15. Bölüm - Güneş Doğarken

1.8K 247 126
                                    

Güneş Doğarken

Güneş batarken Barış hastaneden taburcu olmuş ve ay gökyüzündeki yerini alırken de Barış'ın anlattıklarıyla üç arkadaş da buz kesmişti. Kendilerine bir neden bulup doğru olup olmadığını düşünmeden buna inanmayı seçmişti üçü de... Doğruyu bulamadıkça çoğu insan gibi kendilerine bir neden yaratmışlardı. Bir gün diye bekledikleri o gün gelmedikçe inandıkları fikrin doğru olduğunu da kabullenmişlerdi çok sonradan.

Yaprak, babasına asla inanmamıştı. Ona uzattığı kâğıdı bu nedenle hiç düşünmeden yırtıp atmıştı. Kafasında hep Barış'ın annesinin hastalığı için bir bedel karşılığı babasından para aldığını ve gittiğini düşünmüştü. Ancak zaman geçtikçe ve Barış gelmedikçe bu fikir canını daha çok acıtmıştı. O kâğıdı imzalamadığı her an için pişmanlık duymuştu. Barış'ın nerede olduğunu defalarca sormuş, gizlice kaç kere babasının odasını karıştırmış yetmemiş aile avukatları ve babasının yakın arkadaşı olan Fikri amcasına çok yalvarmıştı ama kimse vicdanının sesini dinlememişti. Barış çaresiz kalıp bu bedeli ödemeyi göze alarak o parayı almış olabilirdi, bu çaresiz her insanın o anda doğrusu da olabilirdi ancak sonrası için dönmemeyi de seçiyorsa o saatten sonra affedilecek hiçbir şey de kalmamıştır.

Fulya ve Arslan'ın hayatı da o noktadan sonra doğru gitmediği gibi yaşadıkları bu üzüntünün üzerine daha fazlası eklenmişti. Onlar da eskisi gibi olmamıştı. Barış'ın gitmesi ikisini de derinden etkilemişti, Kadir Bey'in elini uzattığı her yer sonuçsuz kalmıştı. Onu bulamadıkları her gün ona öfkeleri büyümüştü. Kardeş gibi büyümüşken böyle terk edilmeyi hak etmemişlerdi. Bu bunaltılı dönemin üzerine Fulya'nın hamile kalıp korkudan aldırması aralarını tabii daha da açmıştı. Arslan her ne kadar bunu bahane edip de ondan ayrılmasa da ona öyle kırgındı ki Fulya bunun altında her gün ezildi durdu. Omzunda ağlayacağı dostunun olmaması daha da ağırdı. Arslan'ı zaten en başında hak etmediğini düşünürdü ancak Zeynep Hanım'ın ağzından tam olarak hak etmediğini duymasa da bir aileye girebilecek kadar tecrübesi olmadığını duyması, gitmek için o anda tek seçeneğiydi. Arslan için Fulya'ya ulaşamamak sarsıntılı süreci daha da çekilmez bir hale sokmuştu. En sonunda Fulya'nın yurt dışına yüksek lisans için gittiğini öğrendiğinde bu sefer onun peşinden gitmemiş ve kendi yolunu seçmek zorunda kalmıştı. Bu bir gurur meselesi değildi ancak Fulya'nın hatasına rağmen yanındayken terk edilmek çok ağrına gitmişti. Önce askere gitmiş döndüğünde de o da bir hata yapmayı seçmişti bilmeden.

Bir yemek masasının ayağı kırılınca ne olursa olsun o masa devriliyordu, onların dostluğu da bu şekilde devrilmişti. Bir yanlış üç yanlışa daha sebep olmuştu.

Şimdi Barış'ın neden gittiğini biliyorlardı. O sığındıkları neden daha az canlarını acıtıyordu. Gerçek her zamanki gibi en acıydı.

"Babamın kasasında evrakları bulunca, ben o an bunu da sen istemişsindir diye—düşünmüştüm," dedi Yaprak titrek bir sesle. Sinirle yanağındaki yaşları silip evine hatta kızına gitmeyi çok istedi. Onun sığınabileceği tek kişi oydu. Yüreği ona kızının da bunları öğrenince daha da çok üzüleceğini hatırlattı sızlarken...

Barış bunları bu kadar sakin bir şekilde anlattığına inanmıyordu. Yüreğinin bunu asla kaldıramayacağını düşünüyordu hep. Ama hayatta bu da mümkündü işte. "Öyle mi buldunuz?" dedi önce Yaprak'a baktı. Onun yüzü önüne düşmüştü. Ağlıyordu. Uzandığı yerde kıpırdanıp Arslan'a baktı.

Arslan onun ne dediğini bir an algılayamadı. Duydukları o kadar ağrıtmıştı ki canını tepkisiz bir halde köşesinde durmuştu. Barış'la göz göze gelince bir damla yanağına düşüp başını salladı. "Seni bulmanın bu kadar yakın olduğundan habersizdik."

YILIN BULUŞMASIWhere stories live. Discover now