11. Bölüm - Güneş En Tepedeyken

1.7K 234 72
                                    

Güneş En Tepedeyken

Elindeki telefonuyla kaç dakikadır aynı pozisyonda oturduğunu idrak etmeye çalışırken hafifçe ayaklanmaya çalıştı. Balkonun demirliklerine tutunup da ayaklandığında üzerine çarpmaya başlayan yağmurla irkildi. Havanın keskin soğuğuyla yüzleştiğinde derin bir nefes aldığı içeriye dönerken koridordan çatık kaşıyla gelen sevgilisini görünce yeniden bir ağlama istediğiyle dudaklarını ısırdı.

"Aşkım sen ne yapıyorsun bu soğukta?" diye kızararak hızla içeriye aldı içeriye sevgilisini Arslan. Fulya omuz silkip sevgilisine sarıldı, ağlama isteğine rağmen bu sefer gözlerinden yaş gelmediğini anladı. Arslan balkon kapısını kapatıp hemen onunla koltuğa oturdu. Koltuğun üzerinde duran poları Fulya'ya sardı. "Ne oldu? Ağlamışsın da? Hangisiyle konuştun yine?" dedi sinirle.

"Ya ben anlamıyorum, hiçbir şey de istemiyorum. Aramıyorum sormuyorum da. Salak Mine! Aramış sabahın köründe, hafta sonu," deyip hıçkırıkla birlikte yaşları bu sefer indi yanaklarına Fulya'nın. "Oğlunun doğum gününe davet etti beni Arslan ya! Büyük bir parti veriyormuş ilk yaşı diye... Gidip onun mutlu olduğunu göreyim istiyor. Geri de bıraktığıma değdin Fulya gör işte!" Son cümlesini annesinin sesini taklit ederek söylediğinde sinirle yaşlarını sildi. Yanaklarını acıtırcasına yapınca bunu Arslan hemen onun ellerini tuttu.

Aslında ne huzurlu uyumuştu akşam. Yılbaşı partisi planlamıştı ne güzel dostlarıyla, Yaprak'ın burada kalması için izin koparmış ve güzelce dizilerini izleyip mutlu ailelere yakışır bir gece geçirmişlerdi. Mutluluğunu hisseden annesi ise hiç yememiş içmemiş sabahın köründe arayıp hemen gölgesini düşürüvermişti. Zaten yeterince bu durum canını yakmıyormuş gibi bir de ona sürekli hatırlatılmasından nefret ediyordu Fulya. Geçen sene annesi bir şekilde kendisini görmek istediğinde gerçekten de özlendiğini düşünmüş ve kabul etmişti. Annesi yakın zamanda İzmir'e taşınmıştı, kocası orada büyük bir fabrika açmıştı. Buluşmalarında annesi tüm detayları anlatmıştı. Bir kere derslerini sormuş ve kızının başarısından dolayı onu tebrik etmişti. Sadece nasılsın dese bile Fulya için yeterliydi. Zira annesi okul hayatındaki başarısını hep kendine pay biçerdi. Onun zeki genlerini aldığını düşünüyordu. Bir gün bunu babasına söylediğinde adam dakikalarca kahkaha atmıştı. Fulya onu biraz özlediğini fark etmişti, bu nedenle sohbetlerinden sıkılmadan dinlemişti onu, derken de bombayı patlatarak hamile olduğunu söylemişti.

Her kardeş için bu daha az sevileceğine yönelik kıskançlıklara vesile olurdu. Fulya için bu kıskançlık asla kendisine layık görülmeyen sevginin o çocuğa verilmesine neden olmuştu. Hırçın bir kızdı, dediklerinin nerede, ne yaptıklarını umursamadan söyleyen biriydi. Yine öyle yapmıştı. Annesinin gözlerinde gördüğü o ışığı, o mutluluğun sebebi canını çok acıttığından kalkıp onu kafenin ortasında alkışlayıp ondan nefret ettiğini, asla mutlu olmamasına yönelik beddualarını sıralamıştı. Annesi de onun şımarık bir çocuk olduğunu belirtip onu orada bırakarak çekip gitmişti. Tam iki hafta boyunca kendisine gelememişti. Kendine gelmesi tabii ki de arkadaşları sayesinde olmuştu, zaten onlar olmasaydı hayatı pek de iyiye gitmeyecek gibi duruyordu.

Şimdiyse annesi o gün yaptıklarını görmezden gelerek onu davet ettiğini ve kardeşiyle de tanışmasını istiyordu. Aralarındaki bu anlamsız gerilimin artık sonlanmasını istiyordu, bu nedenle de yarın gerçekleşecek doğum günü için İzmir'e davet etmişti. Fulya bu sefer pek fazla hırçınlık etmeden "Senin kalabalık mutluluğunun içinde acı dolu yalnızlığımı hissetmek istemediğimden gelemeyeceğim. Anneye ihtiyacım olmadığı gibi bir kardeşe de yok. Arama bir daha beni," deyip kapatmıştı ama ağlaması oldukça hırçın olmuştu. Kimse sesini duymasın diye dudaklarını bastırarak bir köşede dakikalarca ağlamış ve biraz şuursuzca kendine gelmişti. Yaşları yanaklarında donmuş, soğuktan kıpkırmızı olmuştu.

YILIN BULUŞMASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin