27. Bölüm - Güneş Batarken

1.5K 234 47
                                    

Güneş Batarken

Şubat ayının ilk haftasıydı. Ara yıl tatili sonlanan öğrencilerinde hava gibi oldukça soğuk bir sevinç vardı okulların açılmasından dolayı. Ekin'in ifadesi oldukça soğuktu, tatil için her gün babasının başının eti yiyen o değilmiş gibi tüm tatil zorla gülmüştü resmen. Fulya kendinden kaynaklandığını düşünmüyordu, Melin'le de arası baya iyiydi, sözde kardeş olmalarına rağmen Melin'le arası o kadar iyi değildi. Hoş o da ayrı konuydu, araları normalde iyiye gitmesi lazımken sanki daha da kötüye gidiyordu. Bu konuyu düzeltmek isteyip istememek arasındaki o inci çizgideydi ve hiçbir şey yapmayarak sanki istememeyi seçiyordu.

Kış aylarında havanın daha aydınlanmamasıyla birlikte kahvaltı yapmak pek Fulyalık değildi, bu sebeple pek bir şey yemiyordu. Yine de Arslan ve Ekin'e eşlik ediyordu, onlar bu konuda daha profesyonellerdi tabii. Bu evlilik kurallarına uymak bazen yorucu olabiliyordu, kimse kendisinden bu kurallara uymasını beklemiyordu, aslında ortada kuralda yoktu ama işte Fulya'nın alışık olmadığı, diğer ikisinin de alışık olmasından kaynaklı tek kalıyordu ve kendini onlara uyarken buluyordu. Anbean yaşadıkları kahvaltı gibi. En son hafta içi ne zaman kahvaltı yaptığını bile bilmiyordu çünkü Fulya. Hafta sonu arkadaşlarıyla buluşup yapardı, evde kahvaltı bile yapmamış olabilirdi zira öyle bir ani hatırlamıyordu. Ne var ki aile yapısına uygun şeyler bu yemek kısımlarıydı ki yemek yemeye bayılırdı.

Elindeki salatalığı hatır hutur yerken Fulya, Arslan'la göz göze geldi. Arslan onun sadece salatalık yemesine gülerken "Rejime mi başladın?" diye sordu merakla.

"Bu saatte asıl siz nasıl böyle iştahla kahvaltı yapıyorsunuz, sorulması gereken konu bu!"

"Bizim iş ve okul hayatımız erken başlıyorum canım, kusura bakma," dedi Arslan gülerek.

Onun gülüşündeki imayı anlamadan es geçmeyen Fulya ise yeniden salatalığını hart diye ısırdı. Çiğneyerek de "Ben size üzülüyorum aslında yoksa sizden sonra uyuyorum ki ben," dedi gülerek. Ekin'in kendisine laf söylemesini bekledi heyecanla ama tostuyla oynuyordu hala! Yüreği cız etti bir an, yoksa anne yüreğimi yüklenmişti? Tek kaşını kaldırıp aydınlanma yaşadı.

"Ben de hep kadınlar kocalarını uğurladıktan sonra ne yapıyor evde diye düşünüyordum, güzel aydınlanma karıcığım teşekkür ederim." Arslan'da merakla oğluna baktı ama hiç kendilerini dinliyor gibi değildi, son haftalarda ondaki değişikliğin farkındaydı. Bu eve taşınacakları için inanılmaz mutluydu. Özellikle çatı katının onun olduğunu öğrendiği anda çığlık atmıştı resmen!

Evleri üç katlıydı, çatı katında üç oda bulunuyordu, Ekin oraya yeni evli çift alır diye düşünüyordu. Giyinme odası, çalışma odası filan yaparlardı. Kendilerine alan yaratacaklarına olan inancı baya yüksekti ancak evin son aşamasında babasının onu çatı katına çıkartıp "Eee nereyi oyun odası yapıyoruz?" dediği anda babasının üzerine atlamıştı Ekin sevinçten. O kadar heyecanlıydı ki Fulya'ya bile sarılıp öpmüştü. Fulya da onun bu sevgisini kayıtsız bırakmayarak, oyun odasının masrafları kendi üstlenmişti. Hala, çok olmasa da sevginin maddiyatla da alakadar olduğuna inanıyordu. Sonuçta kendi annesi ve babasından bunu görmüştü. Bu dönemlerde de işe yarıyordu aslında, yine de bunu dengelemesini Arslan kibar bir şekilde söylemişti. Oda için aldıkları aksesuarların fiyatını görünce uyarısını ileriki aşama için tam yerinde verdi Arslan aslında. Fulya da ilk kez koca sözü dinledi. Yine de aklı hala alamadıklarındaydı.

"Akşam yemekte ne var kocacığım?" diye sordu Fulya. Arslan işe erken gidip erken döndüğü için genelde yemek işine de Fulya gelmeden başlardı. Bunu tabii ki de zevkle yapıyordu, Fulya geldiğinde de hiç onu bekletmeden yardıma girişiyordu ama ana yemek o gelmeden yapılmış oluyordu elbette ki.

YILIN BULUŞMASIWhere stories live. Discover now