36ஜ "Seninle gurur duyuyorum oğlum."

Start from the beginning
                                    

"Oğlum, benim aklım siz de kalacak. Şimdi gitmeseniz olmaz mı?"

Bize bir şey olmasından korkuyordu. Kerem, anlayışla bakarak, "Anne, bu tatile ihtiyacımız var. Biliyorsun ki yaşadığımız şeyler pek güzel şeyler değildi... Karımla birlikte biraz kafa dinlemek istiyoruz."

"Haklısınız oğlum. Ama çok özletmeyin olur mu?" Yüzüme içten bir gülümseme oluştu.

"Merak etme anne," diyen Kerem'e baktım. "Baba ben İstanbul'daki şirketlerle ilgileneceğim. Sen de buradaki şirketi boş bırakma."

Ahmet Baba başını onaylar anlamda salladı. "Tabii oğlum."

Biraz daha durduktan sonra konaktan çıktı. Çantaları bagaja yerleştirdikten sonra sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa yerleştim. Kemeri taktıktan sonra yerine yerleşen Kerem'e çevirdim bakışlarımı.

"Hayatım kemerini taksana," derken sesimde hafif bir uyarı tonlaması vardı. Kerem dediğimi uygulayarak kemerini taktı.

"Bakalım gideceğimiz yerde sizi memnun edebilecek miyiz hanımağam?" Dudaklarımı öne doğru uzattım.

"Hizmete bağlı ağam. Hizmet kötü olursa memnun olabileceğimi zannetmiyorum."

"Sizi memnun edeceğime emin olabilirsiniz," dedi Kerem, yüzündeki çekici hâli ile birlikte. Aslında Kerem'in her hâli oldukça çekici ve dikkat dağıtıcıydı.

"Pusat'a haber verdin mi?" diye sordum, Güneş ve Pusat birden aklıma gelerek.

"Fırsat olmadı aramaya," diyen Kerem gözlerini kısmıştı.

"Tamam o zaman ben haber vereyim."

Telefonumu çantamın içinden çıkartarak, Güneş'in numarasının olduğu yere bastım. Beş saniye kadar kısa bir zamanda telefon hattında Güneş'in sesini duymuştum.

"Efendim," Güneş'in uyku mahmuru sesi, dudaklarımın kenarının kıvrılmasına neden oldu.

"Güneş, ne yapıyorsun?" Hızlı bir şekilde konuşmuştum.

Güneş'in yataktan doğrulduğunu yatağındaki hareketlilikten çıkan seslerden duyduğum kadarıyla anladım.

"Uyuyordum! Yine o meymenetsiz Pusat'ı rüyamda gördüm... Herif beni normal hayatta rahat bırakmıyor... Bari rüyamda rahat bıraksa... Her neyse. Sen ne yapıyorsun?"

Güneş'in her zamanki çemkirmelerine ufak bir kahkaha patlatırken, Kerem de attığım kahkahanın neden olduğunu öğrenmek istercesine bakışlarını üzerimde gezdirdi.

"Şey," diye geveledim. "Biz Kerem'le İstanbul'a gidiyoruz."

"Ne?" diye tepki verdi birden. "Ne demek İstanbul'a gidiyoruz? Ne işiniz var sizin İstanbul'da? Ya bize niye haber vermediniz?"

Güneş'in telefonun ucundan bir süre daha bağırmalarını ve soru nidalarını dinledikten sonra dudaklarımı dişlerimin arasına alarak bir süre bekledim.

"Kerem'le yalnız kalmak istedik bir süre... Yani buna ihtiyacımız var aslında."

Güneş'in gözlerinin kısıldığını göremesem de biliyordum. Genellikle soru sorduğu zamanlarda derinlemesine öğrenmek gibi bir istek duyuyordu.

"Koca konak neyinize yetmedi," dediğinde, sağ elimi yanağıma getirip hafifçe gezdirdim. Güneş nefes alarak konuşmaya devam etti. "Ayrıca insan bi' haber verir... Belki biz de Pusat'la, iki nişanlı olarak, tatil yapacaktık... Gelirdik biz de."

Aşiretin HanımağasıWhere stories live. Discover now