LU_32 ~~~ kayıp çocuk ~~~

Start from the beginning
                                        

Unutulmaz filmi Rebel Without a Caouse (Asi Gençlik). 1955'te çekilen filmde, James Dean ile başrolü paylaşan Sal Mineo, eşcinsel yaşam tarzını açık biçimde sürdüren ilk hollywood yıldızıymış. Böylece eşcinsel aktörlerin önünün açıldığı söyleniyor...

Filmde de üstü kapalı da olsa Jim (James Dean) ve Plato (Sal Mineo) arasında bir aşk havası var.

İşte ağaçlar gibi, bizler de, hepimiz aynı tür olsak da, o kadar farklıyız ki birbirimizden... Kadın, erkek, çok güçlü veya çok duyarlı, kimimiz çok güzel, kimimiz çok iyi, kimimiz çok kötü... Ama aslında hepimiz, ağaçlardan farklı olarak, bunların hepsiyiz...

Hepsinden birazız, yani... Bunu anlayabilsek, birbirimizi kendimiz gibi severiz... Ama asıl soru o işte; kendimizi ne kadar seviyoruz ki aslında?

≈≈≈

Kurumasını bekleyip ayaklarımın çoraplarımı ve ayakkabılarımı giydim... Yarım saate yakın dinlendikten sonra kalkıp tekrar yürümeye başladım... Farkında olmadan da olsa, Sabri abinin cafesine doğru gidiyorum, neden, onu da bilmiyorum. Adımlarımı zor atıyorum, ayaklarımın altı yanıyor...

Tam önünden geçerken içeri baktım... Sabri abi masaların arkasındaki kasada oturuyordu... Girip onunla konuşsam bana bir yararı olur mu acaba? Yararı olsa da olmasa da biriyle konuşmaya deli gibi ihtiyacım var ama.

Emel'le konuşmak istemiyorum, lafı döndürüp dolaştırıp aynı yere getirmesi sıkıyor beni çünkü. Beni mi düşünüyor yoksa kendine bir çıkış yolu mu arıyor anlayamıyorum. Elimden gelse elbette yardımcı olmaya çalışırım ama, ben kendime yardım edemezken başkasına ne yararım dokunur ki...

Geçip gittim önünden, cafeye giremedim ama. Sanırım ellerimin halinden utandım... Nereye gideceğimi bilmeden yürürken, arkamda bir sesler duyup döndüm, deli gibi koşuyor bana doğru Peter Pan... Eliyle bekle işareti yaptı... Epey uzaklaşmışım demek yanıma geldiğinde nefes nefeseydi... Zorlukla konuştu...

" Mutfaktaydım seni bizim dışarıdaki masalara servis yapan arkadaş görmüş, haber verdi"

Ellerini dizlerinin üzerine koyup iki büklüm kendine gelmeye çalıştı, bu arada bizim PP rampa saç yapmış, kerataya da pek yakışmış, ben saçlarını izlerken, o da kafasını kaldırdı gözleri ellerime takıldı, birden kalkıp şaşkın,

" Ne oldu ellerine, yoksa birisi mi yaptı"

Deyip, koluma sertçe yapıştı... Ya şu dünyada herkes bana bir şey yaptırmak istediğinde neden çekiştiriyor anlamıyorum. Ben cevap vermeyince,

" Sabri abiden izin aldım, o gün gittiğimiz yere gidip çay içelim mi?"

" Kolumu bırakırsan gidelim de bırakmazsan kırık kolla gideceğiz"

Gülmeye başladı, ben de... Biraz moralim düzelir gibi oldu, gülmek insanı çok rahatlatıyor, yani şey kadar olmasa da yani 😉.

"Şeyy özür dilerim... Farkında olmadan yani"

Kıpkırmızı oldu suratı... Ne kadar saf bir çocuk...

" Tamam tamam o kadar değil şaka yaptım sadece"

Bir anda sevindi, yine gülerek, parka yürümeye başladık. Pardon ben yürüyorum, o PP gibi uçuyor sanki... Önce parka sonra çay bahçesine girdik... Güzel bir masaya oturduk... Elini uzattı bana, ne demekse?

" Merhabalaşmadık bile" 

Hay allah ben de ne yapıyor diyorum, uzattım elimi, o yetmedi tabi, uzandı öpecek ille... Ben muhtemelen leş gibi içki kokuyorumdur... Anlayacak diye kısaca öpüşüp, çektim kendimi hemen... Çay söyledi Hasan garson çocuğa, adıyla hitap edip...

Liseden ÜniversiteyeWhere stories live. Discover now