- 9 -

18 13 0
                                    

Doğukan ile beraber evden çıkmış mezarlık yürüme mesafesi ile yirmi dakika uzaklığında olduğundan ziyade hava güzel olduğu için yürümeye başlamıştık.

" Babamın mezarlığında bana ne gösterebilirsin Doğukan anlamıyorum. "
" Babanın mezarlığı hakkında sana göstereceğim şeyden sonra anlarsın neden gittiğimizi. "

Doğukan birden adım atmayı bırakıp durunca ben de aniden durdum. " Ne oldu? "

" Bana ağlamayacağına dair söz verir misin? "

" Doğukan ben babamın mezarında evde ağladığımdan daha az ağlıyorum. "
" Yalancı. Bilmiyorum sanki ben. "

" Beni izledin sanki de. "

" Evet. Belki iki kez. Birdaha yalan söyleme bana özellikle şu an sana gerçekleri göstermeye giderken. "

" Ne gerçeği Doğukan? "

" Anlatıcam ve o gerçek sadece teorim aslında çünkü baban hakkında hiçbir şey bilmiyorum adını bile ki şu an önemli olduğunu da sanmıyorum yani şu anlık belki. Birkaç dakika sonra oradayız zaten. "

Doğukan'ın söylediği sana gerçekleri göstermeye giderken cümlesini gerçekten anlayamamıştım. Neyin gerçeğiydi bu? Hem de babamla ilgili olan ne gerçeğiydi? Daha doğrusu benim bildiğim yanlış neydi ki gerçeği vardı? Doğukan da emin değildi kendinden teorisi olduğunu söylemişti. Ama içime bir anda bir yük binmişti. Hislerim nedensizce bana o teori gerçek diyordu.

Mezarlığa vardığımızda Doğukan bileğimden tutup beni babamın mezarının uzağındaki bir ağacın yanına çekti.

" Doğukan burası değil babamın mezarı. "

" Dur ve bekle. Babanın mezarını izle. Bir dakika sonra görüceksin. "

Tam bir dakika sonra ne göreceğimden habersizdim şu an. Göreceğim ve gördükten sonra hayatımın tamamen bir kaos olup değişeceği gerçeği ise içimi yiyip bitiriyordu. Neydi bu şimdi bir dakika geçmişti şimdi ve babamın mezarının başında sağ elinde elini tutan küçük bir kız çocuğu olan ve sol elinde de lale buketi olan bir kadın gelmişti. Hiç tanıdık gelmemişti. Kimdi bu? Akrabamız değildi ona emindim. Babamın mezarında ne işleri vardı? Doğukan konuşmaya başladı.

" Her gün bu saatte buraya geliyorlar. Kadın her seferinde şuanki gibi mezarın başına oturup ağlıyor. Sonra kızı kadına babasının gökyüzünde olduğunu ağlamamasını söylüyor. En son da laleleri koyup gidiyorlar. Sen bu kadın ve kızını tanıyor musun? Hiç bahsetmemiştin çünkü. "

" Tanımıyorum ama şimdi tanıycam. "

Doğukan beni tutmaya çalışsa da gördüğüm biri annem yaşında diğeri de ilkokula giden bir çocuk bu iki kişi tanıdığım değildi ve babamın mezarına geliyorlardı. Kimdi bunlar? Şimdi tam karşımda duruyorlardı.

" Merhaba. Bu mezara mı geldiniz? "

Böyle sorulur mu be kızım? Aslında sorulur çünkü söz konusu babam ve mezarına gelen bir kadın ve kızı.

" Evet. Bir sorun mu var? "

" Akrabası mısınız? "

Birinci dalga geliyordu kadının cevabıyla ilk önce bana sonra da Doğukan'a. " Kocam olur kendisi. " ve ikinci dalga " Bu da kızımız. "

Ben geriye bir adım atmış ve etrafımdaki sesler yok olup yerini kafamda yankılanan "Kocam olur kendisi", "Bu da kızımız " yerini alırken Doğukan kadına birkaç şey söyleyip oradan göndermişti. Neydi bu şimdi? Gerçekten neydi bu şimdi? Babam? Annem? Babamın karısı annem değil miydi? Kızı ben değil miydim? Annem bana yalan mı söylemişti? Evli değiller miydi? Peki ya ben? Ben ne olacaktım? Bunu düşünmüşler miydi? Ama hiçbir şey kesin değildi. Kadın delinin teki de olabilirdi. Hemen kabullenemezdim ki anlam da veremiyordum. Saçmaydı şu an duyduğum ve aklımdan geçen her şey saçmaydı.

YABANCIUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum