim tek şey suçluluk hissinin beni bir gün yiyip bitirecek olduğu ve bunu çoktan yapmaya başlamış olmasıydı.

Benim hâyatım Güneş'in doğup, Ay'ın batması ile başladı.

Ne demek bu? Güneş ve Ay'ın benim doğumumla ne alakası var? Her yeni doğan bir bebeğin doğduğu anda dünyadan başka birinin hayatının sona ermesi yani. Hayatı sona eren kişi kendi canını yeni doğan bir bebeğe emanet eder.

Benim kalbim ise babamdan bana bir emanet. Ben doğarken hasteneye yetişmeye çalışan ve arabayı hızlı kullanarak hayatı sona eren babamdan.

Güneş benim Ay ise babam. Güneş doğdu ve Ay battı. Babam gözlerini sonsuza dek kapatıp Ay ile birlikte gecenin karanlığına gömülmüşken ben gözlerimi öleceğim zamana dek açıp Güneş ile beraber sabaha uyandım.

16 yaşındayım ve kendimi bildim bileli babamın ölmesine sebep olan benim. Bu düşüncemi hiçbir zaman hiç kimse değiştiremedi, değiştiremeyecek de. Çıkışı olmayan bir akvaryuma atılmış balık gibiydim. Nereye yüzersem yüzeyim doğru yolda mıyım bilmiyordum ve yansımam bana hep aynı şeyi göstermeye devam ediyordu.

Kime sorarsam sorayım bana söylenen sabit şeyler var. "Kendini suçlama." ve "Kendini suçlama." Peki suçlu kim? Kendimi suçlamazsam babamın ölümünden sorumlu kim olucak? Annemin beni bu konuda teselli edişi biraz farklı. Her kendimi suçladığımda bana "O kazada fazla hız yaptığı için baban suçluydu. Kendini suçlama güzel kızım." der, babamı yaşıyorken hiç sevmediğini anladığım teyzem ise annemin bu söylediğine ekleyerek "Cezasını ölümle çekti işte rahmetli." diye ekler ve her seferinde annemin sert bakışlarına maruz kalır ben ise umursadan odama geçerim. Yatağıma iki büklüm uzanarak düşünmeye başlarım. Ölüm bir ceza olabilir mi? Hayat bu kadar mı acımasız?

Her söylenene rağmen kendimi hep suçlu olarak görmeye devam ediyorum. Babamın kendi ölümünde suçlu olması çok saçma. Bunu neden bir tek ben akıl ediyorum. Ben olmayacak olsaydım o araba hızlı gitmeyecekti. Sonrasında bir kaza olup babam ölmeyecekti. Niye bir tek ben böyle düşünüyorum. Haksız mıyım?

Ben lise iki öğrencisi, 16 yaşındaki Melis Akay'dım benim tanımımla ise suçlunun tekiydim.

Ve işte bu başladığınız yolculuk boyunca okuyacaklarınız da benim hikayem...

YABANCIWhere stories live. Discover now